5. BÖLÜM

99 5 6
                                    

Yazmışken yayınlamadan duramadım. Çok kişi bekliyor gibi :D

5. BÖLÜM

"Hoş gör ki, hoş görülesin."
Hz. Muhammed (s.a.v) (İbn Hanbel, 1/249)

Üç ay olmuştu.

Üç ay olmuştu onu yıllar sonra ilk kez görüp, onda da onu gördüğümü bile fark edemeyeli. Tanıyamamıştım bile onu.

Sahiden, neden aklıma düşüp duruyordu bu kadar? Tamam, onu görmek istemiştim, görmüştüm de işte. Peki neden hâlâ ara ara aklıma geliyordu?

Bazen bir insanla bir kez daha karşılaşacağınızı, kaderin sizi tekrar birleştireceğini bilirdiniz ya, ondandı sanırım benimki de. Ankara'ya atanmam bunun bir parçası mıydı? Anneannemler ve teyzemler burada yaşıyor, yalnız kalmam diye burayı yazmıştım ama yüksek puanlıydı burası, geleceğinden bile umudum yoktu. Yine de bir şekilde gelmişti. Neyse, o beni tanımamıştı ve hiçbir şekilde aklına gelmediğimden de emindim.

Kur'an-ı Kerim okuyordum. Akşam ya da yatsı namazlarından sonra yorgunsam bile bir sayfa bile olsa Kur'an okuma alışkanlığım vardı. Hatim etmeye çalışıyordum. Şimdi ise en azından birkaç sayfa okuyup kuzenimin yanına döneyim diye düşündüm.

Döndüğümde televizyonun karşısında kanalları kurcalıyor, nerede ne var bakınıyordu. "Hiç de güzel bir şey yokmuş," dedi. "En iyisi biz kendimiz film açalım."

"Olur," dedim. "Sen seç."

Birden bana döndü. "Seninle vakit geçirdiğimizde, yani bunca zamandır aynı şehirde bile değildik ya ondan diyorum, şu dindarlığını daha iyi fark ediyorum. Hiçbir şekilde aksatmıyorsun ibadetlerini. Keşke ben de böyle olabilseydim."

"Olabilirsin," dedim yanına oturarak. "Neden olamayasın ki? Hem bu 'dindar' olmak mıdır ki? Sadece emredilenleri yapmaya çalışıyorum. Fazlasını da daha çok yapabilsek keşke."

"Bakalım," dedi. "İnşAllah başlarım ben de namaza falan."

"İnşAllah. Unutma, en önemlisi o zaten."

Bazen namaz kılmayan arkadaşlarımın yanından "Namaz kılmaya gidiyorum." ya da "Mescid bulayım." gibi cümlelerle giderdim ve onlar da beni beklerdi. Bazen bazılarının içten içe vicdan azabı çektiklerini anlayabiliyordum. Kuzenim de şu an bunu yaşıyordu. Onun gibi insanlar için dua ediyordum. Hidayet nasip olsun, en azından namazlarını kılsınlar diye. Çünkü en önemlisi buydu, en büyük farzdı bu.

"Sen film seç, ben de mısır patlatayım, olur mu?"

"Olur."

***

(Yazarın Anlatımıyla)

"Oğlum, sen iyi değilsin gibi ya! Dalıp dalıp gidiyorsun." Seyit evden acele bir şekilde çıkmış, iş yerindeki bir durumu halletmeye gitmişti. Ardından arkadaşlarının çağırması üzerine yakın bir gece kulübüne geçti. Her zamanki enerjisinin üzerinde olmadığını arkadaşı fark edebiliyordu.

"Yok bir şeyim, dedim ya Fırat." dedi Seyit gözlüğünü çıkarıp boynuna asarken. "Ne darlayıp duruyorsun adamı?" İçkisinden bir yudum daha alırken kravatını gevşetti.

"Ooo, hoş geldin kardeşim!" Seyit bu karşılamanın üzerine başını gelen kişiye çevirdi. Üniversiteden arkadaşı Poyraz'dı bu.

"Hoşbulduk," dedi Poyraz. "Size bomba bir haberim var!"

LEYLA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin