9.Bölüm: Karşılaşma

1.2K 27 0
                                    

Bir aydır Alexander'dan haber almadım. Aramayı veya mesaj atmayı düşündüm fakat aramak isteseydi zaten arayacağını düşünüp durdum. Elliot ile aramdaki ilişkiye son verdiğim söylenemez. Her ne kadar küçük düşürücü bir durum olsa da Bella ile aralarındakinin ne olduğunu hala çözemedim. Elliot tamamen Bella'ya ait olmasın diye onunla görüşüyorum. Görüşüyorum derken aslında demek istediğim seks. Benimle konuşmuyor bile. Söyleyecek bir şeyi de yok zaten.Bir taraftan intikam aldığımı düşünerek kendimi kandırıyor,rahatlatıyorum. Bella'nın Elliot ile görüştüğümüzden haberi olduğunu da zannetmiyorum zaten. Eğer bilseydi ağlayarak Elliot ile ayrılmak isterdi. Elliot ise onun her bir gözyaşı için ölürdü falan filan. İkisinden de nefret ediyorum. Bella'nın yerinde ben olmalıydım. Yüzlerce defa o aptal ve çirkin kızda neler bulmuş olabileceğini düşündüm durdum. Şüphesiz ben daha güzeldim.

Alexander'ın beni düşünüp düşünmediğini merak ediyorum sürekli. Eğer tam şu anda karşıma çıksa nerelerde olduğunu bile sormadan boynuna atlayıp sarılırdım. Hayatımda ilk defa babam dışında bir erkekten bu denli değer görüyorum. Diğer erkeklerden bambaşka bakan gözleri,huzur veren sesi hiç aklımdan çıkmıyor. Gerçekten de özledim. Eğer o da beni özlemiş olsaydı arardı veya gelirdi. Ama özlememiş olma ihtimalını düşünmek istemiyorum.

Her zaman olduğu gibi dolabımın önünde elbiselere bakarken düşüncelere dalmıştım. Son bir aydır olduğu gibi fazlasıyla dalgındım. Kızlar da bu halimden dolayı endişeleniyorlardı. Yani endişeli gibi görünüp dalgınlığımın sebebini öğrenip dedikodu malzemesi arıyorlardı.

Siyah mini uzun kollu bacak ve sırt dekolteli elbisemi üzerime geçirdim. Bu elbiseye bayılıyordum. Hem çok rahat hem de çok şıktı. Altın sarısı saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yapıp kırmızı rujumu sürdüm. Ayağıma da kırmızı stilettolarımı geçirdim ve çantamı alıp evden çıktım. Arabayı kızlarla buluşacağımız mekana doğru sürdüm. Silent Man'e doğru.

Son ses çalan müziklere ve patlayan renkli ışıklara rağmen bir türlü kendimde o eğlenecek havayı bulamıyordum. Aklım sürekli karmakarışıktı. Her şeyi unutmak,hiçbir şey üzerinde düşünmemek istiyordum. Kızlarla söylediğimiz vodka shotları içtikten sonra ayağa kalktım ve Cara'nın elinden tutup dansa kaldırdım. Neşemin yerine gelmesi için vücudumun ,damarlarımda alkol dolaşmaya başlamasını beklediğini biliyordum.  Kendimizi kalabalık ve birbirine neredeyse yapışık dans eden topluluğun arasına attık. Düşünmeden dans etmeye başladım. Vucuduma hareket emirlerini sanki beynim değil,damarlarımda dolaşan alkol veriyordu. Işıklar gözümde patlıyor,müzik iç organlarımı titretiyordu. 

Midemin bulandığını fark edene kadar delice dans ettim. Kızların yanına oturduktan sonra biraz dışarı çıkıp hava almak istediğimi söyledim ve çantamı alıp kendimi dışarı attım.  Temiz havayı ciğerlerime çekince mide bulantım biraz azalmıştı. Ama çifter çifter görmek ve düz yolda yürüyememek sayılmazsa sarhoş sayılmazdım. Telefonumun melodisini duyunca çantamdan çıkardım ve ekrana baktım. Alexander. Gördüğüm şeye inanamadım ve bunun alkolün bir etkisi olup olamayacağını kafamda tartmaya başladım. Müzik hala çalmaya devam ederken kahkaha atmaya başladım. Bir aydır armamasına karşın bir ay sonra nasıl aklına gelmiştim? Komik geliyordu. İkonu kaydırdım ve telefonu kulağıma götürdüm.

