Genç ve güzel kadın eline geçen eşyaları etrafa fırlatarak bağırıyordu
"Bir de o sürtüğü yatağıma mı aldın!" küçük plastik saksıyı adama fırlattı
"Benim yatağıma!" diye çığlık attı ve dizlerinin üzerine çökerek ağlamaya başladı. Adam yanına gidip sırtını okşayarak sakin bir ses tonuyla
"Buna sen izin verdin." dedi. Bu kurduğu cümlenin karısına pişmanlıktan ve suçluluktan başka bir şey hissettirmeyeceğini biliyordu. Ama hatırlatması gerekiyordu.
"İzin verdim çünkü çok suçluluk çekiyordun. Delirecektin! O sürtükle bir daha görüşmeyeceksin!" Adam sinirlenmeye başladı.
"Senden daha fazla sürtük değil." dedi ve evini terk etmek için ayaklandı. Kadın da hızla ayaklandı ve ona tokat atmaya yeltendi. Ama güçlü adam hızla elini havada yakaladı kadın kolunu kurtarmaya çalışırken ani hareketleri yüzünden tırnağı ile adamın alnını çizdi.
Kadın eşini kaybetmek istemiyordu. Herkesin aşık olacağı bir adamdı ve onu kaybetmemek için her şeyi yapardı ama geçirdiği sinir krizi yüzünden ne yaptığının farkına varamamıştı bir an. Yoksa onu incitmek aklının ucundan dahi geçmiyormuş gibi davranırdı. Alnındaki kanayan ufak sıyrığa,adama baktı. Adam artık onu sevmiyormuş gibi davranıyordu. Önemsemiyordu. Kapıdan çıkıp gidişini izlerken bu sefer de kazanacağım diye yemin etti.
Marie Claire dergisini bir tarafa atıp ofladım. Uykumun geldiğini fark edince saate baktım gece 1'e yaklaşıyordu. Alt kata indim ve kapıyı kilitledim. Aklıma Alexander gelince gülümsedim. Dün akşamdan beri hiç konuşmamıştık. Onu sık sık arayıp sıkmak istemiyordum. Mesaj atmak da istemedim,onu mesaj yazarken hayal edemiyordum. Tam merdivenlerden çıkmaya yeltenmişken kapı çaldı. Bu saatte annemden başka kimsenin gelmeyeceğini biliyordum fakat yine de onu görmek istemiyordum. Elliot olabilir mi acaba diye geçirdim içimden. Daha önce de böyle geç saatlerde kapıma gelmişti. Kapıyı korkarak yavaşça araladım. Karşımda gözlerime dikilmiş mavi gözleri görünce elim ayağım birbirine dolandı. Alexander eliyle kapıyı hafifçe ittirdi ve geri çekilmemi sağladı. Tek kolunu bana dolayıp başımı göğsüne yasladı. Ani sarılışı karşısında vücudum anında gevşese de sinir sistemim şaşkınlığım karşısında kasılmıştı. Kollarımı beline doladım. Bir kolu vücudunun yanında sarkmıştı. Tek eliyle tuttuğu başımı bırakınca geri çekildim.
"İçeri gelebilir miyim?" Başımla onaylayıp kapının ağzından çekildim. Mutfak masasına karşılıklı oturduk. Yüzünden ters giden bir şeyler olduğunu anlayabiliyordum. O masayı izliyordu,ben onu izliyordum. Neler olduğunu veya ne için geldiğini deli gibi merak ediyordum. Ama sormak istemiyordum.
"Çay içmek ister misin?"diye sordum. Başını iki yana salladı. Ardından bakışlarını masadan çekip bana yöneltti. Derin bir nefes verip
"Bu saatte burada olmamalıyım."dedi kendi kendine konuşur gibi. Uzanıp elini tutmak istedim ama yapamadım. Gözleri derin ve dolu birer okyanus gibiydi. Sanki içindeki fırtına okyanuslarına yansımıştı. Gözünün rengi bile huzursuzdu. Cebinden bir şey çıkarttı ve masanın üstüne koydu. Masadaki ses kayıt cihazına baktım. Ardından sorar gözlerle ona baktım.
"Dinle."dedi ve oynatma tuşuna bastı."Cesedi nerede tutuyorsunuz?" Bir adam sesiydi. Ceset kelimesini duymamla tüm kanım çekilmişti. Neler oluyordu?
"Hala aynı yerde. Otopside bir sorun çıkmaması için şimdi arabaya yükleyeceğiz."
"Bir an önce yükleyin. Ve bahsettiğimiz 52.caddeye arabayı sürün ve bırakın. Kaza zannetmeleri için ne yapmanız gerekiyorsa yapın." Birkaç hışırtı duyuldu ve Alexander ses kayıt cihazını cebine geri koydu. Tuhaf gözlerle bana bakıyordu. Aklımdaki olasılıkları olası bir yokuşa sürüklenmeden kaçınmak için kovuyordum.
"Bahsettikleri ceset baban."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkinci Kadın
Teen Fiction"Benim gibi kadınlar her zaman arzulanır,ama sevilmez. Tek ihtiyacımızın sevgi dolu küçük bir hareket olmasına rağmen..." Bu, Asla sevilmeyen Kalbi olmadığı düşünülen Daima sevilecek kız uğruna terk edilen ikinci kadının hikayesi.