6.Gün

47 3 4
                                    

"Burada bir leydi arıyordum. Kendisi müstakbel nişanlım olacak, gördünüz mü acaba..." "Leydi Lavinia?"

"Ne sen? Sessiz olun!"

"Hızlı bir tepkiydi."

"Çok rahatsınız, evleneceğimiz kesinleştiği için artık kibar olmaya gerek kalmadığını mı düşünüyorsunuz?"

Karşısındaki adamın yüzünün düştüğünü gördüğünde kaşlarını daha fazla çattı. Az sonra duyduğu çocuksu ses tonuda neydi öyle?

Karşısında bakanlıkta birilerinin astı vardı. Bir günde kaç kişiye yapması için iş veriyordu merlin bilir. Öyleyse? Karşısnda böyle davranması garipti.

"Sandım ki... Boş verin size şemsiyemle yolda ve daha sonra da limonata içerken eşlik edeceğim."

"Buna gerek yok demeyeceğim çünkü sizden bazı şeyleri duymak istiyorum."

...
Bir lokanta veya kafeye gelmeyi bekleyen genç kadın getirildiği yere şaşırarak bakıyordu. Geldikleri yer daha çok bir hana veya pansiyona benziyordu, oyma desenli beyaz mermerli duvarların önünde bir kaç masa olsa odayı karmaşık göstermeyen gruplanmış koltukların sayısı daha fazlaydı.

Çift kanatlı kapının tam karşısında koltukların hizalarını aşınca ulaşabildiğiniz birinin - tahminen bu yerin sahibinin - bulunduğu diğerlerinden farklı bir masa vardı. O masa Barty'nin ilerlediği masaydı işte.

"Arkadaşımın yeni açtığı yeri." diye kısa bir açıklamada bulundu kadının bakışlarına karşılık.

Nişanlısının konuşması bittikten sonra yönlendirildikleri yere geldiklerinde buranın da giriş gibi beyaz ağırlıklı olmasına rağmen perdeler ile havanın açık olduğu zamanlarda bolca girecek güneş ışığının gözü rahatsız edecek parlaklığının engellendiğini tahmin ediyordu.

"Bana bunu nereden bildiğinizi söyleyebilir misiniz?"

"Söyleyebilirim."

Genç adamın verdiği yanıtla kadınında  bakışları ciddileşerek gözleirini ona dikmişti. Aralarında ki havanın yoğunluğu öyle bir artmıştı ki topuklu ayakkabılarını açıkta bıraktığı ayak parmaklarında bile hissediyordu.

İliklerine kadar ılık bir titreme geçti vücudundan kadının. Beklentiyle açıklama beklediği adam gözlerini kadından tutamamış, masaya pınarlarından taşan duygular ile bakıyordu.

Ne olmuştu, neden aniden olmuştu?

"Hiç mi bir şey hatırlamıyorsun Essie?"

Aveline afallayarak adamın masaya bakan yüzünü söylediklerini teyit etmek istermişcesine incelemek adına kafasını eğmişti.

Gözleri kaslarını oynatamayacaklarına dair baskı yaptığında birbirlerine bakmaktan başka çareleri yoktu. O gözlere bakmak çok zordu. İkisi için de.

Aralanmış renklendirilmiş dudaklarından çıkacak cümleyi bekliyordu. Bir umut, akarsuda sürüklenmesini engelleyecek şey ince bir dal bile olsa bekliyordu.

"Beni niye hatırlamadın Essie'm?"

"Hiç mi kalıcılığım yoktu kalbinde?"

"Bir şey hissetmedin mi?.."
"Tekrar..."

Eteğini toplayarak masanın çevresinde dolaştı. Ayaklarının altındaki halının adımlarının sesini engellemesine minnettardı, cevap veremiyorken kendinden çıkacak herhangi bir sese tahammül edemezdi.

Yine de sandalye gıcırdadı, eteği hışırdadı.

" Anlatamadım tekrar sana Essie. Özür dilerim."

"Benim yüzümden hayatın mahvolmuşken, geleceğine de geçmişine de sis indirmişken utandım bakmandan."

"Ama ben çok bencilim Essie... Kim olduğumu unutup hayallin için sana özgürlük vermek istedim. Seni kendime istedim ve sana vereceğim özgürlüğü bahanem yaptım."

Sandalyeden inen adamla sessiz kaldı. Başını bacağına yaslayarak eteğini ıslatmasına izin verdi. Başını okşadı.

Belki yaptığı bir tür aptallıktı. Hatırlamadığı bir adam, adamın söylediği var olduğunu dahi hatırlamadığı hisleri, ortada bir çok şeye sebep olmuş bir hata...

O gidip sadece adamın başını okşuyordu. Ne hissetmediği ya da düşünmediği bir kelimenin yalan bedelini alıyordu ne de uzaklaşıp inkar ediyordu. Vücudu bir şeyler yapmayı unuttuğundan mı böyleydi yoksa bir şeyler hatırladığından mı?

Tanıdık geliyordu ama ne kalbiyle ne de aklıyla? Neresi hatırlıyordu? Parmak uçlarındaki his tanıdıklığı nedendi, neredendi?

"Affet beni Essie. Sana verebileceğim tek şey hayallerinin özgürlüğüyken onu bile amacım olarak kirlettiğim için, sana yaklaşmaya cürret ettiğim için"

"Dayanamıyorum. Beni hatırlamassan cezamı çekmiş olurum sanmıştım ama dayanamıyorum bana yabancıymışım gibi bakmana."

Kız sanki üzerinde ki sersemlik yetmezmiş gibi bir daha bocaladığında elleri durmuş daha sonra ıslak tende kayarak bakmamak için kaçıp saklanabileceği gözlere kendi kontrolü dışında davranan bedeninin hareketleri sayesinde kendisininkine kenetlemişti ve her şey bir anda oldu.

Bedeninin kontrolünü eline aldığında ne az önce ne yaptığını sorgulamaktan o an ne yaptığını sorgulamayı unutarak ayaklandı. Adamın dizlerinin dibinde sendeleyişini görmezden gelip etrafının farkındalığında olmada bile harika bir iş çıkararak dış kapının ve oradan da geldiği sokağın yolunu bulmuştu.

Yukarı kara bulutlara baktı. Yüzünü ıslatırlarken hafif bir titreme geçti bedeninden.

Barty Crouch: Yağmurlu Bir HaftaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin