Dumbledore'un beni iki hafta önce konaklamam için bıraktığı Çatlak Kazan ünlü bir yer için çok karanlık ve perişan bir yerdi. Birkaç yaşlı kadın bir köşede oturmuş minik kadehlerde içki içiyordu. İçlerinden biri uzun bir pipo yakmıştı. Silindir şapkalı küçük bir adam yaşlı dostuyla konuşuyor, oldukça kel ve kafası bir ceviz gibi kıvrımlı görünen barmen birkaç yaşlı cadıyla konuşuyorlardı."Anlatacaklarımı gerçekten dinleyecekseniz, herhalde önce nerede doğduğumu, rezil çocukluğumun nasıl geçtiğini, ben doğmadan önce annemle babamın nasıl tanıştıklarını, tüm o karanlık taraf zırvalıklarını filan da bilmek istersiniz, ama ben pek anlatmak istemiyorum." dedim karşımda oturan saçı sakalı birbirine karışmış adama. "Şu an sizinle oturuyor olmam bile saçmalık ancak kusuruma bakmayın lütfen. Evimden ayrılalı iki hafta oldu, yeni evimde de pek arkadaşım yok, müthiş bir yalnızlık ve ev özlemi içindeyim ve bazen konuşacak kimselerin hasretini çekiyorum."
Adam içkisinden koca bir yudum aldı. "Eh, hangimiz öyle değiliz ki!" Parmağındaki yüzüklerle oynadı, tam bu sırada gözüme yüzüğüne işlenmiş bir motif çarptı, belki de bir amblem. Açtığı yapraklarını semaya çevirmiş, ortasına kızıl bir mücevher yerleştirilmiş beyaz bir menekşe. Büyükannem menekşeleri çok severdi, her şeyden mahrum bırakıldığımız küçük köyümüzde bile bulduğu her karış toprağa menekşe ekmeye çalışırdı. Bundandır ki biricik kızına menekşe anlamına gelen Yolanda ismini vermişti. "Kızıl menekşem" derdi ona. "Teni menekşe yaprakları kadar beyaz, gözleri toprak kadar kara, saçları bir yakut kadar kızıldı. Teni menekşeler kadar hoş kokardı, odayı terk etse de her yere zuhur ettiği menekşe kokusundan anlardım onun oradaki mevcudiyetini." diye anlatırdı annemi.
Aklıma annem düştü, gözlerim buğulandı.
"Yüzüğünüzü çok beğendim." dedim adama. "Çok sevdiğim bir insanı anımsatıyor bana."
Adam yüzüne baktı, onu adeta okşadı. "Bana da çok sevdiğim bir insandan yadigardır." İçkisinden bir yudum daha aldı. "Kaç yaşındasın sen?"
"17." dedim. "Ancak şu içinde bulunduğum dünya karşısında öyle bilgisiz ve öyle toyum ki 1 demek geliyor içimden."
"Öğrencisin, değil mi?" dedi adam. "Hogwarts'da." Hogwarts'ı memnuniyetsiz bir ifadeyle söyledi.
"Henüz değil." dedim. "Anlatıyorum ya bayım, daha buralara geleli yalnızca iki hafta oldu. Önümüzdeki dönem öğrenci olmayı planlıyorum.Büyücü olduğunuza göre siz de oradan mezun olmalısınız ancak yüz ifadenize bakarak pek memnun olmadığınızı söyleyebilirim. Kötü anılarınıza ev sahipliği yapmış bir okul mu?"
Adam düşüncelere daldı, cevap vermedi. Ardından aklına bir şey gelmiş gibi başını kaldırıp yüzüme baktı. Biraz da inceler gibi...
"Barty Crouch'ın kızı olduğun söylentisi geldi kulağıma." dedi. "Bir kızı olduğunu bilmezdim."
Dumbledore bu bilginin gizli tutulduğunu, Bakan Barty Crouch'ın bir tatilde olduğunu ve henüz onunla konuşup beni torunu kabul edeceğinden emin olmadan kimseyle bunun hakkında konuşmamamı söylemişti. Beni Çatlak Kazan'a bırakırken bir aile dostlarının kızı olduğumu ve Ortadoğu'daki bir büyücülük okulunda eğitim aldığımı söylemişti.
Dumbledore'un böyle bir ehemmiyetle muhafaza ettiği bu sırra bu yabancı nasıl erişmiş olabilirdi?
"Bahsettiğinizi beyi tanımam." dedim. "Yanlış duymuşsunuz."
Yüzümü biraz daha inceledi. "Eh, pekala o zaman." Oturduğu iskemleden kalktı, cebinden çıkardığı birkaç altını masaya bıraktı. "Bana müsaade."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Sahire (Draco Malfoy Fanfiction)
FanfictionBir zamanlar bembeyaz olan teninin şimdi yer yer çökmüş haline ve morarmış gözaltlarına bakıyordum. Sevgilim hala çok güzel görünüyordu, bir mermer heykel kadar kusursuz... Islanmış kirpiklerini yeni yaşlar süslüyordu. Ellerimi tuttu. "Bunu yap...