2. PRESTİSSİMO KAYIP

102 6 2
                                    

"Müzik, ruhu günlük hayatın tozlarından siler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Müzik, ruhu günlük hayatın tozlarından siler."

Ludwig van Beethoven

Ahşap kokusunu çeker durur kızıl eski yalının sakinleri. Tozu toprağı da pek çok olur hani. Bakımı da zordur elbet. Değer mi bu cefaya her gün sabret.

Bedenim kalbime ihanet eder gibi utancını gizleyemezken, ne çare binbir nefes. Esen hafif rüzgar, fırtına olup düştü kalbimin çöllerine. Donup kalmıştım öylece. İlk defa görüyordum böyle güzel bir adam ömrümce.

Kusur aramak, onun yeni tıraş edilmiş, pürüzsüz yüzünde; imkansızdı. Kalbim, bu mükemmellik karşısında dayanamadı; gözlerim, o masumiyet dolu yüzüne daha fazla bakmaya cesaret edemedi.

Bir an daha gözlerimi ondan alamasaydım, kendimi kaybedip, o nazik boyun eğimine sarılıverirdim. Heyecan, daha önce hiç bu kadar derinden hissedilmemişti; kanımın her damlasında dans ediyor, ayak parmaklarımın ucunda titreyerek, içimdeki tüm duyguları coşturuyordu.

"Ben, ben gerçekten çok üzgünüm," dedim, sesimde kırık bir titremeyle. Toplama yapmaya çalışırken karışan düşüncelerimle, yerdeki çakılları saymaya başladım. Her bir taş, kalbimdeki pişmanlık kadar ağırdı. Elliye ulaştığımda, hâlâ etrafımda sessizlik hakimdi.

Cesaretimi toplayıp ufak bir bakış attım. Karşımda duruyordu, gözleri hâlâ üzerimde, sanki benim derinliklerimde kaybolmuş bir anlam arıyormuş gibi.

"Ne ararsınız beyefendi, bedenimde?" diye düşündüm içten içe. "Size ait olan ruh, tam sol yanımda, kalbimin hemen üzerinde."

Sağa doğru küçük bir adım attım, karşıdaki fırının sıcaklığına sığınmak ister gibi. Ancak adımımı atar atmaz, bir isim dalgası yumuşak bir melodi gibi kulaklarıma vurdu. Adını duyunca, sanki çiçekle, balın tatlı uyumu en baştan bulunmuş gibiydi.

"Gabriel, bu sen misin oğlum?" Ses, Feride Hanım'a aitti ve gözlerimde onun tatlılığı daha da artmıştı.

Acaba adı sadece Gabriel miydi? Eğer öyleyse, bu beyefendinin Türkçesi yok muydu? Yine yanılttı beni, döktü ortalığa benden bile akıcı Türkçesini.

"Benim, Feride Hanım." dedi o, nazikçe. "Annemin ilaç saati yaklaşıyor, ihmal etmek affedilmez." Gözleri, üzerimdeki varlığımı sorgularcasına uyarıcı bir bakışla doluydu. Koca çakıl yolda bir ben bir kabanım vardık.

Sağa doğru titrek bir adım daha attım, ama ayaklarım altındaki dünya sanki kayıyordu. Çiçekliğin boşluğuna düşen ayağım, fazla büyük gelen ayakkabılar yüzünden tökezledi. Neredeyse gidiyordum öte tarafa.

𝑃𝑅𝐸𝑆𝑇𝑂Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin