Sessizce evine doğru giderken kafamda bir milyon tane soru vardı fakat hiç birisini doğru düzgün toparlayıp cevabını bulamıyordum. Beni kendi evime mi bırakacaktı? Evimin tarafına gitmiyorduk. Onun evine mi gidecektik? Onun evinde ne yapacaktık? Akışına bırakmaya çalışıyordum ama olmuyordu.
"Geldik." dedi. Sesi biraz soğuk çıkıyor ya da ben öyle duyuyordum. Benim tarafıma dolanıp kapımı açtı ve elmden tutup kaldırdı. Geniş bahçeli beyaz büyük bir evdi. Giriş kapısının yanındaki ağaçtan iki heykele gözüm takıldı. Dönüp duruyorlardı ve midemi bulandırıyordu. Kusmamak için kendimi zor tuttum.
Eve girince direk üst kata çıktık. Bacaklarım birbirine dolandığı için beni taşımak zorunda kaldı. Beni taşırken aklıma babamın yemeğe gidip geç döndüğümüz zaman uyuduğum için beni üst kata,odama çıkarışı geldi.
Odaya gelince beni yatağa yatırdı. Neden bilmiyorum hiçbir şey söylemiyordu. Yine bir şey söylemeden odadan çıktı. Ayakkabılarımı çıkarttım. Üzerimdeki fazlalıkları atınca kendimi çok hafif ve rahatlamış hissettim. Yatağın ucuna oturdum ve dirseklerimi dizlerime dayayıp ellerimi saçlarımın arasından geçirdim. İç sesim
"Farklı göründüğü için ona kandığını söyleme! Aklı başında olan bir erkek senden seksten başka ne isteyebilir? Güzellikten başka aradığı hiçbir şeye sahip değilsin." diyordu. Haklıydı. Başka neye sahiptim?
Cana yakın değildim. Zeki değildim. Kültürüm sadece kıyafet ve parfüm markaları çevresindeydi. Lisedeki erkekler bana tapıyor olabilirdi ama onun çevresindeki genç kadınların yanında hiçbir seydim. Benimle neden ilgilendiğini düşünmemiştim daha önce. Bana ilgi duyduğunu düşünecek kadar aptal olduğum için kendimden bir kere daha nefret ettim. Kaçıncıydı bu?
Alexander hayatımdan çıksın istemiyordum. Amacının farkında olmam da bunu değiştirmedi. Çünkü bana son senelerdir sahip olmadığım ve de olamayacağım huzuru veriyordu. Ben de ona istediğini verebilirdim.
Benden istediği tek şey güzellik ise daha güzel olmalıydım. Kararımdan emin bir şekilde aynanın karşısında elbisemin fermuarını çektim ve çekiştirdim. Elbise yere düşünce kendimi inceledim. Üzerimde çürük vişne rengi dantel iç çamaşırlarım vardı. Ten rengime ve platin saçlarımla uyumunu seviyordum. Beni bu gece güzel görmesini istiyordum. Ama karşısında da bir taraftan çıplak durmak istemiyordum. Başka erkeklerin karşısındayken beni beğeneceklerine dair bir kaygım yoktu. Ama Alexander'ın karşısında kendimi çirkin hissediyordum. Çünkü o çok ama çok güzeldi.
Kapı çalınca kalbim ağzımda atmaya başladı.
"Gel." dedim. Alexander içeri girince ona döndüm. Gözleri önce yüzümde sonra vücudumda dolaştı sonra gözlerimde. Gözlerime bakarken yavaş adımlarla bana yaklaştı. Bir şey söyleyecekti ama onu susturdum. Öperek. Yumuşak dudakları bu sefer masumca öpmüyordu. Şehvet ve tutkuyla öpüyordu. Elleri vücudumda gezinmeye başladı. İç sesim haklı olduğunu hatırlatıp dururken düşünmemeye çalıştım. Anı yaşamaya karar verdim. Elleri popomda gezinirken bacaklarımı kaldırıp beline doladı. Bacak arama baskı yapan sertliği fark edince hoşuna gittiğini anladım. Amacına ulaşmıştı ne de olsa. Yatağa oturunca kendini birden çekti ve gözlerini kapatıp başını tavana kaldırıp
"Tanrım,İrina." dedi. Bakışları beni buldu. Eliyle gözümün önüne düşmüş saçı kulağımın arkasına sıkıştırdı.
"Senden asla böyle bir şey istemedim." Loş ışıkta pembeleşmiş ve şişmiş dudaklarına,dağılmış saçlarına, az önce tutkudan yanan ama şu an pişmanlığın ve korkunun dans ettiği mavi gözlerini izliyordum. Neyden korkmuştu? Beni incitebileceğini mi düşündü? Üzerimdeki südyenin kopçasını çözdü ve yere attı. Ve gözlerini gözlerimden ayırmadı. Dolabından beyaz kısakollu bir tişört alıp bana giydirdi. Dudaklarında buruk bir gülümseme oldu.
"Şu an bir melek gibi görünüyorsun." dedi.
Boş boş bakmaya devam ettim. İçimdeki duygu selini tarif bile edemeyeceğimden sustum. O yataktan kalkıyorken.
"Benimle uyu" diyebildim sadece.
Gözlerinde kararsızlık belirdi bir an. Sonra başını salladı ve yanıma uzandı. Baş ucu lambasını kapatıp başımı göğsüne yasladım. Kokusu o kadar cezbediciydi ki. Cenneti vaat ediyor gibiydi. Uyanmamak için uyumamaya çalıştım. Bitmesini istemediğim bir rüyada gibiydim. Saçlarımı okşayan eli ağırlaşan göz kapaklarımı daha da ağırlaştırdı ve uykuya teslim oldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkinci Kadın
Teen Fiction"Benim gibi kadınlar her zaman arzulanır,ama sevilmez. Tek ihtiyacımızın sevgi dolu küçük bir hareket olmasına rağmen..." Bu, Asla sevilmeyen Kalbi olmadığı düşünülen Daima sevilecek kız uğruna terk edilen ikinci kadının hikayesi.