3. BÖLÜM: SÜRTÜK MÜ ?

124 0 0
                                    

Medya: Ivan

Esmeray~ unutama beni
🪐
_

LÜTFEN BU YAZIYI OKUMADAN BÖLÜME BAŞLAMAYIN!:

kurguyu yazmaya yeni başladım ve destekleriniz benim için çok önemli. Çoğunluk hayalet okuyucu. Lütfen böyle yapmayın:((( aynı zamanda benim ilk kurgum olduğu için yorumlarınız benim için büyük değer taşıyor. Lütfen kurguma bir şans verip yıldıza basarsanız coookkk mutlu olurum& finito

İyi okumalar asklarimm🫶💞🩷

_________

Şu an hangi amaç için buradaydım? Beni hiçbir zaman umursamamış olan ailem için ya da her ne kadar kabullenmek istemesem de o çok sevdiğim abim için mi?

Herkes çocukken masumdur değil mi. Babasının prensesi, abisinin güzeli ve annesinin sevimli kızıdır, hep böyle midir? Her şey çocukken toz pembe değildi. Hiç bir zaman hiç bir şey toz pembe olmadı benim için. Babamın beni öldüresiye dövdüğü, ablamın benden nefret ettmesi, annemin umursamazlığı, kuzenlerimin tacizleri, aile büyüklerinin baskılarıyla toz pembeden çok uzak, karanlıklar içerisinde bir hayatım vardı.

Üniversitede herkesin buluşup sohbetler döndüğü ortamlarda hep sessiz kişi olurdum. Diğerleri küçüklük anılarını, aileleriyle geçirdikleri güzel zamanları ve eğlenceli anlarını anlatırken hep fazla sessizdim ben. Ne anlatabilirdim ki? Babamdan nasıl dayak yediğimi mi? Yoksa abim tarafından nasıl da yok sayılarak piskolojimin yerle bir olduğunu ya da ya da o iğrenç akraba denilen varlıkların başıma açtığı belaları mı anlatmalıydım. Ben kesinlikle masum değildim.

Bu karanlık hayat beni tam da şu an olduğum yere getirmişti. Etrafta bir sürü insanın kumar oynadığı, kadınların bir objeymişcesine alınıp satıldığı, uyuşturucuların havalarda uçuştuğu ve en önemlisi hak ettiğim yerde gibiydim çünkü ne girdiğim ortamlar ne de ben masum değildik.

"Bu ikramı neye borçluyum?" Diyerek arkamı döndüm. Karşımdaki adam iki metreye yakın boyu, siyah düz saçları, beyaz teni, yeşil gözleri ve gayet formda olan vücudu ile etkileyici duruyordu.

Dudağının köşesi flörtöz bir biçimde kıvrıldı. Elindeki kadehi hafifçe bana doğru uzatarak "Güzelliğinize." Dedi. Bu adamın gözlerinde garip bir şeyler vardı. Güven vermeyen şeyler.

Kendimi hiçbir şekilde ele vermemem gerekiyordu. Bardağımı hafifçe kaldırarak kadehten bir yudum aldım.

Kavun ağırlıklı bir aroması vardı ve neredeyse fark edilemeyecek kadar az miktarda acıydı.

Aramızda bir masa vardı, sırtımı yaslandığım masadan ayırarak ona doğru döndüm ve dirseklerimi masaya yaslayarak yüzlerimizin birbirine epey yaklaşmasına sebep olum.

Sesinin çok güzel bir tınısı vardı, kalın ve melodik. Keskin yüz ve çene hatlar, hafifçe çekik olan açık yeşil gözleri ve kıvrık uzun kirpikleri olmasa kusursuz aksanından onun Rus olduğuna yüzde yüz emin olurdum.

Birinin bizi izlediğini hissediyordum ama kafamı çevirip de bakamadım. Elini uzatarak çenemi hafifçe kavradı ve baş parmağıyla hafif hafif okşamaya başladı. Normalde olsa görevdeyken böyle bir şeye asla izin vermez hızlıca oradan uzaklaşırdım, ama bu adamın gözleri bir kara delik misali beni içine çekiyordu. "Ben oynarken masama gelmek ister misim? Senin gibi bir güzelliğin bana şans getireceğine eminim." Dalgınca gözlerine bakarken kulaklığımdan gelen sinirli ses hafifçe irkilmeme neden oldu. "Ne halt yiyorsun sen Hazel!" Bu Karandı.

Hafifçe silkelenerek gözlerimi karşımdaki adama çevirdim. Omzumdan sarkan siyah saçlarımın bir tutamını parmağıma dolayarak "Hangi masada oynayacaksın? "Dediğimde yüzünü biraz daha yüzüme yaklaştırdı. Dudakları dudaklarımın çok yakınındaydı.

TEHLİKE ÇANLARI (+18)Where stories live. Discover now