Yüzüme çarpan flaşın ışığı ve sesi yüzünden gözlerim aralandı.
"Angel aklına tüküreyim! Flaşı açık mı unuttun?"
dedi Husk fısıldayarak. Karşımdaki Angel'a baktım. Sonra gözüm elindeki telefona kaydı. Ben hâlâ hiç bir şey anlamıyorken bir anda gözüm yana kaydı. Kahretsin! Alastor! Yine onun yanında mı uyumuşum. Birden flaş aklıma geldi. Angel fotoğrafımızı mı çekti?! Aniden telefonu elinden çektim.
"Angel! Aç şu şifreyi!"
diye bağırdım. Sese Alastor'da uyandı. Angel tefefonu elimden hızlıca çekti. Ani olduğu için parmağım ters döndü. Parmağımı tutup yüzümü ekşittim. Alastor bir anda gölge formuna girdi, Angel'ın yanına gitti ve tam simsiyah dokunaçları ile geleriden fotoğrafı silecekken gölge formundan çıktı ve dizlerinin üstüne çöktü. Korku ile bağırdım.
"Alastor!?"
Koşarak yanına gittim. Eli ile kalbini tutuyordu.
"S-sen iyi misin?"
dedim kekeleyerek. Korkudan konuşamıyordum. Sendeleyerek ayağa kalktı.
"İyiyim Luci. Sadece kalbim sıkıştı..."
Her ne kadar inanmasam da başımı salladım. Sonra koltuğa geri oturdu. Sonra ortamda, Alastor'da sakinleşti.
Birkaç saat normal rutininde geçti. Angel, ben, Alastor ve Husk yine birlikte sohbet ediyorduk. Nifty böceklerin annelerini öldürüyordu. Tek fark Charlie'nin ve Vaggie'nin hiç bir yerde olmamasıydı.
"Charlie ve Vaggie'yi gören oldu mu?"
diye sordum. Herkes soran gözlerle birbirine baktı. Hiç kimse görmemiş miydi? Peki, kızlar nerede?
"Ben odalarına gidip bir bakıcam."
dedim. Hemen ardından Alastor cevapladı.
"Tamam bende geliyorum."
Birlikte yukarıya çıktık. Odalarına vardığımızda kapıyı tıklattım. İçeriden ses gelmedi. Tekrar tıkladım. Yine ses gelmedi. Yavaşça kapıyı açtım. İçerisi boştu. Herhalde biz uyurken çıkmışlardı. Odalarında dolanmaya başladım. Belki bir not falan bırakmışlardır. Gerçi artık notlara pek meraklı değildim. Her seferinde kötü bir şey öğreniyor, başka bir şey var mı diye baktığımda yine kötü bir şey oluyordu. Yani şu ana kadar notların bana hiç bir katkısı olmadı.
Oda da hiç birşey yoktu. Sonra Alastor'la takılmaya başladığımdan beri neredeyse hiç telefona bakmadığımı farkettim. Kesin kızlar bir şeyler almaya gitmişlerdir. Hatta telefonla olan bağımı o kadar kopartmışım ki telefonu yanımda bile taşımıyordum.
"Al, muhtemelen mesaj yazdılar."
deyip odalarından çıktım. Alastor'da peşimden geldi. Birlikte odama gittik. Sonra bir kaç gündür Lilith meselesi yüzünden odanın ne kadar dağıldığını fark ettim. Telefonu bulmamız biraz zaman aldı ama en sonunda bulduk. Gerçekten de bir şeyler almaya çıkmışlar.
"Bir şeyler almaya çıkmışlar."
dedim ve tam odadan çıkacakken ayağım bir plastik ördeğe takıldı ve neredeyse yere kapaklanıyordum ki Alastor beni karnımdan çekerek tuttu. Aramızdaki boy farkının saymazsak yüzümüz çok yakındı. Birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk. Gözleri çok güzel... Ama gözlerinden daha güzel bir şey var. O da bana bakışları. Gözlerinin bu sadece bana özel bakışına bayılıyorum. Kızardığımı hissettim. Kahretsin! Hayır şimdi olmaz. Her şey anlaşılır... Boğazını temizledi.
"Sen hep bu kadar sakar mısın?"
Gerçekten sanki sürekli bir şey oluyordu ve ben ona yaklaşıyordum. Neyse ki boyum kısa eşit falan olsa zaten utancımdan bayılırdım.
Sonra kendimi ondan kurtarıp yerdeki ördeği aldım. Yaptığım son ördek. Ve bundan sonrada yapacağımı sanmam. Ben artık dev gibi bir ördeğe sahiptim...
"Hadi aşşağıya inelim. Angel adlı bir varlığın Husk ve Niffty ile bizim dedikodumuzu yappamsına hiç gerek yok."
Son dediğimden sonra kıkırdadı. Aşşağıya indik. Ondan sonra bakışlarını incelemeye başladım. Gerçekten bana bakışları ne kadar farklı. Bana hipnotize olmuş gibi bakıyor ama başkalarına normal bir şekilde bakıyor. Gerçi benimde ona farklı bakmadığıma emindim. Sonra içeriye Charlie ve Vaggie girdi. Ellerinde yiyecekler vesaire vardı. Ellerindekileri bırakıp yanımıza geldi. Alastor'la aynı anda,
"Selam tatlım."
dedik. Sonra birbirimize bakıp gülmeye başladık. Charlie'nin yerinde duramayacak kadar heyecanlı olduğunu gördüm.
