🐝Kenan Doğulu-Aklım Karıştı
Tarkan-İşim Olmaz***
***Seçimlerimizden ömür boyu sorumluyuz.
Bu yüzden iyi veya kötü, sorumluluğunu alabileceğimiz, aklı selim bir seçim yapmak gerekir hayatın bize sunduğu seçeneklerde hep. Ben, liseden mezun olmadan önce hangi mesleği yapabilirim acaba diye çok düşünmüştüm. Sözel veya sayısal zekayı bir tarafa bırakırsak, istediğim, benimseyebileceğim onlarca mesleği seçebilirdim. Bu seçimin altında kalmak da vardı, yüz akıyla çıkmak da. Başarılı oluyor muyum seçimlerimde tartışılır. Memnun olmadığım yerde kaçıp gitmek huydur bende. İlk üniversite deneyimim grafik tasarım bölümüne gidip hayal kırıklığıyla sonuçlandığında hemen bölümü bırakmıştım. Kendime uygun olmayan seçimlerde boğuluyordum çünkü. Kendime uygun olan neydi? Arayıp durdum.
Koskoca bir hafta geçti.
Hiç istemediğim, baş edemediğim, yaşar gibi yaptığım, salonumda İpek'in hediye almış olduğu devetabanı gibi sessiz, sakin, görünmez bir hafta... Sayılı gün çabuk geçer atasözü genellikle umuda çıkardı. Oysa benim için tamamen bir karanlığa çıkıyordu şimdi. Büyük bir karanlık. Hayatım boyunca izini silemeyeceğim kocaman bir leke.
Alnımı demire yaslamış boş gözlerle metrodaki kalabalığa bakınıyorken telefonum çalmaya başladı. Eren. Uzunca ekrandaki ismini izledim. Yanımda duranlar telefonun gürültülü müziğinden rahatsız olsa da umursamadan ekrana bakmaya devam ettim. Çaldı, çaldı ve sustu. Sonra bir mesaj geldi, ondan.
Neredesin? Ben geldim.
Boğulur gibiydim. Telefonumu cebime attım. Metro durdu. Çoğu kişi indi, oturacak birkaç boşluk kaldı inenlerden ama oturmadım. Nefes alamamaya başladım. Neresiydi ki burası? Bu yabancı yüzler, bu konuşan insanlar, bu kalabalık kimdi? Kapılarını kapatmak üzere olan metrodan kendimi son anda dışarı attım. Ben iner inmez kapandı kapılar, son hızla rüzgârını bırakarak gitti metro. Kendimi kaybettim bir an, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Buğulu gözlerle ağlaya ağlaya çıktım yukarıya.
Neredeydim, bilmiyordum. Başıboş bir şekilde yürüdüm durdum. İstanbul'un herhangi bir sokağında yapayalnızdım işte. Denizi bulsam iyi olacaktı ama aramadım hiç. Yürüdüm, ağladım, yanımdan geçenler tuhaf tuhaf baktılar, utandığım için daha da ağladım. Nihayet denize açılan bir sokaktan indim ve bir banka oturdum.
Telefonum çalıp duruyordu. Cebimde sanki akrep varmış gibi korktuğumdan elimi atamıyordum. Sonra mesajlar... Bir dünya mesajlar... İki elimle yüzümü kapatıp eğildim ve uzun uzun ağladım. Sonra midem bulandı, gittim oturduğum bankın yanına kusuverdim. İçimdeki tüm zehri ve kötülüğü çıkarır gibi kustum. İki kız yanaştı yanıma. Liseli gibi duruyorlardı, biri peçete uzattı. İyi olup olmadığımı sordular bana.