Not: Baş karakterimiz Mila Fırtınanın Sessiz Çığlığı'ndaki yan karakterimiz Melis'tir.
‟Ama sarılmak bir ihtiyaçtır, hem sizin sarılmanız, hem de karşınızdakinin size sarılması, harika bir şeydir. Bu yüzden Sevgili sizi rahatlatır, tedavi eder, ağrılarınız varsa dindirir ve sizden hiçbir şey talep etmez. Ne zaman ihtiyaç duyarsanız o zaman gidip kucağına sığınacağınız bir sevgili gibi."
Bu satırlar Livaneli'nin Kardeşimin Hikayesi adlı eserinde geçiyordu ve ben bu kitabı kaç kez okuduğumu sayamamıştım artık.
Görmek isteyene fazla anlamlı geliyordu bu kitap bana. Sonunda ise her seferinde ağlıyordum. Belki ağlanacak bir şey yoktu ben ağlıyordum belki de zaten bu son bir damla gözyaşını hak ediyordu.
Ya da ben yalnızlaştıkça her şeye fazla değer yüklemiştim. Öyle ki gözyaşlarıma bile. Kitabın kapağını kapatıp çantama attığımda saat akşamın dokuzuydu ve ben yedi yirmi dört açık bir kütüphanedeydim. Bir süre önce çalıştığım, şimdi ise sadece ders çalışmak için geldiğim yerde. Gündüzleri buraya uğramak için fazla vaktim olmuyordu çünkü yüksek lisans yapıyordum. Fakat akşamları ders çalışmak için sürekli uğrar, gece olduğunda ise yine işe giderdim.
Çünkü ben gündüzleri bir ajansta gazeteci, akşamları öğrenci, geceleri ise bir modeldim. Fırsat bulduğumda ise bir platformda yayıncı oluyordum. Son zamanlarda ise bunu çok sık aksatmıştım çünkü başımı kaşıyacak vaktim olmuyordu.
Kapağını kapattığım kitabı siyah, geniş çantama atıp bilgisayarımı da çantasına koydum ve gitmek için ayaklandım. Burası üç katlı bir kütüphaneydi ve oldukça genişti. Kitapların arasında gerçekten de kayboluyordunuz ama somut bir şekilde.
Bir labirent gibiydi çünkü burası. Veya bana her şey labirent gibi gelmeye başlamıştı bilmiyorum.
İnsan yalnızlaştığında kitaplara sığınırmış, kendi zihninden bile kaçmak isteyerek. Fakat kitaplar bile insana yetmemeye başladığında orada büyük bir sorun var demektir.
Uzun süredir kitaplarla baş başa kalmayı seven biriydim ancak bir gün kitaplar bile yalnızlığıma ilaç olamamaya başladı. O zaman da nefret ettiğim ama artık sadece ihtiyaç gözünde baktığım insanlara sığındım. Bu kütüphanede çalıştığım süre boyunca kimseyle konuşmazdım ama o bunalım hissini dibine kadar yaşadığım vakit önce çalışanlarla sohbet etmeye başlamıştım öğle aralarında.
Sonra birkaç kişi bana güler yüzle yaklaşmış ve ben onlarla da sohbet etmiştim. Kendimi biraz daha iyi hissettiğim bir vakit de yeniden kitaplara sığınmış ve bir kanal açmıştım kendime. Kısa zamanda da iyi bir şekilde büyümüştü kanalım.
Çünkü insanlar soğuk bakışlara karşılık haklı konuşan insanları izlemeyi hep severdi. Onlara göre bu bir insanı havalı yapardı, bana göre ise yalnız ve hayatından bıkmış biriydi o kişi.
Dersler ve iş çok arttığı zaman da işimi hakkıyla yapabilmek için burada çalışmayı bırakmıştım. Aslında geceleri çalışabilirdim burada ama bir gün kütüphanede çalışan gözlüklü bir adam iyi bir fiziğim olduğunu ve model olabileceğimi söyleyince usul usul zihnimi ele geçirmiş, başka bir gün ise bana bir iş teklifiyle gelmişti. Yoruluyordum evet ama kütüphanede kitapları dizdiğim kadar değil.
Hem parası da daha iyiydi ve ben kendi ayaklarının üstünde durmak için çabalayan bir kadın olarak paraya muhtaçtım. Hayır, paranın kölesi değildim çünkü zengin bir aileden geliyordum fakat para bile insanı mutlu etmiyormuş. Bunu gördüğümde ise, hayatım tepetaklak olmuş ve ülkemi, ailemi terk edip buraya gelmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL
ActionBir saat önce gazeteciydim şimdi ise bir model. Gece öğrenci olacaktım, sabaha karşı ise köstebek. Hayatım bu kadar karmaşıktı ve ben bir yılan tarafından sokulalı çok olmamıştı. Şu dakika ise...bir kelebeğin tutuşan kanatları içimdeki ruhu temsil e...