"İrina,Tanrı'ya şükür. Açmayacaksın sandım. Neredesin?" Sesini duyunca göz pınarlarımda biriken göz yaşlarına hakim olmak gittikçe imkansız hale geliyordu. Onu çok özlemiştim.

"Mmm bir düşüneyim...Cehennemin dibindeyim. Aslında burası sana layık. Karıştırmışlar sanırım."

"Sen sarhoş musun? Tekrar soruyorum,neredesin?" 

"Senden nefret ediyorum." diye sakince fısıldadım ve telefonu yüzüne kapattım. Banklara oturdum. Heyecandan elim ayağım titriyordu. Çantamdan sigara paketini ve çakmağımı çıkardım. Dalı ağzıma alıp ucunu çakmakla yaktım ve içime çektim,sonra dumanı havaya bıraktım. Alexander'a nerde olduğumu söylesem gelir miydi merak ediyordum. Nerede olduğumu söyleseydim,gelirdi. Sarılırdı veya elimi tutardı. Ve yalan söyledim. Ondan nefret falan etmiyorum. Hayatımda nefret edeceğim en son kişi bile olamaz. O kadar sevilesi bir adam ki.

Görüş alanıma siyah bir range rover girdi.  Oturduğum bankın yaklaşık beş metre yakınına park etti. Sürücü koltuğunun kapısı açıldı. İçinden Deri ceketi siyah tişörtü ve kotuyla Alexander çıktı. Sakalları en son gördüğüme kıyasla biraz daha uzamıştı. Nefes kesici güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemişti. Gözleri etrafı taradı beni bulunca yüzü bir saniyeliğine rahatladı fakat sonra yine gerildi. Hızlı adımlarla yanıma doğru yürüdü. Mavi gözleri saf ilgi ve şefkatle değil kızgınlıkla bakıyordu. Ben ise tepki veremiyordum. Burada olduğumu öğrenmesi zor olmamıştı büyük ihtimalle. Emrinin altında çalışan onlarca adam var.Onu tam bir ay sonra görmek kalbimin deli gibi çarpmasına neden olmuştu. Beynim kollarına atlayıp huzura koşmak isterken ciddi anlamda bakakalmıştım.

Elimden tutup kendine çekince ayağa kalkmak zorunda kaldım. Gözleri yüzümün her santiminde dolandı. Benimkiler de onun yüzünde. Her santimini hafızama daha da kazımak istiyordum. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı ve ellerini belime doladı,çenesini başıma dayadı ve saçlarımı öptü. Ben de kollarımı onun boynuna doladım. Başımı boynuna gömdüm ve kokusunu içime çektim. O kadar güzel hissediyordum ki kelimelerle tarif etmem imkansız. 

"Çok özledim." diye fısıldadı. Güçlükle kollarından ayrıldım. Bir aydır neden aramadı? Onu öptükten sonra bir mesaj bile atmadı. Sanki hiç tanışmıyormuşuz gibi. Ona arkamı döndüm ve yürümeye başladım. Neden bu kadar saçma davrandığımı bilmiyordum. Ne yaptığımı bile bilmiyordum. Sadece ne zaman geri gelirse gelsin hiçbir şey olmamış gibi davranmak istemiyorum. Aramızdaki ilişki arkadaşlıktan öte bir şey değil. Ama arkadaşlar birbirine böyle yapmaz. Ona kızgınım ve kırgınım.

Kolumdan tutup kendine çekince 

"Bırak!" diye bağırdım. Hala tutmaya devam edince elimi havaya kaldırıp ona vurdum.

"Neler oluyor!" diye bağırdı. Hep şefkatle bakan gözleri bir anda sinirle dolunca korktum.  Sinirlerim çok bozulmuştu. Yere çöktüm ve ağlamaya başladım. Neden ağladığımı bilmiyordum. Çatallaşan sesimle

"Neredeydin?" diye bağırdım. Alkolün etkisiyle düzgün düşünemiyordum ve çok dengesiz davranıyordum. Hatta o kadar dengesiz davranıyordum ki beni şurda bırakıp gitse kızmaya hakkım yoktu. Elimden tutup beni kaldırdı. Göz yaşlarımı silmeye çalışıyordum. Bir kolunu omzuma sardı. Yumuşak sesiyle fısıldayarak

"Hadi gel,eve gidelim." dedi.

İkinci KadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin