Zor olmamalıydı.
Yemek yapmıştım, kısa kollu giymiştim, bunlarda hiçbir sorun yoktu kafamda. Ama o adım, o görev benim için o kadar zordu ki, nasıl ilk adımı atıp ona sarılacağımla ilgili hiçbir fikrim yoktu. Zaten teması fazla benimseyen birisi değildim, arkadaşlarıma bile sık sarılamazdım, ve karşımdaki kişi Jungkook'tu. Ona hiç sarılamazdım.
Çok güzel kokuyordu, kollarının iri olduğunun da farkındaydım, üstelik yanına yaklaştığımda bile boynundan sıcaklık geliyordu, kanı sıcaktı, kendisi de. Sıcacık bir ev gibiydi, ama o evde benim yerimin olup olmadığı meçhuldü.
Sırt çantam sabah hazırlayıp kutuladığım yemeklerle doluydu, üstelik üstümdeki kısa kollu siyah tişört şimdiden gözüme batmaya başlamıştı. Hile yapıp gri hırkamı üstüme atmak istesem dahi, verilmiş bir sözüm vardı, ben de bu sözü kolayca kırıp onu hayal kırıklığına uğratmak istemiyordum. Benim için uğraşıyordu, farkındaydım, ama bazen öyle şeyler istiyordu ki yapmak üç katı zorlaşıyordu. Bana göre, dövme yaptırmak bile kısa kollu giymekten kolaydı çünkü.
Sol kolumda, hissizleştiğim günlerin çizgileri vardı. Belirgin değildi, ama rahatsız oluyordum. Görmek istemeyip kapatıyordum sürekli, yara bantlarıyla, uzun kollu şeylerle, gözlerimden uzak durmasını sağlıyordum ama, o, sanki kollarımdakileri bilirmiş gibi kısa kollu giymemi istemişti benden. Ve ben de istediğini yapmıştım.
Buluşacağımızı konuştuğumuz parka varmak üzere olduğum için, elimdeki telefonun kilidini açıp Jungkook'a mesaj attım, vardığımı söyledim. Ve o anda, karşıdan var gücüyle bana el sallayan çocuğu gördüm. Onu fark etmem için çığlık atmadığı kalmıştı, ama gördüğümü anladığında elini indirip gülümsedi. Yanına geldiğimde, sırt çantama uzandı. "Bana ver onu, ağır duruyor."
Çantamı alması için kollarımı kaldırdım hafifçe, çantamın ağır olduğunu sadece görünüşünden mi çözmüştü? "Nasılsın Jungkook?" dedim sadece, onu gördüğümde gereksiz sorular sormak yerine onunla konuşmak daha iyi geliyordu bana. Bunu biliyordum. "Seni gördüğüm için dünyayı ele geçirebilirmiş gibi hissediyorum. Sen nasılsın?"
Ona bakmaktan arkadaki tahta piknik masasını görmemiştim ama, gözüm kırmızı örtüye takıldığında, onun da buraya piknik malzemeleriyle geldiğini anladım. "Bunları sen mi getirdin?"
"Sana sürpriz piknik planlamak istedim, kötü mü olmuş? Hem, çantandan gelen kokulara bakılırsa aynı planı sen de yapmışsın Taehyung." Kısa kollu giydiğimi fark etmişti, biliyordum. Gözleri kollarıma takıldı bir an, ama hiçbir şey demedi çantamı karşı sandalyeye koyduğu gibi elimden tuttu, kendi oturdu, sonra da beni çekti yanına. "Acıkınca yeriz. Anlat şimdi, görüşmeyeli ne yaptın?"
Beni merak ediyordu.
Gözleri ışıl ışıldı, bana bakıyor, içimi görmek ister gibi asla çekmiyordu irislerini. Dudaklarının kenarlarında minik sevimli bir gülümseme vardı, bacaklarını sallıyordu arada. Küçük bir çocuğun, annesi işten eve geldiğinde yaptığı ne varsa, yapıyordu. Çok sevimliydi. "Dövme yaptırdım," dedim.
"Bir arkadaşım ayarladı benim için, iyi bir dost diyebilirim. Modele de o karar verdi, ama ben seçsem bu kadar içime sinmezdi, beni ne ara tanıdı bilmiyorum. Yine de, korktuğum ya da gerildiğim bir şey değil bu, o yüzden mutluyum. Bak bileğime,"
Gözlerini çekti üstümden, bileğime döndürdü. Dudaklarındaki gülümseme pinlenmiş gibiydi, ve daha da büyüdü dövmemi görünce. İşaret parmağıyla dokundu dövmeme, okşadı. Huylandım ama söyleyemedim, çünkü benden sıkılacağını düşünüyordum ama o, bacaklarımızın birbirine değiyor olmasını bile umursamadan dövmeme bakıyor, inceliyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/360353971-288-k107388.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
so far away
Fanfickim taehyung, intiharın eşiğindeyken jeon jungkook ile tanışır. agust d - so far away