~ Zaman seni de siler...
Her şey üstüme üstüme gelirdi fakat ben üstesinden gelirdim. İnadım inattı. Belki de her şey bu inadım yüzünden oldu.Ablamı akşam akşam pamuk şeker almak için zorlamıştım. O akşam öldü.
Anneme ve babama çok anlamsız konu yüzünden küsmüştüm küçükken. O gece öldüler. Keşke daha fazla vakit geçirseydim...
Peki ben? Bende kendi içimde büyüttüğüm inat yüzünden mi ölecektim?
Ne kadar da uğursuz kişiydim ben böyle. Kendimden nefret ettim. Kendimi affedemedim. Bundan sonra yaptıklarımı da affetmem. Hep hata üstüne hata yapıyordum. Beni affetmemeleri gerekirken onlar, her zaman beni affederdi. Oysa yaptığım iyilik bile onları öldürüyordu.
Kimdim ben böyle?
Her şey çok hızlı gerçekleşmişti. Nasıl pusuya düşürüldüğümüzü bile anlamamıştım. Bilincimin nasıl kapandığını da anlamamıştım. Peki ya askerlerim? Askerlerime ne olmuştu?
Bilincim yavaş yavaş kendine geliyordu. Gözlerime öyle bir ağırlık gelmişti ki, açamadım. Üzerimde binlerce yük vardı sanki ne hareket ediyordum ne de kendimi savunabiliyordum.
Bir yerdeydim. Nefes alınması zor olan bir yer ve nemli bir yer. Bunları sadece hissedebiliyordum.
Ne olmuştu bana?
Gözlerimi açmak için çabaladım. Gözlerime minik minik parçacıklar batıyordu. Buna rağmen kısık da olsa açabildim. Yukarı da bir tane sağlam lamba vardı. Sarı ışıktı. Etrafı aydınlatabiliyordu.
Kısık gözlerimi bu sefer olduğum yerde gezdirdim. Ellerimin yukarı da zincir ile asılı olduğunu o an anladım. Bu kadar dağılmıştım yani. Olduğum yer çok kötü kokuyordu.
Oksijen nerdeyse sıfır.
Etrafta hiçbir şey yoktu nerdeyse. Postallarımla yere zar zor değebiliyordum. Olduğum yer toprak alandı. Ne çok geniş ne de çok dardı. Duvarları taştandı.
Benim yapacağım işe sıçayım. Hayatımda ilk defa esir tutuluyordum. Esir tutulmak hiç sevmediğim bir şeydi. Şuan ciddi ciddi kendimden nefret ettim. Bu duruma düştüğüm için. Acilen benim burdan kurtulmam gerekiyordu.
İşte aklıma o an pusu olayı düştü. Ben böyleysem... ASKERLERİM!
Kaşlarım çatıldı sinirden. Öfke sardı bedenimi. Ne yapacaktım? Öyle odun gibi TSK'nın beni kurtarmasını mı beklicektim?
HAYIR!
Kendimi dingizlemeye çalıştım ama nafile.
Bizim Uluş sakin kalır mı? Hayır bebitolar.
"Sizi doğuran ananızı s....!" diye bağırdım. "P..ler!" diye tekrar sövdüm. "Sizin yapacağınız işi s....yim!" dedim. Gözüm dönüyordu. Kimse benim böyle kişiliğim ile tanışmamıştı ama bunlar ilk kişiler olcaktı.
İçeri asker formalı biri girdi. Paralı askerler... "qu'est-ce que tu cries!"(ne bağırıyorsun!) diye o bana bağırdı. Allah'tan Fransızcamız vardı. " Hepinizi teker teker öldürcem! Bittiniz lan siz!"diye öfkeyle olduğum yerde çırpındım. "n'essayez pas en vain!" (boşuna çabalama!) diye tekrar bağırdı mal oğlu mal.
Bana bak Fransız sen bizim nasıl bir yaratık olduğumuzu bilmiyorsun. Ağzına yapıştırırız görürsün. Ayağını denk al!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURŞUN BETERİ (ARA VERİLDİ)
AçãoHayat, bazen sevdiklerinizi elinizden alır. Bu durumda ilk başta sorunlar yaşasakta gelecek günlerde kendi ayaklarımızın üstünde nasıl duracağımızı öğretir...