3

209 15 0
                                    


Ben daha üç günlükken annem bana bakamayacağını anlamış. Yetiştirme yurduna bırakırken tek şey istemiş, Kamer olsun adı. Bir daha da uğramamış zaten. Annemden kaldığını bildiğim tek şey ismimdir hatta.

Şimdi karşımda durmuş, bütün o heybetiyle bana kalan tek şeyi, Kamer'i hak etmediğimi söylüyordu. Gözlerim dolarken aynı ifadesizliğiyle baktı.

Boğazımdaki yumru geçsin diye ısrarla yutkunuyordum. Gözlerimi kaçırdığımda uzaklaşarak masasına gitti. Kalbim giderek ağırlaşıyordu.

"Biriken raporlar var. Onları da hallet."

Çenemi sıkarken kendimi topladım,

"Emredersiniz komutanım!"

Odadan çıkıp masama döndüğümde boğazımdaki yumru hala duruyordu. Neden ismimi hak etmediğimi düşünüyordu? Yanağıma süzülen yaşı hızla silip işe döndüm. Bu gece uyumam mümkün değildi.

*

Saat dört buçukta yumduğum gözlerimi beşte "Koğuş kalk" emriyle açtım. Yorgun bedenimi kaldırıp herkesle beraber içtimaya hazırlandım. Buranın soğuğu ayrı komutanı ayrı eziyetti.

Sabah sporu dünkünden daha iyi ama daha yorucu geçmişti. Dinlendirerek koşturmuş ve şınav çektirmişti. Ona hakkım olmadan kırgındım. Gözlerine bakmamak için çok uğraşıyordum. Fark eder miydi ya da etse bile önemser miydi bilmiyorum. Zaten kırılmanın kuralı, suçu olmazdı. Kendi halimde kırgındım.

Bilgisayarın başına geçmeden raporları teslim etmek için odasına gitmeliydim. Uykusuzluk ve yorgunlukla kızaran gözlerim ele vermese robot olduğumu düşünebilirdi. Kapısını tıklattım. Gir dediğinde kalbim hızlanırken kapıyı açtım.

"Raporları getirdim komutanım."

Masasındaki kağıtlarla uğraşırken bana hiç bakmamıştı. Bir süre öylece bekledim. Rahat ol bile dememişti. Sonunda bakışlarımız birleştiğinde yutkundum. Yavaşça ayağa kalktı, yaklaşıp raporları aldı ve incelemeye başladı. Bir kaç sayfa çevirdikten sonra umursamazsa masasına atıp bana döndü. Nefesini duyacak kadar yaklaştığında titredim. Ne hissedeceğimi bilemiyordum. Tek bildiğim hızla atan kalbim ve o yaklaştıkça kesilen nefesimdi. Her şeyi korkuya yorabilirdim ama içimdeki bu telaş kendimi kandırmama izin vermiyordu. Bu yabancı hissin adından bile habersizdim.

"Asker,"

Yavaş ve kısık sesle söylemişti,

"Hm?"

Yaydığı o güçlü şeye öylesine kapılmıştım ki istemsizce mırıldanarak cevap vermiştim. Bakışları hızla değişti. Sertçe yutkunduğunu ve gözlerinin koyulaştığını görünce kendime geldim.

"Afedersiniz komutanım!"

"Eyüp komutana götür masamdakileri."

Hızla söyleyip odadan çıktı. Sesi birden sertleşmişti. Derin bir nefes alıp masasındaki kağıtları aldım.

Yemek saati geldiğinde masadan kalkmak üzereydim ki karargah yazıcısı Osman geldi. Hızla hazır ola geçtim.

"Kamer, git odamdaki bilgisayara bak. İkide bir siliniyor her şey. Sonra da bugünki raporları geçir."

"Emredersiniz."

Yorgundum. Uykusuzdum. Öfkeliydim. Söylediği şeyler onun göreviydi ama bana yaptırıyordu. Bir kaç defa daha aynısını yapmıştı ama şu an hiç vakti değildi. Şems komutandan sonra bir de bunun emirleriyle ilgileniyordum, üstelik yemek saatinde. Bunları fark eden koğuştan Samet, şikayet etmemi söylese de aldırmadım. Onlara hiçbir şey olmazdı, olan bana olurdu.

Halsizce elimdeki dosyalarla odasına girdim. Bilgisayarın başına geçip sorunu hallettikten sonra raporları geçirmeye başladım.

Bir kaç saat sonra odaya aniden bir asker girdi.

"Kamer sen misin?"

"Benim."

"Şems komutan çağırıyor."

Hızla kalkıp odadan çıktım. Acaba ne görev verecekti diye düşünürken kapısını çaldım.

"Gir."

Aynı tok sesi kalbimin heyecanla sancılanmasına sebep oldu. Tüm bu hisler hiç iyi değildi. İçeri girdim.

"Beni emretmişsiniz komutanım."

"Gel, otur."

İlk defa gözlerime bakıyordu. Merakla masasının karşısındaki sandalyeye oturdum.

"Bölükteki İsmail bir şeyler söyledi,"

Biraz duraksadıktan sonra devam etti,

"Karargah yazıcısı işlerini yaptırıyormuş sana. Doğru mu?"

Yutkunup gözlerimi kaçırdım. Burnundan nefes verdi.

"Neden söylemedin?"

Ne diyeceğimi bilmiyordum. Daha kötü olmasından korktuğumu söylemektense susardım daha iyi.

"Yakup!"

Kapısındaki asker hızla içeri girdi.

"Karargah yazıcısı Osman'ı çağır bana."

Asker odadan çıktığında bana döndü,

"Git uyu sen de. Sabah atış talimi var."

Hızla ayağa kalktım.

"Emredersiniz komutanım!"

Tam çıkmak üzereyken zor duyduğum sesiyle fısıldadı,

"Ezdirme kendini, bana bile."

Koğuşa girip aç karnımla yatağa uzandım. Bu saatte yemek çıkmazdı. Yorgunlukla gözlerimi yumdum. Az da olsa geçmişti kırgınlığım.

***

İyi okumalar❤️

ASKER (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin