Karşımda duran yine o adamdı. Ne kadar ondan kaçmak için çabalasam bile her seferinde o beni buluyordu. Bir kız babasını görünce sevinir, koşa koşa ona sarılırdı. Ben ise bana sarılmasın diye ondan delice kaçıyordum. Mesela hiç saçımı tarayan bir babam olmadı, hiç kızım biri canını yaktı mı? Diyen bir babam da olmadı. Bunları demek çok istedim ama yanlış, babam bana bunların hepsini demişti. Demişti de taradığı saçları ölesiye çeken de oydu. Canını biri yaktı mı ? Diye soran babam en çok canımı yakan yara bırakmıştı bana. Benim kendi tarafından öldürülmeden önce bir babam vardı.
Şimdi ise onca acıya rağmen karşımda duruyordu, sanki hiçbir şey yaşatmamış gibi. Tam kaçarken, elim bileğimdeki bilekliğe tam değecekken karnımda şiddetli ağrıyla iki büklüm olup yere düştüm. Yine vurmuştu bana, öncekiler gibi ama bu sefer öncekilerden daha sert. Ben yerde iki büklüm nefes almaya çalışırken bu sefer saçlarımda şiddetli bir ağrı hissettim. Gözlerine baktım belki dedim, belki bir duygu görürüm diye ama onun kalbi çoktan taş olmuştu bile.
Kaybedecek hiçbir şeyim olmamasına rağmen iliklerime kadar korkuyordum. İçimden binlerce kez ‘Toprak lütfen gel’ diye sayıkladım hatırlamıyorum. Yaka paça öz babam tarafından sürüklenerek çıkarıldım o evden. Cennetten cehenneme geçişti benim için o kapı. Zorla bir arabaya bir çöp gibi yine atıldım, canım yakıla yakıla yine bağlandım. Sanki dejavu yaşarmış gibi her şeyi tekrar tekrar yaşadım, aynı kişi tarafından. Binlerce kez ağladım. Yine ve yine yalvardım, bir ümit bırakır sandım. O gece sandığım gibi yapmaz sandım.
Yolların çoğu yalvararak geçti, hava kararmaya başlamıştı. Araba leş gibi alkol kokuyordu, alkol alıp gelmişti yanıma. Beni nereden bulduğunu bilmiyordum, bilekliği çıkarmıştım. Bir boş araziye gelmiştik, bir tarafı kocaman uçurum iken bir yerinde küçük bir kulübe vardı. Her şey çok karışıktı kafamda, o adam Toprak’ ın bana yaptığı saati nerden biliyordu ? Elimde tek bir eğitim vardı, o adam o saati aitle yok etmeseydi Toprak hemen gelirdi. Korkudan bilekliği unutmuştum, tam basacakken saçımdan sürüklendim. Ayağım takıldı düştüm ama o adam beni bu sefer yerde sürükleyerek götürdü. Son umudum, bilekliğim ise bir taşa takılarak koptu, bilekliğimi alan taş kolumda da bir yara bırakmıştı.
Eve girdiğimizde iğrenç bir rutubet kokusuyla yüzümü buruşturdum. Kapılar yine kilitlenmişti, hava artık yeterince karanlık olmuştu. O adam ise çekmeceden bir hap içti, yine anı kabus başlamıştı. Ellerim bağlı olduğu gibi , elinde göz bandı ile bana yaklaştı. Kaçmaya çalıştım ama arkamdaki yatağı görmediğim için direk oraya düşmüştüm. Onun istediğini kolay yoldan vermiştim ben, şimdi ise gözlerim bağlı ve yatakta bağlıydım. Yatak ve karanlık, en çok da o adam. En çok korktuğum için şey birlikteydi.
Bana dokunmuyordu ama bütün bedenimde nefesini hissediyordum. Yüzümde nefesini hissediyordum. Kaç saat orda öylece kaldım bilmiyorum, belki de bana çok uzun bir süre gibi geldi. Bu sefer bana dokunmadı ama Toprak ile olduğum her gün için ayrı dayak yedim, hatta o kadar çok kemer yedim ki sırtımı hissetmiyordum. Bir çok kez bayılmama rağmen uyandırıp tekrar dövüyordu ve galiba yine bayılacaktım.
Yatağın kenarına çöktü, galiba hırsını aldı derken kelimeler döktü beni en derinden yaralayanlardan. Sesi titrek ve gözleri yaşlı şekilde baktı bana ve sonra sırtını yeniden yatağa yaslayıp konuştu.
“Ben bir insanım biliyorum, sana sevgi nedir öğretemedim, sevildiğini hissettiremedim. İçinden şimdi güzel şeyleri sen bozdun diyorsundur, haklısın. Ben güzel olan her şeyin katiliyim, annenin ve annen sandığın kadının özellikle de senin.
Çaresizlik en büyük zehirdir kızım. Çaresiz kaldım tefecilerden borç aldım. Annen bunu öğrendi, benden gitmek istedi bende önceden yaptığım yanlışı yapmayıp gitmesine izin verdim. Çaresizlik dedim ya o duyguyla bir çok kez karşılaştık. Bazı maddeler kullandım, ben kendimi tanıyamadım, ben kendi kendimi öldürdüm.” Bu sözlerin sonunda dönüp elimi tuttu, elimi hızlıca çektim, ondan tiksiniyordum. O ise hiçbir şey olmamış gibi devam etti cümlelerine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FENİKS
Mystery / Thriller"Merhaba! Ben çağla, hayatı bir doğum günü gecesi durmuş, 19 yaşında bir kız. Hayatının çoğu bölümünde sevgisizlikle savaşan, hayatını güzelleştirmeye çabalayan genç bir kız. Babası tarafından genç yaşında ruhunu kaybeden, ruhundaki derin yaraları h...