Hayata geç kalmış insanlar ne kadar çabalarsa çabalasın hep aynı noktada bulur kendini. Her seferinde bir an gelir ve ipin ucunu yakaladım sanırsınız ama biraz ilerledikten sonra o ipin kesik bir ip olduğunu görürsünüz.
Bir insanın hayata geç kalınmışlığını fark etmesi ise çok acı verici bir şeydir.
Çocukluğunu yaşayamayan bir insanın hayata geç kalması gibi, gençliği elinden alınan bir insan da hayata geç kalır aslında. Ve her ikisini de yaşayanlar ise ölü bir etten bedendir sadece. Ruhu yoktur. Çoktan öldürülmüştür veyahut. Duyguları yoktur. Acıları hissizleştirmiştir çünkü onu. Bakışları boştur, gülüşü ısıtmaz mesela. Hissettiği tek şey ise soğuktur.
İşte bende tam o zamanlar gibi üşüyordum şu an. Çocukluğum ölmemişti belki ama elimden alınan bir gençlik vardı. Bu hayat bana gençliğimi borçluydu. Ki zaten gençliğim babamla gittiğinde çocukluğumda zaten ölmüş olmuyor muydu?
Kız çocukları babalarına düşkün olurmuş. Bende belli etmezdim belki ama babama düşkündüm. Babam gözlerimin önünde vurulduğunda ise bende ölmüştüm aslında o sabah. Babam toprağa verildiğinde bir ağacın arkasında kalıp uzaktan izlerken de donuktu bakışlarım. Akıtacak yaşım kalmamıştı çünkü gözümde artık. O toprağın altına sadece babam değil bende girmiştim. Anılarım, çocukluğum, ruhum.
Geriye ise etten bir beden kalmıştı sadece.
Varlığı güç vermeyen.
Kız çocukları babaları onlara cellat olsa bile onu kaybettiğinde acı çekermiş. Çünkü aslında her ne kadar bize cellat da olsa hayallerimizde hep kahramanımızdır babalarımız.
Peki neden hayat benden kahramanımı almıştı?
‟Acil A-Rh Pozitif kana ihtiyacımız var!"
‟Hastanın kalbi durdu!"
‟Hemen ameliyathaneleri hazırlayın!"
‟Baba!"
‟Bu hastayı kaybettik!"
‟Aa!"
‟Hayır! Hayır! Bir kez daha bakın! Hayır, ölemez! Babam ölemez! Durma!"
‟Hayır!"
Doktorlar her ne kadar ellerinden geleni yapsalar da, her ne kadar geride kalan biz acil girişinde durmuş feryat figan ağlasak da, haykırsak da gideni kimse tutamazdı. ‟Hastanın ölüm saatini yazın." Doktordan duyulan tek bir cümle bir aileyi darmadağın etmişti. ‟Baba!" diye haykırmıştım o gün. Fakat babam artık beni duyamazdı. ‟Ferhat!" diye haykırdı annem de. Ama kocası artık onu da duyamazdı. Çünkü gidecek olan öyle ya da böyle gidiyordu bu hayattan.
Ben Mila. Gerçek ismimle Melis Akça.
Ruhu da çocukluğu da babasının öldüğü o günde kalmış bir kadınım.
Hayır, aslında hiç büyümedim.
Çünkü beni büyüten adam artık yanımda değil.
Gökyüzüne baktığımda da göremiyordum onu. İnsanlar öldüğünde yıldız olur sözü külliyen yalandı. Artık inanmıyordum. Çünkü yıldız olsalardı baktığımızda hissederdik onları. Oysa biz insanlar yıldızlara baktığımızda hiçbir şey hissetmiyorken kendimizi hissettiğimize inandırıyorduk.
Koca bir yalandı.
Yıldızlarda sevdiklerimiz yoktu bizim. Çünkü artık sevdiklerimiz yoktu. Nefes nefese kaldığımda adımlarım durdu ve koşmayı bırakıp bir anda dizlerimin üstüne çöktüm. Ellerim hızlıca saçlarımı bulduğunda onları yoluyordum artık. ‟Hayır," diye bir fısıltı döküldü kurumuş dudaklarımdan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL
AzioneBir saat önce gazeteciydim şimdi ise bir model. Gece öğrenci olacaktım, sabaha karşı ise köstebek. Hayatım bu kadar karmaşıktı ve ben bir yılan tarafından sokulalı çok olmamıştı. Şu dakika ise...bir kelebeğin tutuşan kanatları içimdeki ruhu temsil e...