3-"Aşk"

196 31 6
                                    

--------

"Felix isterse bugün onu ben götürürüm."

Changbin parmakları arasında döndürdüğü tek dal papatyayı önce burnuna götürüp kokladı, sonra da kulağının arkasına sıkıştırdı. "Yeni fizik tedavi merkezi nerede tam olarak?"

"Meydana yakın ama asıl sorun bu değil Changbin. Felix artık gitmek istemiyor." Chan dirseklerini dizlerine koydu, elindeki soğuk çayı aralarındaki küçük akşap tezgaha bırakıp saç diplerini kaşıdı iki eliyle. "Bıktı fizik tedaviden. Bir yıldır her gün gidiyor neredeyse ve hiçbir ilerleme yok. O da haklı, sürekli hayal kırıklığına uğradığını düşünsene... Her seferinde aynı umut, her seferinde aynı hüsran."

Changbin empati yaptıkça başını salladı. "İyi dayanıyor."

Chan'ın çiçekçi dükkanının önündeki iki küçük tabureye oturmuş sohbet ediyorlardı. Bugün pek müşterisi olmayan Chan inceden keyifsiz olsa da öğlen vakti Changbin'in gelişiyle biraz olsun kafası dağılmıştı. Parmağıyla tezgahta duran boş bardağı işaret etti. "Biraz daha alır mısın?"

"Normalde almazdım, sporda kasıyor," dedi boş bardağı alarak ayağa kalkarken. "Ama annen yapmış. Asla hayır diyemiyorum. Ben alırım."

İçerideki tezgahta olan şişeden bir bardak daha alıp Chan'ın yanına döndü. "Geçen gece sana mesaj atmıştım, çok geç döndün."

"Ah o gece... İşten dönerken bir arkadaşımla karşılaştım. Geç ulaştım eve."

"Benim bilmediğim bir arkadaşın mı var Chan?" Sorgulayıcı bakışları Chan'ın yüzünde dolaştı. "Hem de gecenin bir yarısı karşılaştığın?"

Chan güldü. Changbin ile uzun zamandır arkadaş oldukları için birbirlerinin de tüm arkadaşlarını tanıyorlardı. Hyunjin'i ona daha anlatmadığından bu tepkisi çok doğal gelmişti. "Çok olmadı tanışalı. Seninle en son konuştuğumuzdan bu yana işte ne olduysa."

"Ne olduysa mı? Chan sen ne anlatıyorsun?" Gülerek Chan'a doğru eğildi. "Neden sevgilin varmış gibi bahsediyorsun?"

"Saçmala Changbin, ne sevgilisi? Yeni tanıştık çocukla."

"Siz olmuşsunuz, şu gözlere bak! Hyung şu gözlere bak!"

"Bağırmasana oğlum." Chan uzanıp Changbin'in ağzını kapattı ama kendisi de gülüyordu. "Mahalleliyi dahil etmeye gerek yok."

Changbin sesini alçaltıp Chan'ın elini ağzından çekti. "Gözlerin parlıyor resmen. Sen bu arkadaşından etkileniyor olabilir misin? Adı ne?"

"Hyunjin adı. Ve etkilenmediğimi söyleyemem, gerçekten çok farklı biri ama senin düşündüğün gibi bir etkilenme değil. Gördüğün zaman ne demek istediğimi anlarsın."

"Ay hayır, asla anlamam. Hyungumun erkek arkadaşına mı bakacağım?" Chan daha çok gülerken elini yüzünün önünde salladı. "Asla yapmam öyle bir şey."

"Of Changbin... Neyse, bana yardım et de kağıt keselim. Son gelen kağıtlar iki buket alacak kadar kocaman resmen."

"Gelemem, çay içiyorum."

"Anneme söylersem bir daha nah içersin. Kalk hadi."

Öğleden sonra güneşi artık biraz daha ılık olsa da Changbin az biraz üşümüştü, bu sebeple bahane sıra kalkıp Chan'ın peşinden dükkana girdi. Chan ise içeri girer girmez üzerine aldığı ince hırkasını çıkarıp eski önlüğünü bağlamıştı. Kağıtları kesecekleri yerden bir bir katlayıp Changbin'in de yardımıyla keserken bir şekilde saati üç etmişler, Changbin hala kağıtlarla uğraşırken Chan da öğleden sonra yoğunlaşan müşterileriyle ilgilenmişti.

Silence | HyunChanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin