0.7

10.3K 583 47
                                    

.

Kalp Hanım, nasılsınız?

Ah ne çok kırıksınız.

Kim dedi her şey yoluna, girecek diye?

.

Gözlerimi boş bir hastane odasında açmıştım. Bundan daha önce uyandığımı ve babama sürekli gitmesini söylediğimi öğrenmiştim doktordan. Diğerleri de durumumu öğrenmek için yokmuş odada.

Babam odaya girdiğinde, bağdaş kurarak oturduğum yataktan çektim gözlerimi ve ona baktım. Gözlerinin etrafı hafif kızarıktı, belli ki ağlamıştı. "Kızım," Bu kelimeyi ne zaman duysam gözlerim dolardı ama bu kez sakinleştiriciden dolayı olmalı ki hiçbir şey hissedemedim. "Güzel kızım."

Yanımda olan koltuğa kendini bıraktı ve kucağımda duran elimi avuçları arasına aldı. "Ah benim güzel kızım," Gözleri simamda, omzumda ve saçlarımda gezindi. Belli ki Asaf bildiği her şeyi anlatmıştı. Bunun için ona kızmadım. "Ne yaptılar sana?"

Asıl sen bana ne yaptın, baba? Canımı yakmaktan başka ne yaptın? Bir kez olsun arayıp da sordun mu nasılsın diye? Bir kez olsun geldin mi yanıma, yalnız başına ne yapıyorsun diye?

Belli ki kendini suçlamak zor gelmiş, diğerlerine atmakta bulmuştu çareyi.

"Işıl, uyandın mı?" Durgun sesiyle Ömer odaya girdiğinde, arkasından Pelin Hanım da dolu gözleriyle girmişti. Tebessüm ettim bu haline. Kızı değildim, annem değildi. Ama yine de evladı yerine koyuyordu beni.

Asaf ve Cihan da odaya girdiğinde, kapıyı kapatarak odada bulunan koltuklara oturmuşlardı. Üzerimde yoğun bakışlarını hissettiğim Cihan'a döndüm. Yutkunmakta zorluk çekti.

İlahi Bakış Açısı...

Herkes olayı Asaf'tan dinlerken, Pelin Hanım'ın gözleri dolmuştu. Bir yandan kendini suçlarken, diğer yandan kimseyi suçlayamıyordu. Yapabildiği tek şey ise, ağlamak oluyordu.

Ömer gözlerini sıkıca kapatmıştı. İçinde olan sinir, Asaf'ın her bir cümlesinde artıyorken, babasına da patlamamak için zor tutuyordu kendini. Öyle bir sinirdi ki bu, gözlerinin dolmasına neden oluyordu.

Cihan dinlerken donup kalmıştı adeta. Yaralı olduğunun elbette farkındaydı ama kanadının kırılmış olması gerçeği yüzüne çok sert çarpılmıştı. Kardeşiydi, Işıl. Kanından olmasa da canındandı. Çok fazla sarılamasa da, kokusunu ezbere bildiği kardeşiydi. Şimdi bunları dilerken bile kokusuna ihtiyaç duyuyordu.

"Yakın bir arkadaşı varmış Beril diye. Okula yayan da oymuş zaten. Bir kaç kız Işıl'ı lavaboda sıkıştırmış." Kendinde yutkunma ihtiyacı duydu, Asaf. "Asıl amaçları, bıçakla yüzünde bir yara açmalarıymış ama Işıl kendini korumaya çalışınca omzuna denk gelmiş." Nefesi boğazında takılı kalırken, hala aklı almıyordu olanları.

Selim ya da belki de yıllar önce ki hitabıyla Işıl'ın babası. Gözleri doluydu ve içini yakan bu acıyla ne yapacağını bilmiyordu. Güzel kızı, prenses kızı demişti zaten, şimdi hak vermeye başlıyordu; ben seni ölsem de affetmem sözüne. Haklıydı, artık ne yaparsa yapsın boynunu eğmekten başka hiçbir şey yapmayacaktı Selim.

Yağmurda Islanmayı SeçtikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin