Gökleri delerek aşan binalar artık geride kalmıştı. Pericol City'den çıkıp Tuksnesis'in sınırlarına yaklaşmışlardı.
Tuknesis, Black Sun'ın hükümeti ele geçirmesi sonucu hiçe sayılmıştı. Çeteler bu durumdan faydalanıp Tuknesisi bölüşmüşlerdi. Black Sun ilk başta bu durumu engellemeye çalışsa da iş bir yerden sonra kontrolden çıkmıştı. O dönemlerde Cotacs ordusu şu an olduğu kadar güçlü değildi.
En son çare olarak Cotacs'ın sınırlarını korumuş, geriye kalan kısımları kendi haline salmıştı. Günümüzde her bölgenin kendine ait kanunları vardı.
Babka torpidonun kapağını açıp içinden bir harita çıkardı. Harita 4 bölgeye ayrılmıştı. Sol kısımda Veseris, Ortada Cotacs, sağda Menesis ve en aşağıda Venera yazıyordu.
Haritaya bakıp birkaç noktayı inceledi.
"Pericol City, Tuksnesis'in sol üstünde kalıyor. Veserislerin sınırından geçip Cotacs'ın Hapishane alanına girebiliriz. Ancak uyarmam lazım (metalik biyonik kolunu gösteriyor). Bu tarz teknolojik vücut parçalarından hoşlanmazlar. Bionik deviriminden sonra Kutsal črno sonce 'yi reddettiler
"Neyi, neyi reddetile..."
"Ve kendilerine ait bir din oluşturdular.Teknolojinin sadece silahta kullanılabileceğini düşünüyorlar. Geriye kalan şeyler herhangi bir teknolojik parça olmamalı. Geneldee... Gördükleri zaman çok ta iyi tepki vermiyorlar. Ancak şöyle bir durum var ki. Sınır kısmında arkadaşım Robeža çalışıyor. Dolayısıyla umut ediyorum ki sıkıntı çıkmayacak. Ama Tuksnesis'te işler çok fazla Pericoldaki gibi işlemiyor. Devrimden sonra isyanlar, çeteler derken Tuksnesis bölgelere bölündü. Haritanın bu şekilde bölgelere ayrılmış olma sebebi bu. O yüzden dikkat etmemiz lazım."
"Aklıma şey takıldı. Devrim dedin, şey şey Bionik devrimi. O ne tam olarak"
"Şöyle ki soğuk savaşı Amerikanın garip bir şekilde aşırı hızlı ve güçlü olarak kazanmasından sonra ki bunun Black Sun'ın desteğiyle olduğunu herkes biliyor da iştee... Bazı şeyleri dile getiremiyorsun. Amerika teknolojik olarak çok hızla yol aldı. Savaşın bitiminden birkaç yıl sonra Black Sun'ın yardımıyla bionik parçalar insan vücuduyla bütünleştirilebilir hale geldi. Bazı kesimler bunun tehlikeli olduğunu ekstra olarak dini olarak da etik olmadığını savunurken belirli bir kesim bunun insanlığın çağ atlamasındaki bir adım olarak gördü. Black Sun bu biyonik parça işinden sonra ciddi anlamda güçlendi. Zaten Amerika savaştan sonra sahip oldukları hakları çok fazla arttırmıştı, biyonik devriminden sonra kazandıkları güç ve haklar ile Amerikan hükümetini devirdiler ve yönetimi ele geçirdiler. Sonrasında işte az önce sorduğun Kutsal črno sonce'yi yeni din kabul ettiler. Hristiyanlar elbette buna başta karşı çıktılar. Ancak bazı insanlar devreye girdi, fazla konuşanlar susturuldu derken bir noktada herkes kabullendi. Sonrasında büyük bir isyan çıktı. Di Revolūcija. Bu isyanla birlikte şehirler savaş alanına döndü. Ancak insanların bilmediği bir şey yani aslında birden fazla şey vardı. Simülasyondan çıkıp buraya geldiğin zamanı hatırlıyor musun? Tarladan çıkarken bir tankımsı bir zırhlı araç ile çarpışmıştık. Onlara "Cisterna" deniyor. İleri teknolojik bir zırhlı araç. İnsanlar bu yeni yönetime, değişikliklere isyan başlattıklarında ilk başta işler gerçekten iyi gidiyordu. Ya da en azından onlar o şekilde zannediyordu. Black Sun bu değişikliklerin bir isyana sebep olacağını tahmin etmiş ve arka planda çok fazla çalışmıştı. Kısa bir sürede nasıl bu kadar ileri teknolojik bir ürün çıkarttılar bilmiyorum. Ama tek ürettikleri keşke bu olsaydı. Sonradan o şey geldi. Ahh... O şey. O şey durdurulamıyor Bose."
"Ne... neden bahsediyorsun? "
"ÖL, ÖL, ÖL!"
"Bir tür insan ama insan gibi de davranmıyor. Aşırı hızlı hareket ediyor. Sen ne olduğunu anlamadan karanlıkların arasından bir ışığın pırıltısını görüyorsun, sana doğru yaklaştığını yakınındaki havanın soğumasından anlıyorsunyorsun ve sonrasında aniden bam! Şanslıysan hızlı ve kolay bir şekilde ölerek ya da uzuvlarından birkaçını kaybederek kurtulursun. Ama eğer yaşarsan... İşte o zaman senin derini yavaş yavaş yüzerek sana yavaş yavaş kesikler atarak seni maksimum acıyla öldürüyor. O şey her neyse sadece bir kez karşılaştım karanlık bir koridorda. Cotacs'ın merkezine onları bu kadar güçlü yapan şeyin olduğu odaya doğru geniş bir koridordan ilerliyordum. Sonrasında ileride, koridorun sonunda mavi bir ışıltı belirti ve ben ne olduğunu anlayamadan sağ kolumun bedenimden ayrılıp hava uçtuğunu gördüm. En azından sadece kolumu kaybederek kurtuldum. Gerçi eğer Black Sun isteseydi beni orada öldürebilirdi ama sebebini bilmediğim bir şekilde yapmadı. Beni o şeyin orada öldürmesini istemedi."
"Her neyse sonrasında "
"Aaa dur dur anlamadığım bir şey var? Peki Black Sun bu kadar güçlüyse neden Tuksnesis'in tamamını ele geçirmedi. Çetelerin kendilerinde yaşamalarına izin verdi."
"Çünkü eğer ele geçirseydi kanunlar gelecekti. Her ne kadar kanunları kendileri koymuş olsalarda başka bir isyan çıkmaması için kendi koydukları kuralları çiğnemiyorlar. Tuksnesis'te ise kurallar yok. Tuksnesis onların istediklerini istedikleri gibi yapadıkları bir oyun alanı Vee... Gel gelelim bir söylentiye göre ki söylenti olmadığına eminim de hiç denk gelmedim. Umarım da denk gelmem. Bazı zamanlar geceleri şehirde mavi bir ışıltının gezdiği söyleniyor. Dolayısıyla burada işimizi bir an önce halledip çıkmamız lazım. Ve gerekli olmadığı sürece gece seyahat edemeyiz. Bir önce şu aptal görüşme işini halledelim de ne yapacağımıza bakalım. Neredeyse sınır noktasına geldik sayılır..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Phisnium
Science FictionThe Phisnium tarihi bir davayı fantastik ve mitolojik soslarla tatlandıran bir bilim kurgu romanıdır. Bilim kurgu kısımları hariç kitapta yer alan tarikatlar, bazı hükümet isimleri ve olayları gerçek olaylardan alınmıştır. Alternatif ikinci dünya s...