Bose bir noktadan sonra nefesinin daralmaya başladığını hissetti. Ne kadar süredir koştuğuna dair fikri yoktu. Birden yüksek bir bağırma sesi duydu. Yine bilmediği bir dildi. Fakat bu ilk seferkinden daha farklıydı. Bağırma sesi sonrası bir anda arkasından silah patlama sesleri ve ateşler başladı. Fakat mermiler normal bir silah mermisi gibi değil daha çok elektro şok tabancası ile birleştirilmiş mermiler gibiydi. Ancak şu anlık mermiler Bose'ye çok uzak mesafeye gidiyordu. Muhtemelen peşindekiler nerede olduğunu bilmiyor veya öldürme değil korkutma amaçlı farklı noktalara ateşleniyordu. Bose artık istemese de yavaşlamaya başlamıştı. Enerjisi tükenmişti.
Kendisine doğru bir araç sesi duymaya başladı. Aracın sesi normal araçlardan farklı olarak daha elektriğimsi bir sese sahipti. Derken aniden yakınında kulakları sağır edercesine yüksek seste bir patlama oldu. Patlamanın etkisiyle Bose sağa doğru savruldu. Yere sert bir şekilde düştü. Bu da yetmez gibi yere düşerken kaburgasının altında keskin bir acı hissetti. Ve ardından elektrik şoku. Bütün vücudu elektrik etkisiyle kas katı kesildi ve yerde titriyordu. Muhtemelen yere düşerken rastgele ateş edilen mermilerden birini yemişti.
Karanlık yine gelmişti. Fakat bu sefer sanırım son kez geliyordu. Acı olan yerde bir sıcaklık da hissetmeye başladı. Muhtemelen vücudundan kan akıyordu. Gözleri kararmadan önce duyduğu araç sesi kendisine iyice yaklaştı. Muhtemelen artık sonu gelmişti. Kaçmayı denemişti ama peşindekiler her kimseler onu yakalamayı başarmışlardı. En azından denemişti. Gözleri kararmadan önce yoğun bir ışıltı gördü. Araç yanına gelmişti. Araçtan biri indi ve Boseyi araca yükledi. "Hadi evlat bu kadar çabuk pes edemezsin. Henüz ölme vaktin değil". Bose artık sesleri çok az duymaya başlamıştı...
.
.
.
Ani bir şekilde oturduğu yerden kalktı. Kalp atışları aşırı hızlıydı. Aracın arka koltuğundaydı. Koltukta gelişmiş bir bilgisayar ve bir de boş bir şırınga vardı. Üzerinde "adrenaline shot" yazıyordu.
"Haydi orada öyle durma şuraya gel ki ben arkaya geçip bizi Cotacstan kurtarabileyim." Bose ne olduğu anlamamıştı. Az önce öldüğünü düşünmüştü ama bir anda geri canlanmıştı. Ön koltukta 40 yaşlarında bir adam oturuyordu. Beyaz - koyu sarı renkte kısa sakalları ve saçları vardı. Sol kolunda çok fazla yara izi vardı. Sağ kolu ise tamamen robotikti.
Ne olduğunu anlamadan Boseyi tutup sürücü koltuğuna çekti ve kendisi arkaya geçti. "Umarım araba sürmeyi hala hatırlıyorsundur. Hiç durmadan dümdüz devam et. Bende görünmezliği açayım diğer türlü. Burdan sağ çıkmamızın ihtimali yok." Bose direksiyona geldiğinde içinde bulunduğu aracın normal bir araç olmadığını anladı. Gerçi şu an içinde bulunduğu yerde hiçbir şey normal değildi. Aracın panelinde çok fazla düğme ve gösterge vardı. Bose yabancının söylediği gibi aracı dümdüz sürmeye devam etti. Bu sırada gaz olduğunu düşündüğü pedala ayağıyla basıyordu. Arkalarındaki ateş sesi dinmemiş aksine normalde rastgele ateş edilirken bu sefer direkt üzerlerine ateş açılıyordu. Yabancı arka koltuğa geçtikten sonra koltukta bulunan bilgisayarı kullanarak birkaç kod yazmaya başladı. "Hey bana bakam önüne bak. Dümdüz sür zaten bu lanet tarla gereğinden fazla büyük. Seni onlardan önce bulmam gerekiyordu. Ama her zaman planladığın gibi olmayabiliyor." Bir kaç dakika sonra aracın önünden aracı tamamen kaplayacak şekilde hafif bir ışık dalgası yayıldı. "Hallettim tamamdır. Bizi artık bulamazlar" . Bu sırada arkalarından ateşler kesilmemişti. "Hey neredeyse tarlanın sonuna geldik önüne dikkat et!...". Bose ne olduğu anlayamadan bir anda sol tarafta bir ışık ve devasa tank gibi bir şeyin kendisine doğru geldiğini gördü.
.
.
Araç aldığı darbenin etkisiyle sağa doğru savruldu.
Sesler ve görüntü bulanıklaşmıştı.
Karanlık tekrar gelmişti. Bosenin karburgası harici vücudunun diğer yerleri de acımaya başlamıştı.
Ateş sesleri susmuyordu. Ellerine baktığı zaman baş aşağı durduğunu anladı. Ellerine baktığı zaman kanla kaplı olduklarını farketti. Acı artık daha da keskinleşmişti. Bayılmak üzereydi her şey daha da karardı. Karartı baskın gelmeden önce aracın kapısının açılış sesini ve sürüklenme sesini duydu.
" Hayır seni tekrar kaybedemem. Hadi az kaldı. Benle kal lütfen Bose!"
.
.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Phisnium
Science FictionThe Phisnium tarihi bir davayı fantastik ve mitolojik soslarla tatlandıran bir bilim kurgu romanıdır. Bilim kurgu kısımları hariç kitapta yer alan tarikatlar, bazı hükümet isimleri ve olayları gerçek olaylardan alınmıştır. Alternatif ikinci dünya s...