"Hayır Tomy şimdi sessiz olmalıyız, babam gelecek!" Beni anlamayan aptal köpek havlamaya devam ediyordu. Dışarıdaki merdivenlerden gelen sert adım sesleri babama aitti.
Havlamasını durdurmayan köpeği kucağıma alarak koşarak dolaba saklandım. Tomy havlamaya devam ediyordu, aptal köpek yerimizi belli edecekti!
Dolabın aralık kalan kısmından babamın heybetli ve bir o kadar sinirli çehresi gözüme çarptı. Korkudan gözlerimi sımsıkı kapatmış, kucağımdaki yavruya sarılarak olacakları bekliyordum. Dolabın kapağı kırılırcasına açıldı. Gözlerimi sımsıkı kapatmış beklerken Tomy olacakların farkına varmış gibi havlamayı kesmişti.
Babamın aldığı hızlı soluklar beni ölesiye korkutuyordu.
"Sana şu siktiğimin hayvanını susturmanı kaç kere söyleyeceğim!" Diyerek beni uzun sarı saçlarımdan tutarak odanın diğer köşesine savurması bir oldu. Acı içinde çığlık atarak tıpkı bir çöp gibi savrulduğum duvar kenarında cenin pozisyonu alarak Tomy'i korumaya çalışıyordum.
Sıkıca sarmaladığım yavru köpeği kolundan tutarak çekiştirmesiyle acı içinde ağlıyordu. Gücüm yetmediği için köpeği elimden alan babam onu bir kenara savurarak bana yaklaşmaya başladı.
Gözlerimi sımsıkı kapatıp başımı eğdim ve her gün duyduğum o ses tekrardan kulaklarımda çınladı.
Kemer.
Korku içinde göz yaşlarım daha fazla akarken sırtıma aldığım darbeyle çığlık atarak yere kapaklandım. Üst üste sırtıma inen kemerlerle öleceğimi sandım. Bağırmaktan boğazım yanıyor, avcumun içine geçirdiğim minik parmaklarım hassas tenimi acıtıyordu. Bulanık gören gözlerim, kapıda duran kişiyi görmeme engel olmadı. Abim. Oradaydı, beni görüyordu, acıdan haykıran sesimi duyuyordu. Ama gelmiyordu. Belki de gelemiyordu bilmiyorum.
Son kalan gücümle elimi ona doğru uzatıp "L-lütfen, abi-" cümlemi bitiremeden sırtıma inen son kemer darbesiyle gözlerimin kararması bir oldu. Gördüğüm son şey ise, abimin umursamaz bir tavırla arkasını dönüp gittiğiydi.
...
Tekrardan o kapıdaydım. Asla "neden?" Diye sormadığım, sormaya korktuğum o yerdeyim. Gözlerim güzel bahçede bir gezintiye çıktı. Geniş kapı, bolca ağaç, ışıklandırmalar, havuz, biblolar, heykeller. Kapıda çok oyalandığımı fark ederek zile bastım. Birkaç dakika sonra gelen ayak sesleriyle birlikte beklemeye devam ettim. Kapıyı açılınca karşımdaki benim zıttım olan siyah saçlı, beyaz tenli, üstü çıplak altında ise sadece gri bir eşofman olan adamın sert çehresi bana karşı olan duvarlarını belli etse de gözlerindeki çocuk sevincini benden başkası göremezdi.
Derin bir nefes alarak "Berbat görünüyorsun." Dedim. Dudağının bir köşesi buruk bir şekilde hafifçe kıvrılıken "Sen de öyle." Tebessümüne aynı buruklukla karşılık verdim. Hayır, fiziksel olarak değil hatta ikimiz de girdiğimiz her ortamda dikkatleri üzerimize fazlaca toplayacak kadar çekiciydik. Bahsettiğimiz "Berbatlık" Tamamen ruhlarımızla ilgiliydi. Bunu ne ben ne de o dile getirdi ama gözlerimiz her şeyi açıkladı bizim yerimize.
İçerideki deri koltuğa oturarak masanın üzerinde duran sigaradan bir dal aldım. Küllüğün yanındaki çakmakla sigaranın ucunu tutuştururken gözlerim onu izliyordu. Tezgahın üzerinde duran mini bardan bir şişe çıkartıp tek eline bardakları alarak karşımdaki koltuğa kendini bıraktı.
Gözleri donuk bir tavırla üzerimde dolandı. İrisleri dudaklarımın arasındaki sigarada durdu. "Ne zamandır içiyorsun?" Gözlerimin ardı sızladı. "Gittiğinden beri abi."
_________
Merhabalar! Öncelikle bu benim ilk kurgum ve beğenilip beğenilmeyeceğini kestiremiyorum haliyle. Eğer tanıtım hoşunuza gittiyse devam edebilirim, beğendiğinizi yorum kısmında ya da yıldızı parlatarak gösterebilirsinizz <3
YOU ARE READING
TEHLİKE ÇANLARI (+18)
Teen Fiction‼️AĞIR ŞİDDET VE CİNSELLİK İÇERİR‼️ Korku içinde göz yaşlarım daha fazla akarken sırtıma aldığım darbeyle çığlık atarak yere kapaklandım. Üst üste sırtıma inen kemerlerle öleceğimi sandım. Bağırmaktan boğazım yanıyor, avcumun içine geçirdiğim parmak...