Saatlerdir bilgisayarımda araştırma yapıyordum. Cengiz Demir hakkında her şeyi öğrenmeliydim. Eskisinden daha çok istiyordum onu öldürmeyi. Saatlerce süren araştırmalarım sonucunda onun bir yer altı uyuşturucu çetesi lideri olduğunu ve adamlarının okul çıkışlarında masum çocuklara şeker görünümünde uyuşturucu satıp bağımlı olmalarına neden olduğunu öğrendim. Ayrıca herkesten gizlemeye çalıştığı üstünü kapatmak için binbir çaba sarf ettiği tecavüz vakaları... Onu öldürerek insanlık adına büyük bir iyilik yapmış olacaktım.
Bütün topladığım bilgileri gözden geçirdim ve detaylıca inceledim. Biraz daha detaylı baktıktan sonra ev adresini öğrendim. O eve girip onu öldürmeliydim. Peki ya bunu nasıl yapacaktım? Arkama yaslandım, kafamı geriye attım ve boş tavanı izlemeye başladım.
"O eve nasıl gireceğim?"
"Nasıl iz bırakmadan bu işi halledeceğim?"
Plan kurmakta zorlanmıştım. Kendisi güçlü ve arkası da bir o kadar sağlamdı. İz bırakmadan, kimliğimi belli etmeden onu öldürmeliydim. Kafamı kurcalayan binbir soruyla bunaldım. Ayağa kalktım, kahvemi aldım ve balkona çıktım. Hava karanlıktı ancak gökyüzü açıktı ve birsürü yıldız vardı. Yıldızlar... Çok güzellerdi. Onlar bile bana hep bir umudun olduğunu hatırlatıyorlardı çünkü küçükken dileklerimizin gerçekleşmesi umuduyla yıldız kaydığında dilek tutardık...
"Onu nasıl iz bırakmadan öldürebilirim?"
"O tam bir-"
Cümlemi devam ettirmedim ve kahvemi karıştırmaya başladım. Ancak kendimi tutamadım, devamını getirdim cümlenin.
"Psikopat..."
"Tabi ya!"
"Buldum!"
Kahvemi balkonumdaki masanın üzerine kırarcasına bırakıp bilgisayarımın başına koştum ve oturdum. Tekrar araştırma yapmam gerekiyordu. Yaklaşık yarım saatlik araştırmamın sonucunda bazı bilgilere ulaştım ve okumaya başladım.
"Uzman psikolog Senem Öz..."
"Yaklaşık 1 yıldır Cengiz Demir'in özel psikologluğunu yapıyor."
"Haftada 2 gün Cengiz Demir ile seansı oluyor."
"Ağır depresyon vakası..."
İşte aradığım fırsat buydu. Psikolog kılığına bürünecek ve onun evine seans için gidecektim ve onu orda öldürecektim. İçim biraz olsun rahatlamıştı. En azından evine nasıl güvenli bir şekilde kimliğimi belli etmeden gireceğimi bulmuştum. Derin bir nefes verdim ve saate baktım saat 01.52'yi gösteriyordu. Neredeyse saat gece 2 olmuştu ve ben hala uyumamıştım. Çok yorgundum enerjimi toplamam içi uyumam gerekiyordu. Odama çıktım, kendimi yatağa attım ve birkaç dakika sonra uykuya daldım.
_______________________________________Yine annemin odasının önünde camdan onu izliyordum uyanması umuduyla ama bir yandan da şuan uyanmasını istemiyordum çünkü bir görevim vardı. Onu yaptıktan sonra uyanması daha iyi olucaktı.
Hüzünlü gözlerle anneme dalmışken omzumda bir el hissettim. Arkamı döndüğümde Asil Pusat karşımda duruyordu.
Asil:"Selam"
"Selam."
Asil:"Durumunu nasıl?"
"Aynı."
"Neden buradasın?"
Asil:"Konuşmamız gerek."
"Ne konuda."
Telefonunun ekranında gösterdiği mesaja baktım. Turgut Duman'ın bana attığı mesajın bir kopyasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikamın Fısıltısı
AcciónGözler kalbin aynasıdır derler... Kalbimde yanan ateşi, kalbimin kırıklarını, iyileşmeyen yaraları yansıtmaya yetermiydi göz? Yeter mi anlatmaya? Yetmez... İçimdeki intikam ateşi her geçen gün büyüyordu ama söndürecektim elbet. İntikam alınacaktı. A...