Sabah uyandığımda koltukta yatıyordum. Acaba dün gece ne oldu? Umarım kötü bir şey yapmamışımdır. Dün akşam iki bardak içtim. Ondan sonra... Yok... Beynimin sınırlarını zorladım ama hiç bir şey yoktu. Zaten birazdan bütün her şeyi öğrenicem.
Yavaşça yerden kalkmaya çalıştım. Başım deli gibi dönüyor ve ağrıyordu. Sonunda ayağa kalkabildiğimde gözlerimle Alastor ve Husk'ı aradım. Acaba onlar neredeler? Husk çok içmemişti ama Alastor da en az benim kadar hızlıydı. Yani muhtemelen o da sarhoştu.
Tam bunları düşünürken koltukta uyuyan Alastor'a gözüm kaydı. Demek ki o da burada uyuya kalmış. Muhtelen Husk odasına gitmiştir. Bari bir su içeyim belki bir şeyler hatırlarım diye düşündüm.
Tam giderken ayağımın altından bir kırılma sesi geldi. Ayağımı çektim ve neyi kırdığımda baktım. Yere şok olmuş bir şekilde bakıyordum. Kırık cam parçaları ve kan... Kan mı?! Hızlıca arkamı döndüm.
Elim titriye titriye Alastor'un yanına gittim. Omzu kanlar içindeydi. Korkuyla omzuna dokundum. Birden acı ile yüzünü ekşitti. Gözlerini aralar aralamaz, beni gördüğü anda, bana sarıldı.
"N-n'olur affet beni... Sana bunu yapmamalıydım. Her şeyi hak ettim..."
dedi titrek bir sesle. Kafamda dev gibi bir soru işareti oluştu. Ne yapmıştı ki? Peki ben ne yaptım? Onu ben mi bu hale getirdim?..
"S-sen ne yaptın ki? Bu yarayı ben mi yaptım?.."
diye sordum. Alastor yüzüme baktı.
"Nasıl yani? Hiç bir şeyi hatırlamıyor musun?"
dedi. Ne demek ki bu?
"Şimdi bu konuyu kapat ve kendini bana bırak."
dedim. Başını salladı. Elimi Alastor'un omzuna koydum ve bir kaç şey mırıldandım. Yarası yavaşça iyileşirken, etrafa sarı bir ışık yayıldı. Yarası kapandıktan sonra Alastor hemen söze girdi.
"Şimdi sana olanları anlatıncam. Ama muhtemelen benden nefret ediceksin..."
diye açıkladı. Hâlâ anlamamıştım. En fazla ne yapmış olabilirdi ki?
"Dün gece herkes yattıktan sonra Husk, ben, sen kalmıştık..."
Kaşlarımı çattım ve evet manasında başımı salladım.
"Husk 'Ben yatıyorum. Siz içkileri halledersiniz.' diyip odasına çıktı."
Hâlâ hiç bir şey anlamamıştım. Bana yumruk falan mı attı ki? Ama ben niye onu yaralayarak cevap vermiş olabilirim ki? Yarsı küçük değildi, bayağı büyüktü.
"Benim kafam çok güzeldi. Bir anda bana baktın. Çok... Çok tatlı bakıyordun."
Hafiften kızardığımı hissettim. Ben... Tatlı mı bakıyordum?
"Kafamın güzelliği ile..."
Bir anda sustu. Gözlerini benden kaçırıyordu. Sanki ona bakmamı istemiyordu. Ellerini tuttum ve gözlerine baktım.
"Ne oldu Alastor?"
Resmen söylemek için direniyordu.
"Bir anda seni... Seni öptüm..."
Kendimi arkama doğru attım. Ama bu sefer utandığım için değil şoka girdiğim için.
"Sonra sende elindeki içki şişesi ile bana vurdun sonra..."
O nasıl yani? Neden? Ben... Bunu istiyordum. Ama çok ani olmuş olmalı o yüzden vuşmuş olmalıyım.
Husk içeriye girdi. İkimizde ona baktık. Bize 'Napıyonuz lan?' bakışı attı. Sonra yürürken birden ayağının altından çatırtı sesi geldi. Korkmuş bir şekilde ayağını kaldırdı ve yerdeki kanlı camları gördü.
"Dün burda ne yaptınız lan!"
diye bağırdı Husk. Seslere diğerleri de uyanmış ve neler oluyor diye yanımıza gelmişlerdi. Ben zaten daha şoku atlatamamışken olacak iş mi bu? Hepsi bize soran bakışlarla bakıyordu. Alastor hemen kendi yaptığı şeyi söylemeden bütün suçu bana attı.
"Lucifer sarhoşken elindeki içki şişesiyle bana vurdu o kadar abartılacak bir şey yok."
dedi. Ona sinirle baktım.
"Kendi yaptığını da söylesene! Yanlış hatırlamıyorsam ben kendimi savunmuştum!"
diye bağırdım. Kendini savunup suçlu olarak beni gösteremezdi! Bütün gözler Alastor'a döndü. Resmen köşeye sıkıştırmışlar onu.
"Bende sarhoştum sende! Kapatalım ve bu konu bize kalsın..."
Sinirim iyice arttı. Boynuzlarımı çıkardım.
"O zaman en başta çenenizi kapatmayı bilecektiniz beyefendi! Benim yaptığım suçtan seninki değil mi?"
Alastor biranda aklına gelen şey ile şok oldu.
"Bir kaç saniye yeni aklınma geliyor. Sende devam ettirdin. Bir anda yaptığımız şeyin yanlışlığı aklıma geldi. Seni ittim, sende sinirlenip bana o şişe ile vurdun!"
