5.Bölüm: Caroline
Eğer bir krallığın en büyük prensesi iseniz balolarda oturmanız pek de mümkün değildir. Hele misafir olan krallığın üç oğlu varsa...
Bir noktadan sonra üçü de o kadar birbirine benziyordu ki hangisiyle kaç kez dans ettim karışmaya başladı.
Orkestra dans ettiğim beşinci şarkının sonuna yavaş yavaş yaklaşırken karşımdaki prense gülümseyerek bakındım. ''Ben artık otursam iyi olacak. Bu kadar uzun süre topuklularla dans etmek çok güç. Müsaadenizle.''
Sahi şu ankinin adı neydi? Charlis mı Clad mı? İkisinin ismi birbirine çok benziyordu. Biri neyse ki Daniel olarak farklıydı.
Oğlanların hiçbiri konuşkan değildi. İkize benzer olanlarla neredeyse hiç konuşamamıştım, Daniel ise ülkesiyle alakalı böbürlenmek dışında pek konuşmamıştı.
''Sizinle dans etmek bir zevkti.'' Tuttuğu elimi hafifçe kaldırıp öpünce boştaki elimle eteğime tutunup eğildim. Hemen ardından sahneden ayrıldım ve masayı gözüme kestirip oraya doğru ilerlemeye başladım.
Madaleine sohbete kendini kaptırıp konuşuyordu ki beni görmesiyle tüm dikkati bana kaydı. ''Gecenin gözdesi de gelmiş, bir an hiç boş kalmayacaksın sandım.''
Dışa yansıtmamaya çalışıyordum ancak sabahtan beri geçmeyen yorgunluk tüm bedenimi sarmalıyordu. Öyle ki sanki yüzümdeki makyaj yüzümü yoruyor, uykumu getiriyordu. Bakışları üzerimde olan nedimelerimden birine elimle işaret verdim ve daha önceden ona tembihlediğim gibi bir fincan kahve getirmesini bekledim.
Nedimem gelene kadar omuzlarımı dikleştirdim ve sırtımı yorgunluk olarak sayılmayacak dik duruşumla sabitledim. ''Abartıyorsun, normal bir balo işte. Herkes prensesle dans etmek için hevesli.''
Beş şarkı geçmişti. Yani balonun büyük çoğunluğu bitmiş olmalıydı. Belki bundan sonra kalkmak zorunda kalmazdım.
Madaleine gözlerini kısarak konuştu. ''Sen öyle miydin peki?''
Yanına otururken diğerlerinin bakışlarının bizim üzerimizde olduğunu hissediyordum. ''Anlamadım?''
Bedenini tamamen bana çevirip kelimeleri teker teker söyledi. ''Sen dans etmek için hevesli miydin?''
O sırada nedimem yanımıza geldi ve küçük olsa da kokusundan yoğun olduğunu anladığım bir fincan kahveyi önüme bıraktı. Kadına dönüp teşekkür ettikten sonra tabağını yanındaki kaşığı kavradım. ''Tabii ki...'' Madaleine istediği cevabı alamayınca kaşlarını düşürdü. ''Prenslerle tanışmak ve bu sırada onlarla dans etmek keyifliydi.''
Ölüm gibiydi.
Ama ölüm tanımınıza göre değişir tabii.
Sorun prenslerde de değildi, bendeydi. Tüm bunlardan çok yorulmuştum.
Madaleine iç çekerek öteki tarafa döndüğünde elimdeki kaşığa baktım. Bunu içeceklerime şeker attığım için kullanmıyordum. Masada şeker bile yoktu.
Açısını doğru ayarladığımda kaşığın parlak kısmından yansıyan ışığı, odaklanarak kıstım. Bu gücümü kontrol etmeye başladığımda ilk öğrendiğim şeydi. Işıkların yoğunluğunu değiştirmek...
Kaşıkta oluşan yansımamdan kendime baktım, bir ayna kadar net olmasa da önemli şeyleri yansıtıyordu.
Ne saçım ne de makyajım bozulmuştu. Onca süre sahnede olan biri için etkileyici diyebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YIN- YANG SERİSİ
FantasyCaroline bu dünyaya gelme sebebini henüz küçük bir kız çocuğuyken öğrenmişti. Kişiliği ve bedeni temsilci olduğu ortaya çıktığından beri eğitilmiş, buna hazırlanmıştı. Yapacaklarının mantığı basitti: Aydınlığın temsilcisi olacak, onun getirdiği soru...