5-10 dakika sonra, kızarıklılığımın geçtiğini hissettiğim zaman yataktan kalktım. Zaten kim olsa utanırdı. Yani onu sevmesem bile utanırdım. Utanmak için illa aşık olmak gerekmez ki. Mesela kalabalıkta konuşma yaparken yanlış bir şey söylemek veya konuşmak bile utanmak için yeterliydi. Ben kendimi aşık etmeye çalıştığım kişi ile aynı yatakta uyumuştum. Bence bu gayet iyi bir gelişme. Ben bunları düşünürken çoktan hazırlanıp kahvaltı için aşşağı inmeye başlamıştım bile. Yemeğe geldiğimde Angel'ın Alastor'u daraldığını gördüm. Ne yapıyordu bu geri zekalı? Çok fark ettirmeden yanlarına yaklaştım. Ama onca çabaya rağmen Angel beni gördü ve bu sefer ikimizide daralmaya başladı.
"Yeter artık! Kaç gündür odaya kapanıyorsunuz. Nasıl aranızda arkadaşlıktan ilerisi yok? Ayrıca dün Alastor odandan bile çıkmadı. Alastor ışınlanmayı öğrenmediyse dün bütün gece Alastor senin odandaydı. Yani aranızda bir şey olduğu kesin. Ve ben bunu bir şekilde size itiraf ettirteceğim."
Kendimi gülmemek için zor tutuyordum. Ciddi ciddi sevgili olduğumuzu düşünüyor. Hatta sevgilidende ötesini düşünüyordu. Aslında bu bayağı iğrençti ama neyse.
"Saçmalama Angel. Biz sadece arkadaşız. Dün film izlerken uyuya kalmışız o kadar. Onun dışında öylesine konuşuyoruz. Karımı öldürmek ağır geliyordu. Bu konuda Alastor bana yardım ediyor o kadar."
diye açıkladım. Alastor bana katılırcasına başını salladı.
"Hah! Bende inandım. Bu bizim Alastor. Merhametsiz ve kalpsiz. Bu oteli önemsemesi bile garipken bir düşmüş meleği önemsemesi biraz saçma gibi! Ha?"
Haksız değildi ama sıkıntılar vardı. Her insan değişebilirdi. Belki o da değişmişti. Alastor konuşma sırasını benden aldı.
"Angel yine burnunu aşk meselelerine sokma. Biliyorum şüpheli görünüyor ama bu bir arkadaşınla pijama partisi yapmak gibi birşey işte."
Onaylarcasına başımı salladım. Angel kollarını karnında bağladı ve göz devirip yemeğe oturdu. Alastor'un yüzünde buruk bir gülümseme vardı. Sanki verdiği cevap onu bile memnun etmemişti. Kaşlarımı çattım. Genelde böyle olmazdı. Ama çok önemsemedim. Zaten birazdan birlikte benim odama geçecektik. O zaman sorabilirdim. Yemeğini bitirince Alastor çıkış kapısına yöneldi. Arkasından gittim.
"Nereye gidiyorsun?"
diye sordum. Her zamanki gibi odaya geçeriz sanmıştım.
"Dışarıda biraz işim var."
"Bende gelebilir miyim?"
"Senin gibi ufaklara biraz sıkcı gelebilir."
dedi alay eder gibi. Yüzüne yumruk atasım geldi. Kanatlarımı açıp onun boyunu aşacak şekilde havalandım.
"Kimmiş ufak olan."
Siyah dokunaçları ile kendini yükseltti.
"Bence sen gayet iyi biliyorsun."
Böyle bütün gün devam edebilirdik. Ama işi gerçekten önemli gibiydi.
"Ben ciddiyim. Seninle gelmek istiyorum."
"Carmila ve diğerleri ile buluşacağım. Sen gelemezsin. Sıkıcı dedim ama en son Carmila ve Velvet şarkı söylemişti."
Kıkırdadım. Keyifli görünüyordu. Ama anlıyorum. Ben onlardan biri değildim. Kanatlarımı kapatıp aşşağı indim.
"Tamam o zaman. Belki oradan sonra bir şeyler yaparız."
Başını salladı.
"Seni götürmek istediğim bir yer var."
Gözlerim parladı. Beni bir yere götürmek istiyordu. Heyecanla başımı salladım.
"Sen işin bitince bana mesaj atarsın."
dedim. Sonra aklıma telefon kullanmadığı geldi. Sırıtıp elimi enseme koydum.
"Yada buraya gelirsin birlikte çıkarız."
diye çevirmeye çalıştım. Kıkırdadı ve evet dercesine gözlerini kapatıp açtı. Sonra yolundan çekildim ve odama yol aldım. İki gün önce Lilith'in bendeki bütün eşyalarını karıştırmaya başladık. Belki sevgilisi hakkında başka bir şeyler buluruz diye. Ama şimdilik pek bir şey yoktu. Önce cüzdan ve benzeri ile başlamışlardı ama bulunma ihtimali nedeniyle koymadığını düşünmüşlerdi. Telefonu kilitli olduğu için yine bir şey çıkmamıştı. Artık tek tek kitapları karıştırmanının zamanı gelmişti. Lilith'in kitaplarını alıp hızlıca sayfaların üstende parmağımı gezdirmeye başladım. Alastor gelene kadar bunu devam ettirmeye karar verdim.~~~~~~~~~~~~~~~}|{~~~~~~~~~~~~~~~
Ya ben yanlış kitaplara bakıyorum yada o nottan başka hiç bir şey yok. Bir kitabın daha arasına bakmak için elime aldım. Ciltli olduğu için diğerleri gibi rahat bir şekilde aralarına bakamıyordum. O yüzden ilk kapağını açtım. Kapağı açar açmaz içinden bir kolye düştü. Kitabın sayfaları bir kutu gibi kesilmişti. Kitabı fırlattım ve kolyeyi elim aldım. Üstünde bir ay simgesi vardı. Dolunay... Bir anda omuzunda bir el hissetti. Kafasını kaldırınca Alastor'u gördü.
"Baksana bir şey buldum."
dedim. Kolyeyi elimden nazikçe aldı ve ay kısmına dokundu. Aniden beyaz bir varlık belirdi ve Alastor'un boynuna bağlı olan mor zinciri çekti. Alastor dizlerinin üstüne çöktü. Bana bakıyordu. Olanlardan değil benim gerçeği öğrenmiş olmamdan korkuyordu. Bu aslında bir işaretti.
"Ama... Ama sen öldün..."
diye kekeledi. Nasıl yani? Ölmüş biri mi onun ruhuna sahipti?
"A-Alastor sen iyi misin?"
"Lucifer... Ben özür dilerim. Sanırım o yaşıyor..."
Derin bir sessizlik oldu. Kim yaşıyordu? Sanki aklımdaki soruyu duymuş gibi cevapladı.
"Lilith... Öldü sandım ama... Bu zincirin tek açıklaması bu."
Nasıl yani?
"Sen... Lilith'e ruhunu mu sattın?"
Gözlerim doldu, ona sarıldım. Onunda en az benim kadar şaşkın ve üzgün olduğıınu biliyordum... Hissediyordum. Elindekini aldım. Bu her ne ise parçalamak istiyordum.
"Bir test yapmalıyız."
Ondan biraz uzaklaştım.
"Ne?"
"Bir test yapmalıyız."
dedi ve kolyeyi elimden aldı. Birlikte Husk'ı bulmaya gittik. Her zamanki gibi bardaydı.
"Husk."
"Ne oldu?"
"Şunu tutsana."
dedi ve kolyeyi ona verdi. Husk kolyedeki aya dokunduğu anda Alastor'un gözleri beyazlaştı, Husk'ın boynunda yeşil bir zincir çıktı ve bu zincir Alastor'un elindeydi. Husk bir anda elindeki kolyeyi fırlattı. Alastor'un gözleri yine eski haline döndü ve zincir yok oldu. Şimdi Lilith yaşıyor muydu? Bu seferde ben bir şey denemeliydim. Kolyeyi alıp boynuma takmaya çalışıyordum. Kolyeyi takınca bütün zincirler benim elime geldi. Yani istediğim kişinin ruhunu alabilir miyim? Sonra Charlie'nin veya Vagie'nin zincirinin olmadığını gördüm. Sadece ruhunu satanların... Ben daha kolyeyi çözemeden gözlerim yavaşça kapandı. Uyandığımda Alastor başımda bekliyordu. Sinirlendiği her halinden belliydi.
"Sen delirdin mi? O kolyeyi elime aldığımda bile ne oldu. Sen niye salak gibi takıyorsun?"
Sesimi zorlukla çıkardım kendimi aşırı yorgun hissediyordum.
"Kötü mü oldu? Birnevi seni kurtarmanın bir yolunu buldum."
dedim.
"Nasıl olucakmış o?"
