"Şükürler olsun "Sana" bana hayatta öğretilmeyenleri hissettirdin. Hiç kimse için yapamayacaklarımı yaptım. Pişman mıyım? Hayır, hiç pişman olmadım ve aşkı sonsuzluğuma saklarken bile mutluyum. "
Mevlana/ Şems'e
***
Kamptan döneli bir kaç saat olmuştu. Uzun süren yoldan sonra koğuşlara gidip banyodan sonra yataklara girmiştik. Herkes yorgunluktan uykuya dalarken ben dün olanları düşünüyordum, rüya gibiydi.
Aramızdaki sessizlikteki efsun öyle büyülüydü ki hiç bitmesin istiyordum. Ona hissettiğim şey her gün artarak devam ediyordu. Dün tenini tenimde hissetmek ve onunla bütünleşmek, farkında olmadan muhtaç olduğum bir şeydi sanki.
Onun güçlü iradesini aramızdaki tutkuyla zedelemek beni tatmin ediyordu. Bana baktığında değişen bakışları ve bunun farkına vardığında ensesini bulan parmak uçlarıyla kendisini ele veriyordu. Sıcak dudaklarını daha şimdiden özlemiştim.Farklı hayatlarımız olsaydı ona hemen şimdi gidebilirdim ama bu durumda olamazdı. Onun da beni özleme ihtimaline sığınarak uykuya daldım.
Sabah erkenden masa başına geçmiştim. Karargah yazıcısı beni çağırtınca spora katılmaktan kurtulmuştum. Şems komutanı görememekse işin kötü tarafıydı.
Bir süre raporlarla uğraştıktan sonra yorulan gözlerimi dinlendirmek için pencereden dışarı baktım. Şems komutan askeriyenin kapısındaki lüks araca yaslanmış olan bir kadınla konuşuyordu. Bakımlı ve benden çok daha uzun olduğunu fark ettiğim kadın yaslandığı arabadan ayrılıp Şems komutana yaklaştı. Şems komutan gören var mı diye etrafı gözleriyle kolaçan ederken kadın çoktan dudağının kenarını öpmüştü.
Hızla önüme döndüm. Kalbim sancıyla sıkışıyordu. Yavaş yavaş gözlerimin yandığını hissettim. İçimdeki buruklukla beraber istemsizce iç çektim. Yanağımdan akan soğuk damlayı elimin tersiyle sildim. Aramızdaki şehvet hiçbir zaman sağlam bir zemine kurulamayacak, belki bunu ikimiz de hoş karşılayacaktık. Ama bunun şimdi, ben hala dün gecenin etkisindeyken olması canımı yakmıştı.
*
Saat gece yarısını geçmişti. Ben kimseyle karşılaşmamak için Karargah yazıcısından izin alarak onun odasına geçmiştim. Neredeyse üç günlük işimi bir gecede bitirmeme rağmen koğuşa dönmek istemiyordum. Şems komutana imzalatmam gereken raporlarıysa Samet'le yollamıştım. Beni sorarsa bilgisayarla ilgili sorunlarla uğraştığımı söyleyecekti. Bu yüzden kafa dinleyebilmiştim. Yeniden bilgisayara daldım.
Aniden kapı açıldı. İrkilip baktığımda Şems komutanla göz göze geldim. Hızla hazır ola geçtim. Koyu gözlerle bana bakarken kapıyı kapatarak içeri girdi.
"Sorun ne?"
Yutkundum.
"Bir sorun yok komutanım."
Fısıltı halindeki sesi koyulaşırken yaklaştı. Masanın arkasına gelip yanımda durdu.
"Bana dön."
Dediğini yaparak ona döndüğümde yüzlerimiz kalbimi sarsacak kadar yakındı.
"Son kez soruyorum. Sorun ne?"
Kaçış olmadığını kabullendiğimde konuştum.
"Hayatınızda biri olduğunu bilseydim daha mesafeli davranırdım."
"Kamer,"
İsmimi çok güzel söylüyordu. Ve her söylediğinde, bu ismi hak etmediğimi fısıldadığı güne gidiyordum. Bir deli cesaretiyle devam etmesini engelleyerek konuştum,
"Bana bu ismi hak etmediğimi söylediğinizde ne kadar uzaksak, yeniden öyle olalım."
Nefeslerimiz karışıyordu. Sanki tenindeki yangın beni kendisine çekiyordu. Dimdik dururken bu kadar yıkılmaya hazır olmak, daha önce tatmadığım bir şeydi.
"Hayatımda biri olsa seninle olmazdım Kamer.."
"Müsade ederseniz koğuşuma gitmek istiyorum."
Öfkeli bir soluk verip yaklaştı. Parmakları çenemi kavrayıp yüzümü kaldırdı. Lafını bölmek belli ki büyük bir hataydı. Kalbim hızla atıyordu. Gözlerimiz birleştiğinde yoğun öfkesiyle irkildim.
"Çok güzelsin,"
Dudaklarıma bakarak devam etti.
"Ama konuşturmuyorsun."
Baş parmağını dudağıma bastırdı.
"Şimdi uslu ol. Her ne duyarsan, ilk bana soracaksın. Ne görürsen, benden dinleyeceksin. O kadın veda etmeye gelen eski bir dostumdu. Değer vermesem yaklaştırmazdım ama sana verdiğim gibi değer verseydim, karşılıksız da bırakmazdım."
Parmağını dudağımın üstünden kaldırıp yüzünü yaklaştırdı. Dudaklarını dudağıma bastırıp derince öptü. İçim gidiyordu.
"Tamam mı?"
Şefkatle sormuştu. Dolan gözlerimle başımı sallayıp boynuna sarıldım. Parmaklarım ensesini sıkarken iri elleri belimi buldu. Bedenlerimiz sıcaklığını paylaşırken yüzümü esmer boynuna gömdüm. Yumuşak öpücükler bırakmaya başladım. Nefesi derinleşmişti. Derince yutkunup beni uzaklaştırdı.
"Şimdi koğuşuna git. Yarın seni biraz yoracağım."
Açılan gözlerle başımı salladım. Dudakları hafifçe kıvrılmıştı. Yarın çarşı iznim vardı. Muhtemelen bir şeyler yapacaktık ve sanırım birazdan fazla yorulacaktım.
*****
İyi okumalarrr🏳️🌈❤️🫠
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASKER (bxb)
Teen Fiction"Biz birbiriyle genişleyen, kenetlenen ve sonsuzlaşan tek ruhuz." #Mevlana "Şems'e" Askeri kurgudur. Bxb gay hikayesi