Not aşk dolu iğrenç bir mektuptu. Ama bu bana yazılmadı. Benim elime hiç geçmedi. Olabilir miydi? Lilith? Beni aldatmış mıydı? İçinde 'Aşkım malesef kızını göremeyeceksin. Lucifer... O kızın kendinden olduğunu sanıyor...' yazıyordu. Charlie... Benim kızım değil miydi? Gözlerimi bir saniye daha tutamadım. Birden hıçkırarak ağlamaya başladım. O beni bu kadar mı sevdi? Ben onu yıllarca unutamadım. Oysa beni aldatıp üstüne her kim ile aldattıysa ondan olan çocuğu da benim çocuğum diye tanıtmıştı. Sinirden kafayı yemek üzereydim. Bu kadın tamamıyla bir belaydı. Mektubu yatağa fırlatıp gözümdeki yaşları sildim. Sirle barın yolunu tuttum.
''Husk. Bana her hangi bir şey versene. "
Husk artık benden bıkacak hale gelmişti. En küçük bir şeyde bile buraya gelip içki içiyordum. Gerçi bu sefer küçük bir neden değildi ama olsun. Husk eline geçen ilk şişeyi bana uzattı. İlk başta bana yavaş iç diyen Husk şimdi bana bütün bir şişeyi verdi. Bende hiç sorgulamadan direkt kafama diktim. Tam yarısına gelmiştim ki Alastor şişeyi elimden aldı ve kafasına dikti. Alastor kafasıyla Husk'a bir şeyi gösterdi. Husk hemen getidi ve benim önüme onu koydu.
''İlk hafif ile başla. "
dedi Alastor. Husk'ın verdiğini içmeye başladım.
"İki gün önce Husk, bugün sen. Bir istediğim gibi içki içemedim. "
dedim şakayla karışık. Alastor bana bakıp gülümsedi.
"Sence bu Husk'ın umurunda olur mu? "
Yüzüne ne olduğun soran bakışlarla baktım.
"Seni gördüm ve gölge formunda Husk'ın yanına gittim. Ona 'Bu geri zekalı, Charlie için önemli. Onun ölümüne içki neden olursan onunla birlikte sende ölürsün.' dedim. "
Hafif kıkırdadıktan sonra yüzüne baktım. Demek o hayatımı kurtardı. Ona sarılmak istiyordum ama buna izin vermeyeceği kesindi. O anlatırken içmeye devam ettiğim için sanırım biraz rol yapsam anlaşılmazdı. Kafam güzel olmuş gibi davranacaktım. Böylece ona sarıldığımda kafamın güzel olduğu için böyle yaptığımı düşünecekti. Bir anda sırıttı. Yüzüne soran gözlerle baktım.
"Bana sarılmak için plan mı yapıyorsun? "
Kahretsin! Zihin okuyabiliyor mu? Nasıl yaptığını anlamaya çalışırken bana bir açıklama yaptı.
"Alkollü olduğun için mimiklerini kullandığını fark etmiyorsun. Ayrıca arada bazı kelimeler ağzından kaçıyor. "
Tanrım bu kadar aptal olamam. Madem biliyor bari sarılayım da içimde kalmasın. Hemen sarıldım ona. Daha hiç bir şey bilmediği için hâlâ Lilith için üzüldüğümü düşündüğüne emindim. Biraz sonra kendimi çektim ve yüzüne gülümsedim. Sonradan odama doğru yol aldım. Onunla konuşmak beni biraz olsunsun rahatlattı. Ama yinede Lilith'in ben aldattığı meleği bulmam lazım. Peki, kim bu melek? Olası meleklere bakınca çok bir şey yok. Her ne olursa olsun Charlie'nin gerçek babasını bulup, onu kendi ellerimle geberteceğim! Charlie benden olmasa da benim kızım... Tabi ki ben bunları düşünürken kalbim beni rahat bırakmadığı için odaya geldiğimden beri hıçkırarak ağlıyordum. Kapının tıklanmasıyla yerimden zıpladım. Hemen göz yaşlarımı sildim ve o iğrenç mektubu yastığımın altına koydum. Derin bir nefes aldım.
"Gir. "
diye seslendim kapıdaki her kim ise. Charlie içeri girdi. Kahretsin! Daha onu görmeye hazır değildim. Karnıma bir ağrı girdi. Onun benden olmamasının bünyemde büyük bir etki bırakacağına emindim. Kaşlarını çattı.
"İyi misin? "
diye sordu. Karnıma bıçakların sokup çıkarıldığını hissettim. Başımı sallayıp soran gözlerle baktım.
''Annem... Öldüğü etrafa yayılmış. Bütün cehennem annemi kimin öldürdüğünü sorguluyor. Hayır, anlamıyorum her sene infaz yapılırken nasıl bunu öğrenip düşünüyorlar? "
Yüzüne bakıp dalıyordum. Dur, ya melek değilse. Ya şeytansa. bu şeytan güçlerini de açıklar. gerçi Lilith'inde şeytan olduğu düşünülürse çokta değişiklik olmayacağını düşünüyorum. Zaten Charlie annesine benziyor. Yani bana benzemediği çok aşikar. Neden daha önce fark edemedim ki?
