11.Bölüm: Madaleine
Bugünkü elbisem korseli ve giyinirken bir nedimenin yardımına ihtiyacım olacak şekilde karmaşıktı. Hazırlanırken nedimelerden yardım almaktan hoşlanmamıştım hiç. Evrende her gün yaptığımız giyinme eylemi diğerlerininkini aksine sırf asil oldum diye bu kadar kompleks olmamalıydı.
Tarlatanlara başlamıyorum bile.
Onlar yerin yedi kat altına aitti. Kötülüğün tohumuydu.
En azından onları giymek öyle hissettiriyordu.
Aynalığıma iki kolumdan destek alarak yaslanırken Martha da arkamdan korsemin iplerini sıkıyordu. Pudra renginde ve göğsünde parlak taşlardan oluşan işlemeleri olan bir elbise giymiştim. Aynı tonlardaki korsem belimde her zamanki yerini almıştı. İnanması güçtü ancak korseler gerçekten rahattı.
O lanet tarlatanın aksine.
Normal bir gün olduğu için saçlarımı doğal hali olan haliyle bırakmıştık. Dalgaları uyumlu bir şekilde belimin hemen üstünde bitiyordu. ''Tarlatanları yürürlükten kaldırmalıyız.''
Martha arkamdan güldü. ''Dene bakalım.''
''Bak görürsün, ilk devrimim bu olacak.'' Beklemediğim bir anda korsenin iplerini tüm gücüyle çekmesiyle nefesim içime kaçtı. Soluk soluğa konuştum. ''Kabasın.''
''Çene çalmaktan yetişemiyorsun küçük prenses.''
''Neye tam olarak?'' dedim dalga geçerek. ''Yetişecek bir şeyim var mı ki?''
Martha beni elimden tutup çevirdi ve yüzüme baktı. Bir fırça alıp sürdüğü allığı dağıttı. ''Bugün prensciğin gelmeyecek mi?''
Tozuttuğu için ister istemez öksürdüm. ''Gelir herhâlde, önceden haber vermiyor ki.''
Martha kenara ayırdığı topukluları giymem için ayağıma uzattı ve ardından yardım etmek istercesine yere eğildi. ''Al sana yetişecek bir heves işte.'' Ben ona cevaben ağzımı açmayınca Martha kaşları çatık bir biçimde aşağıdan bana baktı.
''Ne?'' dedim tepkisini anlamlandıramayarak.
Oturduğu yerden kalkıp işaret parmağını bana salladı. ''Bugün okul var.''
''Ee, ona geç kalma durumum yok ki.''
''Çok rahatsın çok!''' diye bağırıp odanın içinde turladı. ''Parfümlerinden birini sür ve hazırsın.''
O kaşıya yaklaşırken arkasından bağırdım. ''Sen nereye gidiyorsun?''
''Yetişecek bir yerlere!'' derken ardından kapı kapandı.
Martha'yı severim, bana kendi yaşlılığımın nasıl olacağını gösteriyor sanki. Gerçi o yaşlı değil ama ruhu öyle gibi.
Söylediği gibi parfümlerden birini sürüp ardından babamın bana verdiği inci kolyeyi taktım.
Kolyeyi takarak ona boyun eğdiğimin farkındaydım. Ama bu karşıtlığı sürdürmek yarardan çok aramızdaki güveni sarsacaktı. Karşımdaki kişi babamdı. İster istemez doğrular en çok benim canımı acıtıyordu. Haklı olmak ilk defa zevk vermiyordu.
Boy aynamın karşısına geçtim. Görüntüyü her ne kadar sevsem de zamanımın çoğu yalnız geçerken boşu boşuna hazırlanmayı saçma buluyordum. Bugün onlardan biri değildi belki Daniel gelmeden önceki hayatım da öyle değildi belki ancak şu zamana kadar yaşadığım öyleydi.
Oda o kadar sessizdi ki yerden sürünen kağıt hışırtısını işitebildim. Kapının altından bir zarf itilmişti. Yalnız olmama rağmen kendimi etrafı kontrol ederken buldum. Hızlı hareket ederek zarfı aldım. Dışı altın rengi, kraliyet damgayla mühürlenmiş olan zarfı açtığında içinden küçük bir not çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YIN- YANG SERİSİ
FantasyCaroline bu dünyaya gelme sebebini henüz küçük bir kız çocuğuyken öğrenmişti. Kişiliği ve bedeni temsilci olduğu ortaya çıktığından beri eğitilmiş, buna hazırlanmıştı. Yapacaklarının mantığı basitti: Aydınlığın temsilcisi olacak, onun getirdiği soru...