Kamp yapılacaktı. Hava henüz yeni aydınlanıyorken askeri araçlardan inip ormana yürümeye başladık. Tüm koğuş rutinden çıktığımız için heyecanlı ama sabahın köründe geldiğimiz için uykusuzduk. Sırtımızdaki ağır çantalarla uzun süre yürüdük. Bizi yönlendiren çavuş sabah sporunu Şems komutanın yaptıracağını söylemişti. Kalbim adını duyduğumda bile hızlanıyordu.Kamp alanına varıp çadırları kurmak için eşleştirildik. İkişer kişilik çadırlarda kalacaktık. Ben Fırat'la eşleşmiştim. Şems komutan Fırat'ın benim hakkımda söylediklerinden sonra ona ağır işler yaptırmaya başlamıştı.
Beraber çadırı kurmaya başladık. Bir süre sonra gelen sesle hepimiz sıraya dizildik. Ve Şems komutan o bilindik heybetiyle göründü. İri bedeni herkesi etkisi altına alabilirdi. Esmer teni ve kusursuz yüz hatlarıyla bu adam mükemmel bir şeydi.
"Günaydın asker!"
"Sağol!"
Gözlerimiz bir an birleşti. Güzel dudaklarını aletimde hissettiğimi hatırlamak bile kızarmama sebep oluyordu. Değişen bakışlarla bir kaç saniye baktı. Hemen dikkatini toplayıp sporu başlattı.
Spordan sonra Eyüp komutan gelmişti. Şems komutanla beraber ava çıkacaklardı. Bir an bize bakıp göz gezdirdiler. Eyüp komutan ismail abiyi, Şems komutan da beni çağırmıştı. Onlar önde yürürken benle İsmail abi arkadan takip ediyorduk. Ormanın içine daldığımızda kamp alanı artık görünmüyordu.
Bir süre ilerledikten sonra birbirleriyle iddialaşıp ayrılmaya karar verdiler. Koca adamların bu haline İsmail abiyle gülerken sert emirleriyle doğrulup arkalarından gittik. Eyüp komutan İsmail abiyi alıp sağ yola giderken ben ve Şems komutan düz ilerlemeye başladık.
Dünden sonra ilk defa yalnız kalıyorduk. Ben arkasından mükemmel bedenini süzdüğüm için şanslı hissediyordum. Biraz yavaşladığında yanında yürümeye başladım. Orman giderek daha da sessizleşiyordu ve ben onunla bu kadar derinden temas etmişken içimde beliren utanca engel olamıyordum. O boğuk ve katı sesiyle konuşmaya başladı,
"Dün yaptığımız şeyden pişman mısın?"
Nasıl bunu düşünürdü? Ona olan arzumun dünden sonra katlanarak arttığını ve dayanılmaz bir hal aldığını söylemek istiyordum. Bunu kelimelere dökemeyeceğimi hissettiğimde durdum.
Bir kaç büyük adımla ilerledikten sonra durup bana döndü. Koyu bakışları ve hem rahat hem de heybetli duruşu içimi titretmişti. Kısık bakışlarla bana baktı.
Yavaşça yaklaştım. Boy farkımız ona yaklaştıkça belirginleşti. Tam yüzünün altına yüzümü getirip parmak uçlarımda yükseldim. Duruşu hasarsız kalırken dengemi sağlamak için karın bölgesindeki kumaş parçasını avucumda sıkıyordum. Nefeslerimiz birbirine karışmaya başladığında aynı yoğun his ikimizi de ele geçirdi.
"Nasıl pişman olabilirim?"
Boğuk sesi fısıltıyla titredi,
"Kamer..."
"Şems..."
Dudaklarımız birbirine sürtünüp yanaklarımıza ulaştı. İri ellerini sırtımda hissettiğimde vücudumdaki çekim evini bulup bedenine yapıştı. Sıcak dudakları boynumu bulduğunda titriyordum. Ellerim bedenlerimizin arasında hapsolurken boynumu burnunu değdirerek turluyor, sanki tenimi ezberlemeye çalışıyordu. Bir anda durdu. Gözlerini açtığını hissetmiştim. Hafifçe fısıldadı,
"Sakın hareket etme."
Sol eli belimdeyken sağ eliyle tüfeğini çıkardı. Hala sarılır pozisyondayken omzuma yasladığı tüfeği ateşledi. Yakınımdaki sesle irkilmiştim ama elleri o kadar güçlüydü ki bedenim sarsılmamıştı bile. Yavaşça ayrıldığımızda belli belirsiz gülümsemesiyle ateş ettiği yeri gösterdi."Git al tavşanı, elimiz boş dönmeyelim."
****
Kısa olduğu için üzgünüm, diğer bölümde çadır sahnesi yazarak telafi edicem sözz🫶🏻 bi de oy verir misiniz🙃

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASKER (bxb)
Diversos"Biz birbiriyle genişleyen, kenetlenen ve sonsuzlaşan tek ruhuz." #Mevlana "Şems'e" Askeri kurgudur. Bxb gay hikayesi