''Baba! ''
Charlie'nin bağırması ile ürktüm. Ama çok belli etmeden devam ettim. Elimi enseme koydum.
''Üzgünüm, biraz dalgınımda. ''
diye geçiştirdim. Başını salladı.
''Ben çıkıyorum. ''
Benim için endişelendiği her halinden belliydi. O çıkınca babası olabilecek aşağılıkları düşünmeye başladım. Parmağımı şıklatıp bir mantar pano, raptiye, ip ve şüphelilerin fotoğraflarını karşımdaki masaya ışınladım. Tek tek Charlie'nin babası olabilecek kişileri ayıklayacakdım. Bütün günümü buna harcayacağıma emindim. O yüzden mutfağa, bir fincan kahve almaya gittim. Sanki hiç bir sorun yokmuş gibi mutfağa girer girmez Alastor ile karşılaştım. Onunla gözerimiz buluştuğu anda ondan gözlerimi kaçırdım. Böyle giderse sabahki rüya rüyalıktan çıkacak. Dalgınlıkla elimi onun fincanına attım. Ama tam o sırada Alastor da elini fincanına attı. İkimizde aynı anda fincanı tuttuk. Elim onun elinin altında kaldığında kızardığıma emindim. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. O da aynı şekilde yüzüme baktı. Elim onun elin altında, gözlerimiz birbirine kenetlenmiş bir durumda... İkimizde ağzımızı açmıyorduk. Sadece birbirimize bakıyorduk. Biraz daha bakıştıktan sonra önce yüzümü sonra elimi yavaşça çektim. Elimi çektiğim gibi odama kaçtığım için kahvemi alamamıştım. Ama onunla unutulmaz bir an yaşamıştım. Belki bir utanç kaynağı. Belki de yeni ve yeşermeye çalışan bir tohum... Ama her ne ise ikimizin de hafızasına sonsuza dek kazındı... Kapı çaldı.
''Gir. ''
dedim keyifsizce. Charlie'nin babası olmadığımı öğrenmem bana hâlâ ağır geliyordu. Şu an aklımda bir şarkı, 'Ah Canım Sevgilim.' Hislerimi kısaca böyle anlatabilirim. Alastor kafasını kapının kenarından uzattı. Elinde iki kupa kahve vardı. İstemsizce sırıttım. Yanıma yaklaştı. O an aklıma sabahki rüya geldi. Tanrım, lütfen gerçek olmasın. Kupanın birini bana uzattı. Yatağa oturup kahvesinden bir yudum aldı.
''Söyle bakalım ne oldu? ''
dedi. Dikkatle konuşmamı bekliyordu. Tam ağızımı açacaktım ki bunu ona nasıl açıklayacağımı düşündüm. Sonra vaz geçtim.
''Hiç. Hiç bir şey yok... ''
Gözü mantar panoya kaydı. Bana imalı bir bakış attı.
''Emin misin? ''
Onu inandıramayacağımı anladığım zaman her şeyi ona anlattım. Gözleri şaşkınlıkla bana bakıyordu. Yine sırıtıyordu. Ama sırıtışında benim adıma üzüldüğü belliydi. Bunu anlamak için aşırı zeki olmaya gerek yoktu. Elini omzuma koydu ve beni teselli etmeye çalışırcasına omzumu sıvazladı. Burnumun direğinin sızladığını hissettim. Kendimi daha fazla tutamayarak yüzümü omzuna gömdüm ve ağlamaya başladım. Beni kendinden uzaklaştırdı ve eliyle çenemi tutup yüzüne bakmamı sağladı.
''Sana... Sana yardım edeceğim... '' dedi. Yüzüne bakıp gülümsedim. Onun yanımda olduğun hissetmek, bilmek beni her seferinde rahatlatıyordu. O bana iyi geliyordu. Bir yara bandı gibi... Belki Lilith'den intikamımı böyle alırım. O beni aldattı. Ben de *her ne kadar gebertmiş olsamda* ondan intikamımı alacaktım. Ve şu an bu filmin başrol oyuncusuna bir sevgili lazım. Ve Alastor bu role fazlasıyla uygundu...~~~~~~~~~~~~~~~}|{~~~~~~~~~~~~~~~
Tahminimden kısa oldu. Aslında kelime sayısı falan aynı ama daha kısa gibi. Ayrıca buraya kadar geldiğin için çok teşekkür ederim. Bu yazdığım ilk kitap (yayınlanmış). O yüzden benim için daha da önemli. Beni destekleyenler şimdiden çok teşekkür ederim. Seviliyorsunuz. <333
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK GERÇEK
FanfictionLucifer'ın ani bir şekilde çektiği acılar onu ölüme sürüklerken ona yara bandı olmaya çalışan alastor'un hikayesi... Öncelikle öpüşme vb. olucak ama Smut olmayacak. Bunun nedeni beni yazarken ve okurken rahatsız etmesi. O yüzden smut yok bilginize...