Yeni Görev⁸

27 6 2
                                        


Seokjin elindeki kapla merdivenlerden iniyordu. Her zaman taş-kağıt-makas oyununda kazanmasına rağmen bu sefer kaybetmiş ve aşağı kattaki 'komşu'larından şeker isteme macburiyetinde kalmıştı.

Seokjin merdivenden inerken Hoseok arkadan "Şeker alma bahanesiyle götlerini alma da!" diye bağırmıştı. Seokjin ona karşılık olarak küfür edip çok sevdiği(!) komşularının dairesine gitmek adına merdivenleri inmeye devam etti.

Kapının önüne geldikten sonra derin bir nefes almış ve kapıyı tıklatmıştı. Normalde böyle şeyler çekinmez hatta aşırı dışa dönük, günümüzde utanmaz olarak adlandırılan, kişilerdendi. Bu kadar gerilmesinin nedeni en son bu sabah görüşmüş(?) olmaları ve boynundaki bandajdı.

Bir süre bekledikten sonra kapı açılmış ve karşısında o tanıdık yüzü görmüştü. Sanki komşu olduklarını bilmiyormuş, şaşırmış bir yüz ifadesi takındı. Seokjin'in tiyatroda başarılı olmasının bir sebebi vardı: Seokjin duyguları taklit etmez, duyguları yaşardı, rolünü yaşardı. Günümüzdeki oyuncular bunu pek başaramazdı zaten bu yüzden Seokjin sinema oyuncularından daha ünlüydü.

"Efendim?" Esmer çocuğun sorusuyla sanki dalmış da ondan çıkmış gibi bir yüz ifadesi takınmış ve gözleri evin içine kaymıştı.

"Biz bugün üst kattaki daireye taşındık da, arkadaşlarımla. Tzuyu'nin canı kek çekmiş, kek yapmaya çalışıyoruz ama şeker kalmamış. Sizde varsa..."

Esmer çocuk daha karşısındaki kişi sözünü bitirmeden elindeki kabı almak adına elini uzattı. Seokjin kabı ona verdiğinde kapı yüzüne kapandı. Yeji kapının kapandığını gördüğü gibi merdivenlerden Seokjin'in üstüne atlamıştı. Seokjin dengesini kaybetmeyi geç yerinden dahi oynamamışken Yeji'ye napıyorsun bakışlarını atıyordu. Yeji el sallayıp geri gitmişti. Seokjin içinden "Tanrım ben ne suç işledim de bunlarla sürekli muhattap olmak zorundayım?" Diye bir yakarış geçirdi.

Kapı tekrar açıldığında Esmer Çocuk şeker dolu kabı geri uzattı. Seokjin kabı almış ve hafif eğilerek teşekkür edip gidecekken Esmer Çocuk, Seokjin'in kolunu tutmuştu. Seokjin yeniden çocuğa döndüğünde çocuk mahcup şekilde bir özür dilemişti. Seokjin'in boştaki eli istemeden boynuna gitmişti. Bir şey demeden yukarı çıktı.

Kendi evinin kapısını çalıp açılmasını bekledi, açıldığı gibi Taehyung'a şekeri uzatmış ardından odasına gitmişti.

Onun için yorucu bir gündü, bugün bu apartmanda yaşayan herkes için yorucu bir gündü.

Hayat herkes için cehennem olmayı başarıyordu. Bunu kimi zaman acıyla, kimi zaman umutla yapardı. Bana kalırsa umut ile yaşamak en kötüsüdür hele ki olmayacak bir şeye umut ediyorsan... Acı elinde bir bıçakla çıkar kişinin karşısına ama umut öyle değildir. Umut tatlı, güvenilir bir gülümseme ile yaklaşır insana, ona sarıldığın zaman insanı sırtından bıçaklardı. O bıçağı öyle iyi kullanırdıki...

Seokjin bunu küçükken her hafta içi arkadaşlarının aileleri gelip onlara sarılıp evlerine götürürken fark etmişti. Her zaman umut ederdi, hayalini kurardı, kendine benzeyen bir kadın gelecek onun elini tutup ona sarılacak ardından birlikte mutlu evlerine gideceklerdi. Akşam olduğunda babası eve gelecek ve ona sıkı bir sarılma hediye edecekti. 6 yaşındaki bir çocuğun hayali buydu. Seokjin hâlen kimi zaman kendini 'acaba ailem olsaydı nasıl biri olurdum' diye düşünürdü. Daha farklı olacağının farkındaydı. Ardından üyelerin yanına gider ve onlara bakardı ve düşünürdü 'benim zaten ailem var, onların yanındayım' derdi kendi kendine. Hiç düşünmeden arkasını dönüp güvenebileceği kişilerdi bunlar. Aile demek zaten bu değil miydi? Aile güven demek değil miydi? En azından Seokjin çocukluğunu geçirdiği ve onun gibi üzülmesinler diye okul çıkışı onları alıp yetimhaneye birlikte gittikleri gençlere karşı öyle hissediyordu. Onlar ailesiydi güvendiği, sevdiği, saygı duyduğu, yanlarındayken kalbinin attığını, nefes aldığını hissettiren kişilerdi onlar.

The Eye Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin