3.BÖLÜM RÜYALAR VE ONLARIN KATİLLERİ

24 5 0
                                    

Ağaçların arasından çıktım. En son Baran'ın evinde ve bana verdiği bir odada uyumaya çalışıyordum. Son olayların üstünden tam bir hafta geçmişti ve kabuslarımda hep bir şeylerden kaçıyordum.

Derin bir nefes aldım ve bunun bir kabus olduğuna kendimi inandırmaya çalıştım. Ormanda biraz ilerlemeye başladım ve bir harabeye takıldı gözüm. Oraya isteksiz bir şekilde ilerledim. Sanki ilahi bir güç tarafından ilerlemeye zorlanıyordum.

Harabenin tam önünde durdum.

Saat sabahın beşi olmalıydı. Hava hala karanlıktı. Evin kapısı sonuna kadar açıldı. Bende isteksiz bir şekilde kapıdan içeri girdim. Ayaklarım geri geri gidiyordu sanki. Engel olamıyordum. Ev zaten tek katlıydı ve evin her yanında örümcek ağları vardı.

Evi dolaşmaya başladım. Girişte solda bulunan ilk odaya girdim. Mutfak olmalıydı. Mutfağın her bir yanını dolaştım. Bir şey yoktu. Yaşama dair hiç bir şey rastlamadım. Öylesine yapılmış gibiydi.

Mutfaktan çıktım ve karşıma çıkan ilk odaya girdim. Tuvalet olmalıydı. Çok dardı ve çok kirliydi. Nefesim daraldı ve hızlıca oradan da çıktım.

Son iki odası kalmıştı. Banyosu yoktu. Tuvaletin hemen yanındaki odaya girdim. Yatak odasına benziyordu. İki tane yatak vardı. Bir tanesi camın önünde diğeri duvar kenarındaydı. Başka hiç bir şey yoktu. Buradan çıkacakken cam kenarındaki yatağın üzerinde kalın bir kitap fark edince durdum. Yatağa doğru ilerlemeye başladım.

Oturdum ve kitabı açıp içindeki sayfaları karıştırmaya başladım. Çoğu boştu, nadir yazılmış arapça yazılar dışında anlamadığım resimler de vardı. Rastgele bir sayfayı açıp resmi incelemeye başladım. Resimde onlarca göz vardı ve tek bir noktaya bakıyordu. Bana. Belki resim öyle çizilmiştir diye kitabı bir sağa bir sola oynatıp resimdeki farklılıklara baktım. Yanılmıyordum. Sağa çevirsem de sola çevirsem de gözler bana bakıyordu. Aynı şekilde hareket edip odak noktası yine ben oluyordum. Belki de deliriyordum. Bilemiyordum. Artık rüyalarımda böyle şeyler görmek beni korkutmuyordu. Bir haftadır bu tarz rüyalar görmeye alışmıştım.

Son bir oda kalmıştı girmediğim. Girişin hemen sağındaydı. Bu evden hemen çıkmak ve uyanmak istiyordum. Şaşırtıcı bir şekilde enteresan bir şey yaşamamıştım. Normalde insanlar kötü kabuslardan uyanır ve kendilerini "Geçti,hepsi bir rüyaydı." Diye sakinleştirirlerdi. Benim yaşadığım şey çok daha farklı ve korkutucuydu. Bana bu rüyaları görmemi sağlayanlar hiç bir şeyi gizlemiyorlardı. Bilinçaltım rüyada olduğumu daha rüyayı yaşamadan bana söylüyordu. Sonradan "Hepsi bir rüyadı." diye değil de "Sonunda uyanabildim." diye düşünmemi sağlıyordu. Bu da oldukça ürkütücüydü.

Yataktan kalktım ve kitabı yatağa bıraktım. Salona diye tahmin ettiğim odaya girip hemen çıkmak istiyordum. Kitabı bıraktığımda gözüm dışarıya kaydı. Cama çok yakındım. İstemesem bile rahatlıkla görebiliyordum. Az önce gördüklerimden sonra hafızamın silinmesini isterdim.

Camın tam önünde Ahmet vardı ve evet Ahmet'in evindeyken bana tuttuğu bıçakla birlikte tam karşımdaydı. Bıçağı kaldırmış ve öylece normalde yeşil olması gereken ama şu an siyah olan gözleriyle beni izliyordu. Bu evde perde bile yoktu. O yüzden bana bakmasını engelleyecek bir şey aradım. Yoktu. Salona doğru ilerledim ve kendimi rüya diye avutmaya çalıştım. Zaten o denen Rüyaların Oteline gitsem de gitmesem de bunları yaşayacaktım. Gitsem onlara direk yem olacağımı biliyordum. Gitmesem her gece rüyalarımda olacaklardı. Gerçi rüyalarım dışında sabahları da görüyordum. Her an ensemdelerdi.

Salona girince camın önünde bir pencere vardı. Başka bir şey yoktu. Evin genelinde bakılınca hiç kayda değer bir şey yoktu. Aklımda bir an yatak odasındaki yatağın üzerindeki kitabı almak geçti. Hafızamdan hemen sildim bu fikri çünkü daha çok musallat olma ihtimalleri vardı. Salona bir kaç adım daha atınca pencerenin önündeki Dilay'ı görünce soluğum kesildi. Bu sefer Ahmet'in yaptığını o yapıyordu. Bana bıçak çekiyordu. Evde o kitap dışında kayda değer bir şey yoktu zaten. O yüzden hemen rüyadan çıkmak için bir şeyler yapmam gerekiyordu. Bir çok kez bu tarz rüyalar görmüştüm ama hiç biri bu kadar gerçekçi olmamıştı.

Salondan çıkmak için hareketlendim. Mutfağa girsem iyi olacaktı. Çünkü sadece mutfakta ve tuvalette pencere yoktu. Tuvalet çok dardı. Bu yüzden mutfak en iyisiydi.

Salonun kapısının önünde bir sephayı salondan çıkmadan önce fark edebilmiştim. Durdum. Sephanın üstünde ters kapatılmış bir çerçeve vardı. Resme dahi bakmadan alıp direk mutfağa girdim. Arkamdan bakan bir çift göz beni çok rahatsız etmişti.

Mutfağın tezgahına yaslandım. Resme bakınca nefes alamadığımı fark ettim. Resimde Didem'le benim fotoğrafım vardı. Ben kolumu Didem'in omzuna atmış gülümsüyordum. Arka planda deniz vardı. Keşke arka planda sadece deniz olsaydı. Didem'le o gün o fotoğrafı çekinirken fark etmemiştik ama arkada, Didem'in tam arkasında Ahmet vardı ve Didem'e bıçak çekiyordu. Resim hareketlendi ve Didem'e bıçağı sağ kulağının hemen üstüne saplandı. Didem'in katili Ahmet'ti ya da ona bunu yaptıranlardı. Resim hareketlenince kafamı resme gömdüm ve sadece adı Ahmet olduğunu bildiğim canlıya odaklandım. Evet bir canlıydı ama insan olmadığı kesindi.

Ahmet resimde benim tam arkama geçmiş ve bıçağı kaldırmıştı. Başka bir hareket yapmamıştı. Sadece bıçağı kaldırmış ve bekliyordu.Neyi bekliyordu?

HAREKET ETMEMİ BEKLİYORDU.

Yutkundum. Yavaşça başımı kaldırdım ve çığlığı bastım. Çığlığım o kadar yüksekti ki kargaların bağırışları kulaklarıma doldu. Ahmet tam iki üç adım ilerimde bana tam resimdeki gibi bıçak tutmuştu ve aynı resimdeki gibi bekliyordu. Göz açıp kapanıncaya denk yok oldu. Kaç dakika burada kaldığımı bilmiyordum ama sakinleştiğimi fark edince tekrar resme bakma cesaretinde bulundum. Bu resim sanki geleceği gösteriyor gibiydi ve içimdeki bir parçam buna inanıyordu. Resme bakmamla birlikte kalbim sıkıştı. Ama bende insandım. Bunları yaşamak istediğimden bile emin değildim.

Resimde Didem'in güzel yüzüne kırmızı bir çarpı atılmıştı. Kendi kanıyla atılmıştı. Didem'le benim arkamda Koray, Baran,Gökalp, Dilay, Ahmet, Didem ve ben. Hazan vardı. Herşeyi anlayabilirdim. Didem'i bile ama ben de vardım. Acaba kendimin katili olabilir miydim? Aklımda binlerce düşünce vardı.

Sarsak adımlar ilk mutfaktan sonra da evde çıktım. Evden çıktıktan sonra durmak zorunda kaldım. Karşımda eve girmeden önce olmayan bir deniz vardı. Denizin önünde, resimde olduğu gibi Koray, Baran, Gökalp, Dilay ve Ahmet vardı ve bıçaklarını havaya kaldırmışlardı. Komut bekliyorlardı.

Onların önlerinde ben ve Didem vardı. Resimdeki gibi Didem'in sağ kulağının üstü kanıyordu. Aynı onu mezarda bulduğumuz gibi. Beni ise. Benim bir şeyim yok gibiydi. Çerçevedeki resme tekrar baktım. Herkes resimde hareketlenmiş buna Didem'de dahil bana toplam altı bıçak saplamışlardı. Gözlerimi çerçeveden ayırdım ve tam karşıma baktım.

Aynı resimdeki gibi oldu. Karşımdaki hayalet bedenime toplam altı bıçak darbesi indi. Bedenimde katlanılmaz bir acı hissettim. Karşımda olan Hazan bıçaklanmış ve onunla birlikte benim canım da yanmıştı. Rüyamdan uyandım. Nefes nefeseydim. Bedenimi kontrol ettim. Canım yanmıyordu ama bıçak izleri küçük küçük de olsa vardı. Onun dışında Didem'i ararken intihar eden kadının el izi vardı. Tam şu an fark etmiştim. Bana olan acıları hayalet diye adlandırdığım Hazan da çekiyordu. Aynı şekilde o da kendine zarar verirse benim canım da yanıyordu.

Yattığım yatağın yanına gece yine kabus görürüm diye su bıraktığım aklıma gelince elimi komodine doğru uzattım ve uzatmamla çekmem bir oldu. Komodinin üstünde su ve saat dışında rüyamda gördüğüm çerçeve ve garip resimli ve yazılı kitap ta vardı.

Ben delirmiyordum. Hepsi gerçekti. Korkutucu ama bir o kadar da canlıydı. Ben bugün bir sonuca daha varmıştım. Rüyalar gerçekti, biz katiliydik. Rüyalar canlıydı, ölü olan bizdik.

RÜYALARIN OTELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin