|1|

13 2 1
                                    

Deniz

Okuldaki bilmem kaçıncı gündü... Yalnızca 1 hafta olmasına rağmen çok yorulmuş ve bıkmıştım. Tabii bunda çok sevgili matematikçimizin de parmağı vardı. Bu bir hafta içerisinde sürekli test ve ödevler vermiş, üstüne bir de tek tek kontrol etmişti. Ben "nasılsa bakmaz ya" diyerek hiçbirini yapmadığım için bana fazladan ödev vermiş ve tüm haftayı burnumdan getirmişti. Ne zaman yüz yüze gelsek bana laf atıyordu ve  ağzıma tükürüyordu... 

Her neyse. Gülhan Hoca'nın (matematikçi) dedikodusunu sonra da yapabiliriz. Şu an sadece yanımdaki su aygırının sesine odaklanmaya çalışıyorum.

"Pişt, aga baksana şuraya ya! Elim koptu lan." Evet, bu canım arkadaşım Öküz Tufan.
Tabi öküze biraz hakaret etmiş gibi oldum ama neyse.

Tufan, onu ilk gördüğüm anda "acaba annesi onu  doğurmadan önce ekmeğe mi bastı?" dedirten bir tip.
Kendisi, benim yakın bir arkadaşımdır. Genelde "Allah belasını ne zaman verecek?" diye düşünsem de arada sevesim gelmiyor değil. 

Mesela; sevmediğim insanlar yanıma geldiğinde, hemen Tufan Reis'i çağırırım ve onlar da anında yanımdan yok olurlar.  Bu da benim işime geliyor elbette.

O değil de, birkaç kez yanımızdan gidenlerin Fatiha okuduğunu duymuştum. Herhalde Tufan Öküz'ü ile birlikte olduğum için ruhuma okuyorlardı.
Aman bee. Neyse işte öyle yani.

Dalıp duruyorum sürekli, Tufan birazdan ağızıma tükürecek.

"Lan baksana!" Kişniyor yine at herif..

"Ne var lan?" 

"Oğlum, salak mısın ya? Zil çaldı, 2 saattir sesleniyorum tınlamıyorsun."  Elini saçlarına atıp çekiştirdi ve bana, karizmatik olduğunu düşündüğü sinirli ama embesil gibi duran bakışını attı. "Wattpad kitaplarındaki geri zekalı ana karakter gibi duvarla bakışıp durma artık." 

"Ooff, kes be dalmışım işte. Sen de salak gibi oyalanma o zaman, sınıfa koşturtsana!" Evet arkadaşlar, koşturt dedim. Bilincim açıkken böyle aptalca bir cümle kurdum, evet. 

"Öküz gibisin kanka taşıyamıyorum, ittiremiyorum bile ya yerinden kıpırdamıyorsun." Derken bir yandan da birbirimizi sınıfa çekiştiriyorduk. "LAN EDEBİYAT HOCASI SINIFA GİRİYOR, KOŞ!" O bitirici sözden sonra ikimiz de son gücümüzle koşmaya başladık tabii.
Yeşim Hoca girdikten 5 saniye sonra sınıfa girdik ve küçük bir azardan sonra yerimize geçtik...

"Evet arkadaşlar, peki Avustralya kralı kimdir? Avustralya kralıdır." Ay çen çok mu komiksin? Sen mal mısın çeennn?!

"HAHAHAH ÇOK KOMİKMİŞ YEŞİM HOCAAAAM AY HAHA inşallah sözlüye yüksek not girer mal." Dedi Çingene Melisa.
Geri zekalı bu kız da. Tıpkı sınıfın geri kalanı gibi...

"Ay tişekkürler canım haha İnternette görmüştüm bu şakayı."

Nasıl bir sınıf bu ya... Öğrencisi kadar öğretmeni de mal...
Tabii, öğrencileri bambaşka bir felaket. Onların zekasızlığını anlatmaya kelimeler yetmez...

"İbo, seni çizdim hağğ!" Yine bir kişneme- pardon gülüş sesi.

"Hoca geliyoğğ!"

"nE?"

"EzBiRçİmE!"

"MeRcİmEk!"

"Bırak içiyorum... Salak mısın Melisa?!"

Ne oluyor bu sınıfta? Ben niye buradayım?  Kaçıncı dersteyiz? Hocalar nerede? Gizem ve Ceyhun nerede? Babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi? 

"Kankağ! Ali seni çağırıyormuş, halan sana bir şey söylemesini istemiş."

"Eyvallah reis." Ha bu arada, şu salak çocuk da Ceyhun.
Sınıfa göre IQ'sü en yüksek kişi yani.
Neyyyseee.

"Heh?"

"Ayı." Dedi ve bokar gibi suratıma baktı. "İnsan selam falan verir, "heh" ne ya?"

"Boş yapma koçum. Ne oldu, niye ulaşmaya çalışıyor halam bana, ne diyormuş?

"Ses kaydı atmış sana. Sen bakmayınca, dinletsin diye Ali'ye yollamış. Ali de, sen benim yanımdasın diye bana attıydı. Bekle dinleteyim." dedi ve cebinden iphone (artık kaçıncısı bilmiyorum) telefonunu çıkardı.

Gönderen:Halam

-10.05 ses kaydı-

"SALAK YAVRUM, ÇOCUĞUM, NİYE AÇMIYORSUN TELEFONUNU KÖPEK?!
BİZ SANA BOŞUNA MI ALDIK O TELEFONU..." ve sesi sonuna kadar açık olan telefondan yayılan o cırlama...

Hala, 20 kişi toplanıp koro mu yaptınız? Bu nasıl bir ses.. Bu nasıl bir ses ayarı ya... Nasıl bu kadar yüksek tondan söyledin bunu???
VE NASIL 10 DAKİKA BOYUNCA BU SES TONUYLA KONUŞMAYA DEVAM ETTİN HALA? NASIL?!

Tam içimden "Nolur kimse duymamış olsun ya." derken, embesil Ceyhun'un sezi geldi kulağıma.

"AHHAHAHAHHAHAH GERİ ZEKALI!" Atlar gülebilseydi (Sanırım atlar gülemiyordu.. Hiçbir fikrim yok. Daha önce hiç gülen bir at görmedim...) eminim ki anca bu kadar olurdu. 

Ben bu çocuğa mı IQ'sü yüksek demiştim?
Neyse, zaten 'bizim sınıfa göre en yüksek' demiştim. 0dan sonra 1 de yüksek sayılıyor işte...

Bu gülüşü aklıma kazıdım Ceyhun. İnşallah merdivenden yuvarlanırsın da, ben de aynen böyle gülerim sana diye...

"Eyvallah reis, ben sonra ararım halamı. Sen defol şimdi, hadi." 

Allah'ım bana sabır, kuvvet ve akıl ver lütfen.

"Niye öyle diyorsunuz beyefendi? Alındım, gücendim." Dedi ve pişkin pişkin sırıttı at herif.

Ona dünyanın en kötü bakışını yolladıktan sonra, tırsmış olacak ki telefonu tekrar cebine koyup"Tamam tamam. Neyse hadi görüşürüz." Dedi ve koşarak yanımdan ayrıldı.

"Ay tövbe de gız. İnşallah görüşmeyiz. Defol hadi." dedim ve kendimi hoş sürprizlere hazırlayarak halamı aradım.

Allah yardımcım olsun.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 11 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Numara SekizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin