Taehyun yavaş yavaş yürüyerek eve girdiğinde karanlık holden sessizce geçip odasının kapısını açtı. Uyumuş olan çocuğu uyandırmamak için kapısını da dikkatlice kapattı ve lambasını yaktı. Yorgun gözlerini etrafta gezdirdiğinde toplanmış yatağı, katlanmış kıyafetlerini görünce yavaşça yatağına oturdu.
Ellerini üzerinde gezdirdiği kıyafetleri hızlıca üzerine geçirip yatağa uzanım tavanına baktı. Baktığı ve gördüğü farklıydı. Sabah bu yataktan büyük bir korkuyla kalkmıştı. Annesini kaybetmekten çok korkuyordu. Bu en çok korktuğu ikinci şeydi.
Şimdi ise huzurla uzanmıştı yatağına. Annesini evine geri götürmüş teyzesi gibi gördüğü komşusuna emanet etmişti. Onu doyasıya öpmüş o rahatlıkla cevap veremese de konuşmuştu. İçi rahattı.
Aniden aklına gelen maketle masasına baktı. Maketi göremeyince Beomgyu'nun içeri götürmüş olabileceğini düşünüp çok da üzerinde durmadı. Bugün kızgın olmak için fazla yorucu bir gün geçirmişti.
Üstelik ona kızmak için de bugün fazlasıyla iyi tarafıyla karşılaşmıştı.
Telefonundan alarm kurup banyoya gitti. Ellerini yıkarken kapının sesi yüksek sesle duyulmuştu evin içinde. Taehyun Beomgyu'nun bu saatte gelmesine alışkın olmadığı için hole çıktı. Kapıda gördüğü Beomgyu ile bıraktığı havluyu eline alıp yüzünü kurulayarak onun girdiği mutfağa gitti.
Beomgyu'nun yorgunluğunu görebiliyordu Taehyun. Mutfakta elindeki poşetten çıkardıklarını tabaklara koyuyordu. Arkasındaki sesleri duyunca omzunun üstünden dönüp baktı.
"Beklediğimden daha dinç görünüyorsun." Dediğinde Taehyun, Beomgyu'nun saniyeler içinde dikleşen omuzları ve ışıldayarak gülen yüzü karşısında yorgunluğunu bu kadar hızlı maskeleyebilmesine çok şaşırdı. Cevap vermeden Beomgyu tabaklardan birini kendisine uzattı ve sandalyeye bağdaş kurarak oturdu.
Taehyun elindeki tabakta gördüğü yemeklerle acıktığının farkına yeni yeni varmıştı. Karşısına oturup ona baktı.
"Teşekkür ederim."
"Hiç etme. Ben açtım almışken sana da alayım dedim."
Taehyun yarım ağız gülüp omuz silkti. "Yine de teşekkür ederim."
Beomgyu sen bilirsin minvalinde elini sallayıp yemeğini yemeye geri döndü. Bir süre sessizlik oldu ama Taehyun bozdu bu hükmü.
"Maketi nereye koydun?"
"Sahiden söylemeyi unuttum. Okula götürdüm, hocan gelip sunumunu bana özel yapsın not kırmadan kabul edeceğim dedi."
Taehyun elinde tuttuğu kaşığa baktı bir süre ama sonra umursamadan konuşan çocuğa baktı. Onun umursamadan yaptığı hareketler kendi içindeki eksikliği kamçılıyordu. Taehyun bu durumdan gerçekten hoşlanmamıştı.
"Eğer bu ev mevzusu için bu kadar iyi davranıyorsan gerek yok Beomgyu. Normal davransan da sorun çıkarmadan devam edeceğiz bu işe." Sesi gerçekten sert çıkmıştı o bunun farkında değildi ama Beomgyu neden bir anda böyle konuştuğunu anlamamıştı.