Şok oldum. Ama gardımı indirmedim bunların yalan olma ihtimalide çok yüksek.
"Peki sana nasıl güvenebilirim? Ya paçanı kurtarmak için böyle diyorsan?"
Çok mantıklı konuşmuştum. Herkes bir bana bir ona bakıyordu.
"Tabi ya! Kameralar! Onlardan neler olduğuna bakabiliriz!"
diye öne atıldı Charlie. Alastor'la korkuyla birbirimize baktık. Her ne olursa olsun o görüntüleri görmemelilerdi... Bu ikimiz içinde kötüydü. Benim en azından yarı yarıya kurtulma ihtimalim vardı. Ama Alastor... Onun hiç kurtulma ihtimali yoktu... Onun yaptığı şey berbat bir şeydi. Ama yapmıştı bir hata. Charlie veya diğerleri ona bir daha asla aynı gözle bakmaz, onu otelden kovabilirdi. Evet yaptığı şey afedilemez ama her ne olursa olsun içimdeki, kalbimdeki bu hissi hiç bir şey yok edemezdi.
Tam Charlie kameralara girecekken bir anda içeri bir tane güve daldı. Herkes ona şok içinde baktı. Ben ise onu daha önce hiç görmediğim için sesiz kalmıştım. Angel korkuyla güveye bakıyordu.
"V-valentino..."
dedi Angel. Adının Valentino olduğunu öğrendiğim güce Angel'a bağırarak bir şeyler söyleniyordu.
"Neden telefonuna bakmıyorsun pislik! Unuttun mu? Senin ruhunun sahibi benim!"
diye zırlıyordu. Ahh! O ve onun gibi iki ruh sahibi götü kalkmış çok insan gördüm... Sonra Charlie bir anda Angel'ın önüne geçti.
"hatırlatıyorum Angel sadece stüdyodayken ruhuna sahipsin."
dedi Charlie.
"Ama birinin işi varsa ve patronu ona gel diyorsa gelmek zorunda küçük prenses!"
diye bağırdı Charlie'ye. Tam Valantino'nun yüzünü dağıtmaya giderken Charlie konuştu.
"Bugün prensesin izni ile Angel işe gitmeyecek!"
diye bağırdı ve elinin tersini savurdu. Elinden çıkan sihirli, kırmızı parıltılar ile Valantino'yu otelin dışına çıkardı. Bir anda gözlerim doldu... Bunu ben yapamıyordum... Bu onun gerçekten benden olmadığı anlamına geliyordu... Alastor'un kulağına;
"Ben... Ben bunu yapamıyorum..."
diye fısıldadım. Yüzüme baktı. Gözlerimden neredeyse yaşların akmak üzere olduğunu gördü. Alastor bir anda bana sarıldı. Biraz şaşırdım ama sonra bende ona sarıldım. İkimizde bir hata yapmıştık. Ama benim ondan başka kimsem yoktu. Bu sırrı ondan başka kimseye anlatamazdım. Gözlerimdeki yaşları daha fazla tutamadım. Birden ağlamaya başladım. Ben bunları yaşamayı hak edecek ne yaptım. Tabi ben kendimi tutamayıp ağlamaya başlayınca herkes arkasını dönüp bize baktı. Bizi öyle görünce bir şey söyleyemediler ve sadece bakakaldılar.
"Dün yaptığım şey yüzünden tekrar özür diliyorum. Yaşadığın şeyleri unutmuştum."
dedi Alastor kendini benden uzaklaştırmadan. Ama ben kendimi uzaklaştırdım.
"Tamam bırak hadi beni. Herkes tiyatro izler gibi bize bakıyor."
dedim gülerek. Herkes gülmekten yerlere yattı. Fırsattan istifade hemen bilgisayarı kapattım ve kameraya bakmanın akıllarına gelmemesini diledim. Sonra normal bir gün geçirdik. Benim moralim bozuktu. Charlie'nin benim kızım olmaması hâlâ bana ağır geliyordu. Alastor moralimin bozuk olduğunu anlayıp yanıma geldi.
"Hadi bu sefer yalnızca bir kadeh. Ne dersin?"
dedi. Gülümsedim ve Husk'tan bir kadeh hafif bir içki istedim. Alastor'da yine aynı şekilde hafif bir içki istedi.
Husk Alastor'un bardağını doldururken;
"Bu sefer siz yatmadan bende yatmayacağım."
dedi şakayla karışık. Üçümüzde gülmeye başladık. Sessizce 'Sırrımıza' dedim ve kadeh tokuşturduk. Dediği gibi yanlızce bir kadeh içtik ve akşama kadar sohbet, muhabbet devam ettirdik. Gece oluncada yataklarımız yattık. Dünkü koltuktan sonra yatağım o kadar rahat geldik anlatamam. Yarın için içimde garip bir his vardı. Umarım yarın güzel bir gün olur...~~~~~~~~~~~~~~~}|{~~~~~~~~~~~~~~~
Gerçekten çooook uzun zamandır yeni bölüm atmıyordum ve bunun için sizden çok özür diliyorum. İçimde hiç ilham ve istek yoktu. O nedenle atmamıştım ama bu gün sonunda üşenmeyip yazdım. İlham geldi bir anda bende anlamadım jojpfohd4. Nys sizi çooook ama çooooookkkk seviyorum. Yorum yazmayı unutmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK GERÇEK
FanfictionLucifer'ın ani bir şekilde çektiği acılar onu ölüme sürüklerken ona yara bandı olmaya çalışan alastor'un hikayesi... Öncelikle öpüşme vb. olucak ama Smut olmayacak. Bunun nedeni beni yazarken ve okurken rahatsız etmesi. O yüzden smut yok bilginize...