9. Bölüm: Gözler De Konuşur

53 7 9
                                    

Toprak ve Efruz...

İkisi birbirini iliklerine kadar isterken uzak durmanın zorluklarıyla boğuşuyorlardı. Çünkü Efruz’ un ruhu yaralarla kaplıydı. Ve bu yaralar ikisini de küle dönüştürebilecek kadar büyüktü.

~ 1 sene  sonra~

Efruz’ un bu hayattaki güzel duygularla tanışmasının üstünden tam tamına bir sene geçmişti. Belki yaraları asla sarılmamıştı, belki o yaralar hep izleriyle kalacaktı. Toprak o yaraları sevgisiyle sarmaya çalışmaktan asla sıkılmadı, usanmadı. Yaralarının iyileştiğini Efruz daha tam fark edemese bile, çoktan Efruz’ un merhemi Toprak olmuştu.

Efruz yavaş yavaş da olsa Toprak ve arkadaşlarına güvenmeyi başardı. Onların sabrı ve sevgisi iyileştirmişti Efruz’ un yaralarını. Âdeta bir kırılgan bebek misali yaklaştılar her seferinde. Efruz her korkusunu yenemese bile en azından artık yavaş yavaş yemek yiyebiliyordu. Ara sıra yine midesi bulanıyordu ama Toprak sayesinde hemen toparlıyordu. Efruz’ un kabusları azalmıştı, her kötü kabusunda Toprak o adam gelmeden Efruz’ u o lanet geceden kurtarıyordu.

Her seferinde olduğu gibi Efruz yatakta, Toprak ise yatağın yanında otururken uyuyakalıyordu. Toprak böyle böyle inşa etti, Efruz’ a ait olan her duyguyu. Her gün kendine söz verdi Toprak, o yaraları unutturacağına söz verdi. Artık Efruz’ un  kendi kanatlarındaki güzelliği görmesinin sırasıydı, aynı bir kelebeğin edası gibi.

°°°

Efruz içindeki bazı duygularla artık başa çıkamıyordu, anlamasa bile hissediyordu. Bu babasının annesine duyduğu duygular gibi değildi veya annesinin babasına duyduğu duygular gibi. Onlar takıntı ve hırs ikilisinin arasında kalan duygulardan daha fazlasını hissediyorlardı. Onların hissettiği şeyler masum sevgi adı altında toplanan iki kalbin atışından ibaretti. Birbirlerini kırmadıkları  ya da birbirlerinin yaralarını kanatmadıkları bir aşktı onların ki. Onların arasında geçen aşk, gerçek aşktı.

En son ki konuşmamızdan sonra yine aynı yerdeydik. Kızlar sevgilileriyle dışarı çıkmıştı, biz ise akşam yemeği hazırlamaya koyulmuştuk. İkimizde önlükler vardı, onun ki siyah benim ki ise kırmızı idi. O buzdolabından sebzeleri çıkarırken ben ise tavuğu doğuyordum. Arkada çalan Sezen Aksu’nun şarkısı da bize eşlik ediyordu. Ben ise şarkıya eşlik ediyordum , söylerken ise etrafımda dönüp ritme ayak uyduruyordum. Toprak ise bu halime buzdolabına yaslanmış gülüyordu.

“ Haydi gel benimle ol.
Oturup yıldızlardan bakalı dünyadaki neslimize,
Ordaki sevgililer özenip birer birer,
Gün olur erişirler ikimize.”

Şarkının sonlarına geldiğimizde ben tavukları bitirmiştim, o ise sebzeleri doğramıştı. Bir Sezen Aksu şarkısıyla daha devam etmek için elime telefonu alıp değiştirdim. Çok sevdiğim bir parça vardı sırada, ‘Aşktan Ne Haber...’  Makarnaları pişirmeye gelmişti sıra, ben makarnaları koyarken tabii ki de elimi yakmıştım. Toprak hemen elime bakmıştı, kendisi her zaman ki gibi aşırı stres yapmıştı. Konu ben olunca galiba mantığını kaybediyordu. Nerden anladım ? Tabii ki de evde ambulans diye bağırmasından.

Ben ise hâlâ bir şey olmadığı anlatmaya çalışıyordum. İki damla kaynar su gelmişti oysaki elime. Zar zor ikna ettikten sonra makarna işini benden alıp kendisi üstlenmişti. Ben ise kalçamı tezgâha yaslamış onu izliyordu. O ise çok ciddi bir şekilde tavukları kızartıyordu. Şarkının en çok beni anlatan yerinde döndü bakışlara bana. Ben ise dudaklarımla sessizce eşlik ettim şarkıya, gözlerimi ondan hiç ayırmadan.

“Aç kalbini ben geldim,
Sıkı sıkı tut bırakma.
Zar zor yıktım duvarlarımı,
Kıymetini bil uzatma.”

O ise şarkı sözlerini anlamış olacak ki gülümseyip kafasını eğdi. Bir insana utanmak bu kadar mı yakışırdı. Şarkı eşliğinde yemeği yapmayı bitirmiş ve sofrayı kurmaya başlamıştık ama bir sorun vardı. Çıkmaz sokakta gibi hareket edemiyorduk. Ben sağa gitsem o da sağa gidiyordu. En sonunda Toprak’a ‘sen sabit dur’ diyerek bu sorunu ortadan kaldırmıştım. Yemekte otururken bakışmalarımız devam ediyordu. Aklında bazı soru işaretleri vardı, görebiliyordum. Bu sessizliği bozmaya karar verip ‘ içindekini söyleyen daha iyi olur’ demiştim. O ise bir iki saniye düşündü, söylemek ve söylememek arasında mekik döküyordu. En  sonunda karar vermiş olacak ki söze başladı.

FENİKSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin