Saat akşamın sekizine geliyordu. Beş saattir yoldaydım ve bitmek bilmiyordu. Navigasyona göre beş saatim daha vardı. Taksi beni bir yere kadar idare etmişti. Gerisi dağlık alan olduğu için beni bırakmak zorunda kalmıştı.Tek başıma olduğum için en azından birisinin bana eşlik etmesini isterdim. Sonuçta hava kararıyordu ve tek umudum bir ayının karşıma çıkmamasıydı. Gerçi ayıdan ziyade Karma Ruhların burada olmamasını umuyordum. Sonuçta şu an onların dolaşma saatiydi. Buralara kadar gelebiliyorlar mı bilmiyordum ama umarım gelemiyorlardır. Ayrıca gece on ikiye gelince Karanlık Gölgeler etrafta olacaktı. Beni en çok korkutan onlardı.
Çalılıklardan ses gelince adımlarımı yavaşlattım. Hava sonbahara girmeye yakın olduğu için soğuktu. Hem üşüyor hem de çalılıklara gözlerimi dikmiş bir hayvanın çıkmasını bekliyordum. Çalılıkların arkasından ayı olmasa bile köpek veya tavşanın çıkmasını bekliyordum ama asla Gökalp'in, Koray'ın ve Baran'ın çıkmasını beklemiyordum. Nerden çıkmıştı şimdi bunlar? Halbuki kimsenin fark etmediğine hatta ses çıkarmadığıma emindim.Demek ki kendimi ele vermiştim.
Üçü de beni umursamadan ve bir şey demeden yürümeye başladı. Tabi ki şaşırmamıştım. Beni yalnız bırakmak istemiyorlardı ama trip atmayı da ihmal etmiyorlardı. Aslında haklılardı da. Her şeyi göze alarak bu yola çıkmayı kabul etmişlerdi ama ben onları arkamda bırakmıştım. Ama beni de anlamaları gerekiyordu.
Arkalarından seslendim. En azından bu yolda yürümeye kararlılarsa kendimi affettirmem şarttı."Çocuklar en azından kendimi açıklamaya izin verin. Sadece kendimi değil sizi de düşünmem gerekiyordu. Büyük ihtimalle takmayacaksınız ama kendimi nasıl affettirebilirim onu söyleyin." Tahmin ettiğim gibi beni takmadan önümden yürümeye devam ettiler. Onlar da benim gibi kendilerine sırt çantası almayı ihmal etmemişti. Bu sefer strateji değiştirmeye karar verdim."Özür dilerim, hata ettim. Size haber vermem gerekiyordu. Demek bu yolda beraberiz o zaman otel hakkında yeni bulduğum bilgilere ihtiyacınız var." dedim ve rüyamdan kalan kitapta yazılanları ve benim kendi tahminim olan her yeni bilgiyi onlara anlattım. Bu sırada onlar önde ben arkada yürümeye devam ettik.
Gökalp bir an bana dönüp "Teşekkürler anlattığın için." deyip önüne döndü.
O an hiç beklemediğim bir şey oldu. Baran Gökalp'e fısıldar bir şekilde "Hani yumuşak davranmayacaktık oğlum. Terslesene." dedi. Tahminimden daha büyük trip yiyordum. Tam bir şey daha diyecekken arkamdan adım sesleri duydum.
Zaten hava kararmıştı. Kim olabilirdi ki? Kişi ağaçların arasındaydı. Kurallara göre şu an etrafta dolaşan Karma Ruhlardı. Daha yaklaşık beş saatlik yolculuğumuz vardı. Hem onlar buraya ulaşabilir miydi? Hiç sanmıyordum. Adım sesleri yaklaşınca Gökalp beni yanına çekti. Baran ve Gökalp beni kendi aralarına aldı. Koray kim olduğuna bakmak için yavaş adımlarla ilerledi. Soluğumu tutmuş bir şekilde beklerken ağacın arkasından Dilay çıktı. Herkesi beklerdim ama Dilay'ı beklemezdim.
Dilay yanımıza yavaş adımlarla geldi ve önümde durdu."Hazan ben senden özür dilemek istiyorum. Hata ettim. Beni affeder misin? Affedersen bende sizinle otele gelmek istiyorum." dedi. Dilay'ın gözleri eskisi gibi bakmıyordu. Kan çanağına dönmüş gibiydi. Ayrıca kollarında uzun ve ince çizikler vardı. İçimden bir ses onun Dilay olmadığını söylüyordu ve bu aralar içimden geçirdiğim her şey doğru çıkıyordu. Yine de affettim. Normalde ölmemi isteyen birisini kolay kolay affetmezdim ama affettim. Sorsalar bana "neden affettin?" diye cevap veremezdim.
Yürüyüşümüze devam ettik. Yürürken de Baran Dilay'a otelin kurallarından, kitapta yazılanlardan ve benim tahmin etttiğim teoriden bahsetti. "Hazan, senin annen Amerikan kökenli değil mi? Belki John'la bir alakan olabilir mi?" dedi Dilay.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜYALARIN OTELİ
TerrorDidem'in ölümüyle bilinmeyen varlıklar tarafından otele çağırılan Baran,Koray,Gökalp,Dilay ve Hazan.Bu yola kendileri girmiştir ve çıkmak için bedeli kendi canlarıyla ödemek zorundadırlar.Bu otelden kaçmanın bir yolu var mı?