Kapıyı açtığımda herkes karşımdaydı. Bir süre bakıştık ve başlarını öne egdiler. "Ne oluyor?" Diye sordum. Mun içeri giriyordu. "Neden hepiniz buradasınız?" Diye sordu mun. Chu, "kapı kırılmış tamir ediyorduk," dedi. Buna gerçekten inanmamizi mi bekliyordu? "Buna anca kadir inanır." Dedi mun espri yaparak. Ardından wong, "ben dürüst olucam sizden gelen seslerle kapıya geldik ve deliğinden baktık... Baktığımızda öpüşüyordunuz?" Dedi soru sorar gibi. Mun kafasini yere eğdi. Bir adım öne geldim. "Evet," dedim. "Öpüşüyorduk." Munu içeri çektim. "Ne olmuş?"
Mun, "hana..." Dedi. "Ne oldu mun? Gerçekleri zaten öğrendiler. Artık birşey saklamayalim." Dedim.
"Pekala," Dedi mun. "Evet biz sevgili olduk ve birbirimizi seviyoruz. Hananin ya da benim bu konuda üstümüze gelecek olan," dedi ve işaret parmağıyla kapıyı gösterdi. "Kapı orada."
Mun elimi tuttu ve merdivenlere doğru yürüdü. Ben de onunla beraber çıktım merdivenleri. Ardından odasının kapısını açtı ve beni soktu.
Elini bırakıp yatağa oturdum. "Bir süre tatile çıkalım hana. Sadece ikimiz. Bir süre rahatça yaşamak istiyorum bunu." Dedi. "Neyi?" Dedim. "Seni..." Dedi.
"Tamam ama işimiz?" Diye sordum. "Bosversene." Dedi. Kalktı ve elimi tuttu. "Kabul mü?" Diye sorduğunda "tamam." Dedim. Tekrar yatağa oturdu ve elini omzuma getirdi. Yavaşça yukarı çıkarıyordu. Bu arada bana yaklaşıyordu. Elini kulağımın arkasına getirdi ve biraz daha geriye getirerek enseme koydu. Öpmeye başladı. Her opusunde eli ensemden saclarima kayıyordu.
Kapıda birini gördüm. Wong. Munu geri çekmeye çalıştım ama çekilmedi. "mun.." dedim. Sonunda geri çekildi. Wong kapidaydi. Mun geri çekilince hemen wongu gördü. Mun, "wong artık insanların odasını izlemekten vazgeç." Dedi.
Wong sinsice gülerek kapıdan ayrıldı. Mun ile tekrar yalnız kaldık. "Wongun bizi görmesi iyi olmadı." Dedim. "Elinde sonunda goreceklerdi." Dedi mun.
"Neyse, tatile ne zaman gidiyoruz?" Diye sordu. Cevap olarak, "2 gün sonra." Dedim. "O kadar hızlı mi?" Dedi. "Hızlı" dedim. Kıkırdadı. Ve "hadi dışarı çıkalım." Dedim.
Aşağı indik ve yemek masasına oturduk. Motak, "nasıl geçti?" Diye sordu. Anlamadım. "Ne nasıl geçti?" Diye sordum. "Mun'un odasinda yaptığınız aktiviteler." Dediği an ayağa kalktım ve wongun yanına gittim. Joleyle şekillenmiş saçlarını bozana kadar çekistirdim. Wong, "hana dur!" Diye bagirsa da durmadım. Karşımdaki Chu gelip ellerimi wongdan çekti.
Daha sonra mun gelip, "iyi misin wong?" Diye sordu. Benim iyi olup olmadığımı neden kimse merak etmiyordu?
Daha sonra mun gelip beni de kontrol etti. Ve "gel biraz dışarı çıkalım hana," dedi. Kabul ederek kapıya yöneldim ve arkamdaki insanlara göz ucuyla bile bakmadım.
Dışarı çıktığımızda elimi tuttu ve hiç konuşmadan yürüyorduk. Beni nereye götürdüğünü bilmiyordum. Yaklaşık yarım saat yürümeden sonra bir yerde durdu. Bir alışveriş mağazasında. Daha sonra "2 gün sonraki tatil için hazırlık yapalım dedim." Dedi.
"İyi düşünmüşsün." Dedim. Tekrar elimi tuttu ve mağazaya girdik. Burada her şey vardı. "İlk olaraaak tabii ki bir bavul alalım." Dedi. "Ben diğer taraflara bakacağım sen bak buralara." Dedim ve gülerek başını salladı. Biraz kozmetik ürünlerine baktıktan sonra yanına gittim. Elinde bir elbise tutuyordu. "Bu ne?" Diye sordum. "Elbise," dedi. "Kime bu?" Dedim. "Sana." Dedi. "Çok guzelmis." Elindeki elbise sarıydı. Göğüs kısımları belirgindi ve içinde bir lastiği vardı. Lastikliydi. Büyük ihtimal bunu denize giderken girmem için almıştı.
1 saat daha bakındıktan sonra mağazadan çıktık. Beni bir yere daha getirmişti. Bir pansiyon. "Burada ne yapacağız?" Diye sordum. "Bu pansiyonda bakılan ve rezervasyon yapılan yerler varmış ve bunu yapmak için burada kalmak gerekiyormuş." Dedi. Bir pansiyon olmasına rağmen temiz ve güzele benziyordu. "Tamam 1 gün kalırız ama evdekilere nasıl haber vereceğiz?" Diye sordum. "Siktir etsene," dediğinde biraz şaşırdım ama doğru soyluyordu.
Pansiyonda ki adama 1 gün burada kalacağımızı söyledik ve bize 8 numaralı odayı verdi. Bu oda en üst kattaydi. Pansiyon küçük olduğu için sadece 10 oda vardı.
Eve yerleştikten sonra ev için markete gitmemiz gerekiyordu ama mun çok yorulmusa benziyordu. Bu yüzden ona, "ben yan taraftaki markete gidiyorum, istediğin birşey var mı?" Diye sordum. "Hana kusura bakma çok yorgun olmasam ben giderdim. İstediğim birşey yok. Görüşürüz." Dedi. Başımı sallayarak tebessüm ettim.
Markete gittim ve yaptığım listeye baktım. Epey uzundu. Ev için; makarna,domates, salatalık... Ve daha fazlası almam gerekiyordu.
Bunları almam 2 buçuk saati bulmuştu. Ve eve dönmek için aldıklarını ödeyip yola çıktım. Pansiyonun kapısına geldigimda adam bana gülümsedi. Karşılık vererek üst kata çıkmaya başladım.
Kapıyı açtım ve içeri girdim. Daha sonra banyonun kapısından biri çıktı. Mun. Altında sadece bir havlu vardı....
Diğer bölümün epey güzel olacağını düşünüyorum çünkü tatile gidecekler. Yazdığım en uzun bölüm bu oldu. Umarım sevmissinizdir. 🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dealing With Love // THE UNCANNY COUNTER
RomanceHelloooo bu benin ilk ficimm. Bu fici bir pova yazıyorum. bu hikayede do hana ve so mun aşkına yer verecegim. Hafta sonu daha çok bölüm atacağım. Toplam 10 bölüm olacak.