Taehyun'un aksine Beomgyu'nun aklından bambaşka şeyler geçiyordu. Birinin yardımını kabul etmekten neden bu kadar çekindiğini anlamıyordu. İnsandı neticede illaki yardım edecek yardım alacaktı. Ama Taehyun sanki büyük bir başkaldırıdaymış da ona yapılan en ufak yardım dikelmiş boynunu kökten çıkarıp yerlere atacakmış gibi davranıyordu.
Kendisinin sadece karşılık beklemeden yardım etmiş olması ihtimalinden korkuyor gibiydi. Beomgyu içinden yükselen acıma duygusunu bastıramadı. Gördüğü tüm o dikenli kişilik belki de büyük bir hassasiyetin üzerine çekilmiş örtüydü.
"Annene ne oldu?"
Beomgyu konuyu değiştirip hiçbir cevap vermeyince utanmıştı Taehyun. "İyi, eve bıraktım da geldim."
"Hastaymış annen?"
"Öyle. Felçli, boynundan aşağısını hareket ettiremiyor."
"Kaza falan mı geçirdi?"
Teahyun başta susmayı düşünse de içinde büyüyen nefretin tek kişilik olmasını istemedi. Babasının daha fazla nefreti göğüslemesini istedi.
"Yok. Babam yaptı."
Beomgyu sabahtan beri baktığı yemekten başını kaldırıp Taehyun'a baktı. Bu defa gözlerini tabağa çevirme sırası Taehyun'a geçmişti. Beomgyu şaşırmıştı, birden fazla duygu hissediyordu ama en net olanı buydu. Konuşsa mı konuşmasa mı karar veremiyordu. Taehyun'un konuşmak istediği için böyle cevap verdiğini düşündü. Onu yalnız bırakmak istemedi.
"Nasıl?"
"Tartıştılar. Tartışmanın sonunda anneme ateş etti. Omuriliğine denk gelince tüm hayatı kaydı işte.
"Ne kadar sürede bir gidiyorsun anneni görmeye?"
"Öyle çok sık değil, burada işlerim rahatladığı an onun yanında alıyorum soluğu"
Babasının hapiste olduğunu bildiğinden onun hakkında bir şey sormak istemedi.
"İyileşme şansı yok mu?"
"Var, iyileşecek."
Beomgyu bunun kesinlik mi yoksa ümit mi içerdiğini anlayamadı. Taehyun da zaten daha fazla beklemeden tabağını yıkayıp mutfaktan çıktı. Beomgyu onun arkasından baktı bir süre sonra derin bir nefes alıp ayağa kalktı. Pis tabağını evyenin içine bıraktı ve yıkamakla uğraşmadan odasına gitti.
Onu fazla mı zorladım diye bir düşünce kafasında gezinse de zorlamadığı konusunda karar kılıp rahatça uzandı yatağına.
Aynı anlarda diğer odada ise ne diye anlattım ki nutuğu çeken bir beden vardı. En korktuğu ikinci şey annesini kaybetmekti. En korktuğu şey ise babasının annesine zarar vermesiydi. bu korkular onun gizi olarak kalmalı diye düşünürken bir anlık istekle her şeyi söylediği için çok pişman olmuştu.
Beomgyu
Neden uyandırmadın beni?
Ayrıca sen bugün öğleden sonra gitmiyor muydun?
Taehyun
biz aynı bölümde miyiz?
nereden bilebilirim senin ders saatini de seni uyandıracağım?
Ya da sen benim ders saatlerimi bileceksin?
Beomgyu
Ha yine tersimden kalktım diyorsun?
Taehyun
Derse girmem lazım, vaktim yok.
Beomgyu
Öyle olsun, EV arkadaşım.
Nasıl olsa gün sonunda biz aynı yere gidiyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HOMEWAR
Fanfiction"Sana da, seninle yaşamayı kabul eden bana da lanet olsun." "Alt tarafı bana aşık olmayı engelleyemiyorsun Kang. Rüzgara direnmek yerine akışa bıraksan her şey daha güzel olacak."