Üşüyordum. Biliyordum ki burada tüm mevsimler kışa hazırlanıyor. Bahar blr esinti gibi hızla uzaklaşırken yaz denen rahmet iki ay kavuruyor doğuyu. Ve hazırlık bitiyor işte. Neredeyse dokuz ay kış yaşanıyor burada. Yollar karlarla kapanıp sokaklar sessiz bir soğuğa mahkum ediliyor. Burada kış, çocuk coşkusuyla değil kömür telaşıyla başlıyor anlaşılan. Ve bir deli özlemle tüm hatıralar göz dolduruyor.
Uzun dönemli askerliğimin ilk günü. Otobüsün bıraktığı engebeli yolu aşıp yirmi küsür gençle girdik askeriyeye. Avlu dedikleri yere dizilip beklemeye başladık. Aralarında en çelimsiz olacağımı tahmin etmemiştim. Verilen görevlerde yetersiz olup göze batma telaşı içinde milleti süzmeye başladım. Üniversiteden kaynaklı geciktirenler de olmalıydı ki aramızda otuzlu yaşlarda görünenler vardı.
Üst rütbelilerden olduğunu tahmin ettiğim biri girdi avluya. Bize bot ve benzeri şeyler dağıtılırken o karmaşayı soğuk bakışlarla seyrediyordu. İri bedeni ve esmer teninin yanı sıra dikkat çeken koyu gözleri vardı. İstisnasız herkesin üstünde garip bir etki bırakabilecek kadar çarpıcıydı duruşu. Etrafındaki askerler yaptıkları her işte onun gözüne bakıp onaylayan bir bakış arıyordu. O ise bunun bilincinde olmasına karşın umursamaz tavrını ciddiyetiyle harmanlayıp insanı arafta bırakıyordu.
Sonunda karmaşa bittiğinde denilen koğuşlara dağıldık. Saat dokuza yaklaşıyordu. Üst ranzamda yatacak genç ve bir kaç kişiyle kısa bir tanışma faslı geçmiş, üst rütbelerin uyarısıyla saat henüz dokuzken ışıklar kapatılmıştı. Yurt odalarından bildiğim soğuk yalnızlık kendisini öylesine alıştırmıştı ki kısa sürede uykuya dalabildim. Ben Kamer. Kamer DAĞLI, İstanbul, emret komutanım!
****
"Kamer, Kamer. Kamer nasıl isim la, kız ismi değil mi?"
Kahvaltıda tanışırken bir tek benim adımda duraksamıştık. Ülkenin farklı yerlerinden gelmiş ayrı kafalarda adamlara teker teker açıklama yapıyordum. Komik olansa anlamını kimsenin merak etmemiş olmasıydı. Yalnızca kız ismine benzetmek ve garipliğine şaşırmakla yetinmişlerdi. İçlerinde İsmail adında ağır bir abi vardı. Bana merhametle bakmıştı. Karşımda oturan Samet adında bi genç yüksek sesiyle konuştu,
"Bizden önce gelen askerlerden duydum, bir komutan varmış, Allah gazabından korusun. Az konuşan aksi biriymiş. Hayvan gibi çalıştırıyormuş herkesi."
Herkes onun hakkında duyduklarını sıralarken sessizce kahvaltımı yapıyordum. Aralarındaki en zayıf halka gibi göründüģümden İsmail abi bana baktı,
"Kamer, dua et de seni yazıcı falan yapsınlar. Ya da mutfağa versinler. Ne kadar az görünürsen o kadar iyi."
Yutkunup korkumu gizlemek için direnerek konuştum,
"Yok İsmail abi, güçlenmek için geldim. Her görevi yaparım ben."
Bir kaç kıkırtı duyunca yanan yanaklarımla kahvaltıya döndüm. İsmail abi uzanıp başımı okşayınca herkesin samimi bakışlarını görüp utancımı yenmiştim az da olsa.
Avluda herkese ne işle meşgul olduğu sorulmuş ve dalga geçer gibi en alakasız görevler dağıtılmıştı. Sıra bana geldiğinde askerle uzunca bir süre bakışmıştık. Herkes duraksarken rütbeli olan adam bölük yazıcısı olacağımı müjdelemişti. İçtimadan sonra karargah yazıcısının yanına yollanmıştım. Verilen masa ve bilgisayara bakarken başımdaki adam görevlerimi en sert üslubuyla anlatıp odasına gitti.
Şimdi sıçmıştım. Bölükteki herkesin her şeyini bilmeli, nöbetlerini ayarlamalı ve bunu kavgaya sebebiyet vermeyecek şekilde yapmalı bir de aldığım tavsiyeye göre bölük komutanıyla iyi anlaşmalıydım. Çünkü tüm raporlarla ben ilgilenecek ve zamanında teslim etmezsem muhtemelen her şeyi batıracaktım.
Hatalarım olursa ki mutlaka olacaktı, iyi anlaştığım bir bölük komutanı belki üstünü örtebilirdi. İlk günün telaşı bittikten sonra koğuşlara geçmiştik. Herkes bölük komutanımızın o sinirli adam olacağının kesinleşmesinden yakınırken uykuya teslim oldum, son duyduğumsa komutanın adının Şems olduğuydu.
***
İyi okumarr😋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASKER (bxb)
Teen Fiction"Biz birbiriyle genişleyen, kenetlenen ve sonsuzlaşan tek ruhuz." #Mevlana "Şems'e" Askeri kurgudur. Bxb gay hikayesi