"Alnımı alnına değdirmedikçe huzura ermeyecek bir çağıldama örseliyor şakaklarımı."
Mevlana/ Şems'e
***
Uyuyamıyordum. Her yerim yorgunlukla sızlasa da içimdeki heyecan hepsini bastırıyordu. Bu akşam olanlar inanabileceğim türden değildi. Belki zayıf bir anına denk gelmişti ama olmuştu işte. Beni öpmek istemişti.
Uyuyamayacağımı anladığımda yataktan kalktım. Yazıcı olmanın bir güzel özelliği istediğin saatte çalışabilmekti. Koğuştan çıkıp masamın olduğu koridora gittim. Bu haftanın nöbet listesini hazırlamaya başladım. Bir süre sonra duyduğum kapı sesiyle irkildim.
Koridorun başında Şems komutan belirmişti. Ben ne yapacağımı bilemeyerek ayağa kalkarken gözlerimiz buluştu. Hızla hazır ola geçtim. Bana yaklaştığında yavaşlayıp masanın önünde durdu.
"Rahat."
Nefes verip duruşumu değiştirdiğimde masanın üzerinden eğilerek yaklaştı. Uzun boyu eğildiğinde benimkiyle eşitlenmişti. Yüzlerimizin arasında az bir mesafe varken fısıltıyla konuştu."Bu akşam olanlara bir anlam yüklersen, seni mahvederim çocuk. O gözlerini yanlış yerlerde gezdirmeyi de kes."
Kalbim hızla atıyordu.
"Anladın?"
Yutkunup başımı salladım. Onu pişman edeceğimin bilinciyle gözlerine baktım. Bana aşık olacaktı, hem de deli gibi. Bu kaçtığı hisse mahkum olması için her şeyi yapacaktım. Ben zaten yanmıştım, kim güneşe aşık olup sağlam kalırdı?
*
Sabah sporunu Ertem Çavuş yaptırmıştı. Şems komutanı dün gece söylediklerinden sonra bir daha görmemiştim. Spordan sonra masanın başına geçtim. Karargah yazıcısının verdiği işleri sıkıla sıkıla yaparken bir asker geldi.
"Kamer, Eyüp komutan çağırıyor."
Hızla kalkıp Eyüp komutanın odasına gittim. Kapıyı çalıp gir emriyle girdim.
"Beni emretmişsiniz komutanım."
"Gel Kamer, şu dosyaları Şems komutana götürmen lazım. İmzalatıp getir hemen, evinin adresini söylememiz doğru değil ama sana güvenebileceğimi biliyorum."
Yutkunup dosyaları aldım. Adresi öğrendikten sonra askeriyeden çıktım. Taksiye binip tarif ettiğimde merkezden uzak bir eve gelmiştim. İki katlı ve bahçeliydi. Lüks görüntüsü bahçedeki ağaçlarla tatlı bir hava kazanmıştı. İçimdeki heyecanı bastırıp bahçeye girdim.
Kapıyı çalıp beklemeye başladım. Kapı açıldığında Şems komutan spor kıyafetlerle karşımdaydı. Yutkunup kalbime küfrettim, bu kadar hızlı atması hiç hoş değildi. Koyu bakışları yüzümde dolaşıyordu.
"Ne işin var burada?"
"Eyüp komutan gönderdi, bu dosyaları imzalamanız gerekiyormuş."
"Başka adam mı kalmamış gönderecek."
Söylenirken kapıyı açık bırakarak içeri yürüdü. Moralim bozulsa da aldırmadım, arkasından yürüyerek içeri girdim. Ev çok sade ve şık döşenmişti. Her yer derli toplu ve temizdi, zaten daha farklı olmasını beklemiyordum.
Salondaki koltuğa yayılarak oturup arkasına yaslandı. Bacakları aralıkken gözlerime baktı ve elini uzatıp dosyaları istedi. Hızla dosyaları verip beklemeye başladım. Nezaket olsun diye otur bile dememişti.
"Dikilecek misin öyle?"
Yutkunup hızla yanındaki küçük boşluğa oturdum. Yanıma otur demek istemediğinden emindim ama aniden söyleyince oturmuştum işte.
Dizlerimiz değerken kalp atışlarımı duymaması için dua ediyordum. O uzun parmaklarıyla dosyayı inceleyip sayfaları çeviriyordu. Bir deli cesaretiyle yavaşça başımı çevirdim. Bu kadar yakınken izlemek istiyordum yüzünü. Beni önemsemeden dosyalara bakıyordu, onu doya doya izlememe izin veriyordu. Yüzündeki her ayrıntıya baktıktan sonra dudaklarında durduğumda bana baktı. Karşı koyamıyordum.
Arsızca yaklaştım. O öylece beklerken baktığım dudaklarına yaklaştım. Nefeslerimiz karışmaya başladığında her şey için çok geçti. Karşılık beklemeden değdirdim dudaklarımızı. Çekilmiyordu, itmiyordu. Sıcak dudaklarını yavaşça öptüm.
Hafifçe uzaklaşıp yeniden yaklaştım. Gözlerimi kapatıp daha derin ve uzunca yapıştım. Serbest bıraktığı dudakları benim öpüşümle hareket ediyordu ama o beni öpmüyordu. Buna nasıl cesaret etmiştim, bana ne yapacaktı bilmiyordum. Tek istediğim daha yakın olmaktı ama o kaskatı duruşuyla ulaşılmazdı. İlk duvarımızı yıkmıştım, dudaklarımızı ayırıp gözlerine baktım. Koyu bakışları derinleşmişti.
"Devam et."
Nefesim kesilirken yeniden yaklaştım. Karşılık veremiyordu ama istiyordu. Ellerindeki dosyayı yanına bıraktığında iyice üstüne eğilip dudaklarına kapandım. Ufak öpücüklerimi nefeslenmek için bölüp yeniden öpüyordum. Göğsünde duran ellerim esmer boynuna uzandığında gerildi. Aldırmadan sardığım parmaklarımla onu dudaklarıma bastırdım.
Daha fazlasını istiyordum ama dudaklarını aralamıyor, sadece ona hissettiğim arzunun gösterisini zevkle izliyordu. Dudağını ufakça ısırdığımda boğuk bir inlemeyle beni uzaklaştırdı. Bu kadar etkilenmeyi belli ki beklemiyordu. Hızlanan nefeslerimizle uzaklaştık. Bir adım sonrasına çok yabancıydık.
O garip duraksama ayağa kalkıp dosyaları almasıyla son buldu. Dosyaları masaya bırakıp her birini imzaladı. Ayağa kalkıp dosyalara uzandığımda gözlerimiz birleşti.
"Bu olan,"
Duraksayıp yutkundu.
"Aramızda kalsın."
Başımı sallayıp aldığım dosyayla çıktım evden. Her ne olduysa çok güzeldi ve daha şimdiden tekrar istiyordum. Karşı koyamadığına göre o da benden farksızdı.
****
İyi okumalar, yorum yapıp eleştirinnn❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASKER (bxb)
Teen Fiction"Biz birbiriyle genişleyen, kenetlenen ve sonsuzlaşan tek ruhuz." #Mevlana "Şems'e" Askeri kurgudur. Bxb gay hikayesi