İnsanların normal bir hayatları olması fazla sıkıcı değil mi? Her gün evden işe işten eve gitmek ya da tüm gün yatıp hiçbir şey yapmamaları çok can sıkıcı öyle değil mi? Keşke bir zamanlar bana böyle şeyler sıkıcı gelmeseydi de bende maceraları, kaosları olup olmayacak yerlerde aramasaydım. Lanetli evler, okullar, hastaneler her birini gezip görmüştüm ama en son gittiğim köy benim sonum olmuştu. Evet en yakın arkadaşlarımın hatta çocukluk arkadaşımın önümde kendisini asarak gerçekten hem psikolojik hem fiziksel sonum olmuştu.
Derin bir nefes aldım. Bugün en yakın arkadaşlarımdan birinin ölüm yıl dönümüydü. Didem. Daha yeni bir yılı dolduruyordu ama sanki ölümü daha dünmüş gibi aklımdaydı. Oturduğum yerden ayağa kalktım. Sanki içim içime sığmıyordu. Bugün herkes benim evimde toplanmıştı. En yakın arkadaşlarımın hepsi şöminenin etrafında oturuyordu. Salonum penceresine yavaş adımlarla yürüdüm ve açtım. Hava buz gibiydi ama hissedemiyordum. Koray ayağı kalktı ve yavaş adımlarla yanıma geldi ve bir sigara yaktı. Sigarayı hiç sevmezdi, kokusuna bile katlanamazdı ama çocukluk aşkı gözlerinin önünde öldürülmüştü hatta kimin öldürdüğünü bile bilmiyorken böyle durgun olması fazlasıyla garipti.
"Artık şu meseleyi doğru düzgün konuşabilir miyiz? Hazan sende artık normale döner misin? Yeter artık koskoca bir yıl geçti aradan ama ben en yakın arkadaşımın nasıl öldüğünü bile bilmiyorum. Hazan bari sen anlat olayları en iyi sen görmüşsün." Dedi Dilay tabi hakkı vardı. En yakın arkadaşlarından biri ölmüştü ve Didem ölürken annesinin hastanede taburcu olmasını bekliyordu. En azından mutluydum. O böyle bir vahşete tanıklık yapmamıştı.
Yavaş adımlarla Dilay'ın yanına geldim ve yanına oturdum. Özellikle benim anlatmamı bekliyordu çünkü grubumuzdaki en yakın baktığı kişi olarak görüyordu. Koray da yanımıza gelmişti. Biz ilk defa bu kadar dağılmıştık. Derin bir nefes aldım ve anlatmaya başladım.
1YIL ÖNCE BUGÜN
Herkes sakin kalmaya çalışıyordu. Çok heyecanlıydık. Yeni bir köy bulmuştuk ve söylenenler hayra alamet şeyler değildi. Bu tarz şeyleri kendi içimizde eğlenceli diye adlandırabilirdik. Hatta ben olmayacak şeyleri bile merakla bekleyebilirdim ama canımdan çok sevdiğim arkadaşlarım benim her şeyimdi. Onlar için korkmuyor değildim. Biz altı kişi çıkmıştık yola. Dilay, Baran, Didem, Koray, Gökalp ve ben Hazan...
Gecenin bir yarısı olacakları beklerken Dilay'ın telefonu çalınca yerimizden zıpladık. Dilay kıkırdayarak açtı telefonunu annesi arıyordu. Merakla beklemeye başladık annesinden Didem'de yatıya kalacak diye zar zor izin almıştık niye gece yarısında arıyordu ki?Dilay korkunun verdiği panik ve heyecanla cevapladı aramayı ve karşıdaki kişi dinledi. En sonunda "KONUM AT HEMEN GELİYORUM "diyerek çağrıyı sonlandırdı.
Dilay nefes nefese soluklanırken bizde ondan gelecek cevabı bekliyorduk. Dilay birkaç dakikanın ardından derin bir nefes alarak herkesin endişelenecek şeyi fısıldadı. "Annem kalp krizi geçirmiş çocuklar daha köye girmemiştik zaten benim gitmem gerekiyor siz gidin ben size haber veririm" diyerek arkasına döndü ve kendi arabasına ilerlemeye başladı. Baran çabuk toparlanmış olacak ki hızlı adımlarla Dilay'a yetişti ve kolundan tutup kendisine çevirerek "Seni bir başına hatta gece yarısında şehre dönmene izin vermem bende geliyorum" dedi.
Evet bu köy şehirden en az bir buçuk saat uzaktaydı. Kendimi çabuk toparladım ve "Bizde gelelim bu köye girmenin acelesi yok. Ekin Teyze iyi olunca yine geliriz." Herkes beni onaylayınca ve geri dönmeye yeltenince Dilay itiraz etmekte gecikmedi. "Hayır çocuklar abartmayın zaten iyiymiş kadın sadece bir gün kontrol altında tutacaklarmış. Hem Didem de çok hevesliydi siz gidin sonra bana olanları ayrıntılı bir şekilde anlatmazsanız bozuşuruz ona göre." dedi ve gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜYALARIN OTELİ
TerrorDidem'in ölümüyle bilinmeyen varlıklar tarafından otele çağırılan Baran,Koray,Gökalp,Dilay ve Hazan.Bu yola kendileri girmiştir ve çıkmak için bedeli kendi canlarıyla ödemek zorundadırlar.Bu otelden kaçmanın bir yolu var mı?