Helloooo,
Yeni bölümümüze hoş geldiniz. Bu bölümden sonra biraz durulsak da duyguları, kafa karışıklıklarını biraz daha net göreceğiz.Bolca tutku ve hoşunuza gidecek sahneler yazdım. Artık biraz da aşk konuşsun değil mi? Hep iş hep iş 🤣🤣
Oy verip yorum yapmayı lütfen eksik etmeyin💖
Keyifli okumalar dilerim
Karanlıkta saatlerce aynı pozisyonda duruyordum ancak ne gelen vardı ne de bir giden. Ağlamak istiyordum ama ağlayamıyordum da aynı zamanda da. Sanki gözlerimde yaşlar kalmamış gibiydi. Oysa gülmek en çok bana yakışırdı. En çok ağlayan olmuşken. Gözlerim dolu doluyken boğazımdan bir hıçkırık koptu. Tam o sırada kapının kilidinin çevrildiğini duyarak hemen yattığım yerden kalkıp gelen kişiye baktım. Belki ondan bir haber vardır diye ama gelen ne Amanda'ydı ne de Drake. Tanımadığım bir adam elinde telefonunun ışığını yakmış bir şekilde kapının girişinde durmuş bana bakıyordu.
Onu tanımadığım ve daha önce hiç görmediğim için, bir de gece vakti olduğundan biraz korksam da kafamı asla eğmedim. Çenemi dimdik tutarken bakışlarımın da sert olması için direndim ama ağlamaktan dolayı çok acıyorlardı. Adam bana doğru ilerledi ama zaten kıç kadar yerde olduğumuzdan iki adım anca atabilmişti. Tam önümde durduğunda ise beni nazikçe kolumdan tutup yerden kaldırdı ve sessiz olmamı işaret ederek çıkardı odadan.
O önde ben arkada merdivenlerden bir kat çıktığımızda beni bir odaya sokup kendi de girdi ve kapıyı arkamızdan kilitledi. Bana yeniden döndüğünde ise İngilizce ‟Patron zor durumda kalırsanız sizi korumamı emretti. İsmim James. Bana güvenebilirsiniz Mila Hanım," dedi. Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken hemen sonrasında bana evde kimse yokken beni gizlice bu odaya getireceğini ve herkesten koruyacağını ama kimseye bir şey söylememem gerektiğini söyledi. Sonra da beni odada bırakıp çıktı ve kapının önünde nöbet tuttu.
Ona güvenmediğim için ilk gece her ne kadar uyuyamasam da ikinci gece çok yorgun olduğumdan istemsizce uykuya dalmıştım.
Her şey de son derece normaldi ama yine de ona tam olarak güvenemiyordum. Üstelik Fernando'dan da bir haber yoktu ve bu beni daha da geriyordu. Ona bir şey olmasını istemiyordum. Odanın kapısı açıldığında yeniden o odaya gitme vakti olduğunu anlayarak yattığım yerden kalktım.
Beraber odadan çıkıp merdivenlerden inerken onun dilinde konuşmaya başladım. ‟Fernando nasıl, bir haber yok mu henüz?"
‟Hayır ama iyi olacaktır. Merak etmeyin."
Sesli bir nefes vermekten kendimi o an için alıkoyamadım. ‟James?"
‟Buyurun efendim?"
‟O adamın bana saldırdığı gün, bana birtakım şeyler söyledi. Fernando işi bitince beni bir kenara atacakmış ve ben yük olduğumu fark edecekmişim falan."
İkimiz de oldukça sessiz olmaya özen gösteriyorduk. O odanın önüne yeniden geldiğimizde ise bir yandan bana cevap veriyor diğer yandan da kapının kilidini açıyordu. ‟Bu evde Drake yoksa sizinle o ilgilenecekti. Kimse benim sizi korumakla görevlendirildiğimi bilmediği için patron onu seçmişti ancak o arkada birtakım işleri yürütmekle görevliydi önceden ve o işlere bakmaya devam etmek istemişti. Patron özellikle azıcık Türkçe bildiği için seçmişti o adamı, sırf siz kendi dilinizi rahatça konuşabilin diye ama o hırslarına o kadar yenik düştü ki saçmalamış. Patronun sizi yük olarak gördüğü falan yok Mila Hanım. İnanın bana sizi kardeşine tercih eder," dediğinde sertçe yutkundum sözleri karşısında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL
ActionBir saat önce gazeteciydim şimdi ise bir model. Gece öğrenci olacaktım, sabaha karşı ise köstebek. Hayatım bu kadar karmaşıktı ve ben bir yılan tarafından sokulalı çok olmamıştı. Şu dakika ise...bir kelebeğin tutuşan kanatları içimdeki ruhu temsil e...