"Eğer daha önce birine ruhunu sattıysan bu kolye sayesinde her kime sattıysan anlaşmayı kendi üzerine alabiliyorsun. Belki kendi zincirini kendine alarak kurtulabilirsin. Olmazsada güvendiğin biri bunu yapabilir. Ama Lilith'den kurtulursun."
Bana uzunca baktı.
"Yani bunu benim için denedin."
Utansamda başımı salladım.
"Sağol Lucifer..."
Diyecek bir şey bulamadım. Sadece garip hissediyordum.
"Şey... Beni nereye götürecektin?"
"Süpriz olsun yarın gideriz."
Başımı salladım.~~~~~~~~~~~~~~~}|{~~~~~~~~~~~~~~~
Sonra öğrendim ki ben orada bayılmışım. Alastor beni odama taşımış. Bayıldığımı falan söylemiş, sonrada başımda beklemeye başlamış. 1-2 saattir benim uyanmamı bekliyormuş. Ben her ne kadar o kolye konusunu açmaya çalıştıkça o kapatıyordu. Sonra yalnız konuşmak istediğini düşündüm. Gece onunla odama çıktık.
"Kolye konusunu düşündün mü? Deneyecek misin?"
"Hayır, bu fazla riskli. Ayrıca Lilith'i bulmalıyız. Belki anlaşmayı bulup yırtarız falan ama o kolye yok edilmeli."
"Zaten Lilith ölü biliniyor. Öldürsem ne olur? Sende kurtulursun."
"Neden konu benim? Sana karın yaşıyor diyoru-"
"Bir saniye ya ölüler beyaz bir siluet olarak görünüyorsa. Yani ya o gerçekten öldüyse. Mesela sen Husk'ın yanında olduğun için elinde göründü. Siluet gibi görünmesinin sebebi uzakta olması mı yoksa ölmesi mi?"
"Bunu her ne kadar istemesem de Angel'da denemeliyiz. Ama bunu Lilith'in yaşayıp yaşamadığını öğrenmek için yapıyorum."
Başımı salladım. Kolyeyi aldım ve aşşağı Angel'ın yanına gittim.
"Angel benim için bu kolyeyi tutar mısın?"
Husk dur demeye çalışınca Alastor bekle anlamında elini uzattı. Angel tereddüt etmeden kolyeyi tuttu. Tutar tutmaz Valantino'yu gördük. Bir şey olmadan kolyeyi Angel'dan aldım. Angel 'Az önce ne oldu lan?' bakışı atıyordu. Kafamla Angel'ı göstererek
"Husk bu iş sende."
dedim. Yukarı çıktım. Alastor'da benimle birlikte geldi.
"Tamam korkulacak bir şey yok. O gerçekten ölmüş."
En azından artık öldüğünden emindik yani Alastor için bir sorun yoktu. Bir anda Alastor beni havaya kaldırdı ve sarıldı. Kıkırdadım. Sanırım eğilmekten yorulmuştu.
"Benim için bunca şey yaptığın için teşekkürler."
dedi. Yine kızardığımı hissettim. Hayır, buna engel olmalıydım. Ben ona değil o bana aşık olmalıydı. Acaba nasıl hissediyor. Ben ona böyle davranınca. Hiç kızarıyor mu? Utanıyor mu? Belki ama sanmıyorum. Sanırım plan ters tepecek. Belki A planı oydu ama neden B planı olmasın ki? A planı: Alastor'u kendine aşık et. B planı: İkinizde birbirinize aşık olun...~~~~~~~~~~~~~~~}|{~~~~~~~~~~~~~~~
1220 olmuş. Şimdilik en uzun ve en beğendiğim bu oldu. Sürekli aşk sıkıcı olur dedim o yüzden arada böyle bölümler atıcam. Canım sıkıldı az konuşalım. Bi aralar şimdi adını vermeyeyim aşırı sevdiğim bir kitap vardı. Smut olarak sadece öpüşme vardı. Şimdi bölümün yarısı smut. Kitap hiç okunmuyor. Alastor'dan soğudum resmen. O bu kadar arsız değil ki. Satır başı Alastor Lucifer'a yavşıyo resmen. Çok konuştum dimi. Neyse umarım bölümü beğenirsiniz. Seviliyorsunuz<3333333
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK GERÇEK
FanfictionLucifer'ın ani bir şekilde çektiği acılar onu ölüme sürüklerken ona yara bandı olmaya çalışan alastor'un hikayesi... Öncelikle öpüşme vb. olucak ama Smut olmayacak. Bunun nedeni beni yazarken ve okurken rahatsız etmesi. O yüzden smut yok bilginize...