"Ne bu heyecan! Bir şey mi oldu?"
diye sordum.
"Yani oldu ama boş ver."
dedi.
"Hadi ama Charlie. Söylesen ne olacak sanki?"
diye mızmızlandım.
"Yeni haberleri görmedin mi?"
dedi sadece. Alastor'la kaşlarımızı çattık. Ne diyordu bu kız? Google'dan bakmaya karar verdim. Arma motoru yerine yanlışlıkla Chrome'a girince her şey ortaya çıktı. Sinirden boynuzlarım çıktı ve gözlerim kırmızıya döndü.
"Kahretsin! Angel. "
diye bağırdım. Angel yüzüme salak gibi bakıyordu. Alastor kafasını uzatıp telefona baktı. Görünce şok içinde Angel'a baktı. Neden bunu yapmıştı ki şimdi? Angel da kafasını uzatıp telefona baktı. Sonra o da şok içinde bize baktı. Pislik o kayıktaki fotoğraflarımızı paylaşmış.
"Bunu ben yapmadım ki. Hatta bakın isterseniz benim fotoğrafı çekme açım bile farklı."
Doğru söylüyordu. O zaman bu kim?
"Alastor sen tanıyor olabilir misin? Malum senin çok düşmanın var."
dedim.
"Hesabın adı ne?"
diye sordu Alastor. Hemen hesabın adına baktım.
"Vees!"
dedim sinirle. Dişlerimi deli gibi sıkıyordum. Neredeyse hepsini parçalayacaktım. Ama Alastor elini omzuma koyup beni durdurdu.
"Tamam sakin ol. Bu geri zekalı ile ben ilgilenirim. Ne de olsa Vox'la bitmemiş bir işim var."
dedi Alastor.
"Bende gelicem. Üzgünüm ama bütün işin eğlencesini sana bırakmam."
dedim. Kıkırdadı. Elimi şıklatıp veelerin binasına portal açtım. Alastor benden önce portaldan geçti.
"Birazdan döneriz."
diyip portaldan geçtim. İçeri girip Vox'u aradık. Tabi bizim geldiğimizi öğrenmesi çok uzun sürmemişti. Ne de olsa 'büyük aşkı' gelmişti. Ugh! Ondan nefret ediyorum... Cehenneme dedikodumuzu yayması zaten yeterliyken bir de Alastor'a aşık olması beni deli ediyor. Ondan intikam almak iki katı daha güzel olucak.
"Vay vay, sizi hangi rüzgar attı buraya kralım? Sevgilinizle olan fotoları mı gördünüz yoksa."
dedi pis bir sırıtışla Vox. Biraz kızarmıştım ama hâlâ onu öldürmek hatta parçalara ayırmak istiyorum!
Üstüne bir adım attım ve azının ortasına sıkı bir yumruk attım. Yumruğum sendeleyerek geriye gitmesine neden oldu. Sanırım dudağını patlatmıştım. Elini yumruk yapıp ağzındaki kanı sildi.
"Kralım sanki biraz abartmıyor musunuz?"
dedi alaycı bir şekilde.
"Bana kralım demeyi bırak pislik! Ben senin hiç bir şeyin değilim!"
diye bağırdım.
"Bıraksam onu öldüreceksin. Gerçi bu benim çokta umrumda olmazdı. O pislik geberse işime gelirdi ama..."
dedi Alastor alaycı bir şekilde. Bende kıkırdayıp gözlerimi Vox'a diktim. Gözlerimi Vox'dan ayırmadan;
"Hadi biraz eğlenelim."
dedim. Alastor dokunaçlarını çıkarırken ben ise boynuzlarımı çıkarttım. Dokunaçlarından birini Vox'un karnına vurdu.
"Hadi ama adil oynamıyoruz."
dedi Vox. Alastor'a baktım. Sırıttım ve güçlerimizi kullanmayı bıraktık.
"Adil bir oyın istiyordun. Al sana adil oyun."
dedi Alastor. O anda yüzüne aşırı sert bir tekme attım. Vox'u ordan oraya savurduk. Sonunda pes etti.
"Tamam, şimdilik bitsin. Yoruldum..."
dedim esneyerek. Alastor'da başını salladı. Sonra portal açtım ve otele gittik. Geldiğimde Husk en sevdiğim içkiden bir bardak içiyordu. Ağır bir içkiydi. İçtiğim zaman kafam çok iyi oluyordu. Bunca şeyden sonra bir içkiyi hakkettiğimi düşünüyorum.
"Hey! Husk banada bir bardak koysana."
diye Husk'a seslendim. Önce beni süzdü sonra;
"Sana ağır gelmesin."
dedi. Gülüp yanına gittim. O sırada bir bardak daha dolduruyordu. Hemen içmeye başladım. Bir-iki derken deli gibi içmiştim. İkincisi bile fazlayken ben en az dört bardak içmiştim. Bende ikiden sonrası yoktu. Zaten ikinciyi içerken sadece ben Alastor ve Husk vardı. Diğerleri yatmıştı. Sabah kim bilir beni nasıl bir sürpriz bekliyor?..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK GERÇEK
FanficLucifer'ın ani bir şekilde çektiği acılar onu ölüme sürüklerken ona yara bandı olmaya çalışan alastor'un hikayesi... Öncelikle öpüşme vb. olucak ama Smut olmayacak. Bunun nedeni beni yazarken ve okurken rahatsız etmesi. O yüzden smut yok bilginize...