Wren
GÜNÜMÜN KALANI normal geçmişti. Onur Öğrencileri Topluluğu'nun toplantısında öğle yemeği vaktimi Maggie'yle geçirmekten endişeleniyordum ama o vaktini Franklin'le geçirmeye karar verdiği için Fig'le ne konuştuğumuz hakknda sorular sormasından kurtulmuştum.
Beni tedirgin eden bir konuşmaydı. Sanki söylemediği kelimelerle benimle iletişim kurmaya çalışıyordu. Bir şey söylerken alttan başka bir şey ima ediyor gibiydi. Fig'in ses tonunu sevmemiştim. Samimiyetini. Nasıl biri olduğumu biliyordu.
Erkeklerle, içmekle ya da seksle ilgilenmediğimi biliyordu. Benim olayım bu değildi. Hiç böyle olmamıştım. İyi bir kızdım.
Bu tür şeyler beni... korkutuyordu.
Günün son dersi olan yedinci dersime doğru ilerlerken heyecanIşydım. Psikoloji en sevdiğim dersti. İnsanların nasıl hareket edip düşündüklerini ve tavırlarının ardındaki güdülerini öğrenmeyi seviyordum. Çok ilgi çekiciydi. Bugünse Bayan Skov, bu dönemki son projemizden bahsedecekti ve genelde grup olarak çalışmamızı isterdi. Daha önce sınıfta grup projesi yaptığımız birkaç kız vardı ve tekrar onlarla çalışmanın kolay olacağını biliyordum. En azından iş yükünü benimle ortaklaşa taşıyabilirlerdi.
Crew çoktan sınıfa girmişti. Hem onunla hem de Ezra ve Malcolm'la aldığım bir diğer ortak dersti. Üçü birlikte arka tarafta, etrafları kızlarla çevrili bir şekilde oturuyorlardı. Kızlar eteklerini o kadar yukarıya çekmişlerdi ki nercedeyse iç çamaşırları görünecekti ve yüzlerinde o kadar çok makyaj vardı ki gözlerini açabiliyor olmalarına bile şaşırıyordum. Kullandıkları maskara kirpikleri ağırlaştıran türdendi ve oldukça fazlaydı.
Düşünürken bu kadar kaba olmamam gerekiyordu. Bu hiç kibar bir tavır değildi. Suçu pazartesi gününde olmamıza, Maggie'yle benim ve Maggie'yle Bay Figueroa'nın arasındaki gerginliğe attım. Fig'le aramızdaki konuşmaya attım.
Bu çok rahatsız ediciydi.
"Tamam, herkes beni dinlesin!" Skov, sınıfa girerken kapıyı arkasından kapattı ve masasına doğru ilerlemeye başladı. Sürekli hareket ediyordu, sesi ritmikti. Ellerini hareket ettirdiğinde bilezikier birbirine çarpıyordu. Ellerini hareket ettirmeyi de çok severdi.
Hepimiz önümüze dönüp, sıralarımıza yerleşerek dikkatimizi ona verdik. Herkes Skov'a saygı duyardı. Komik ve ilgi çekici birisiydi. Aynı zamanda kadrosundaki en iyi eğitmenlere cömert maaş veren bir kolejde dahi karılaşılması zor bir davranış sergileyerek, bize öğrertiği her yeni bilgiyle heyecanlanıyordu.
"Hepinizin de bildiği gibi bu dönemin son projesine başlamanın vakti geldi. Şükran Günü tatilinde düşünmek için fırsatım oldu ve son on bir yıldır verdiğim aynı karara vardım.. Sıkıldım." Bayan Skov, arka tarafta bağırıp çağıran Crew ve grubuna döndü. "Sakinleşin, beyler."
Sessizleştiklerinde, yüzüme yayılan sırıtışla omzumun üzerinden dönüp onlara bakmaktan kendimi alamadım. Ancak bu sırıtış, Crew'in beni yerime sabitleyen o mavi gözleriyle karşılaşınca kayboldu.
Telaşla önüme dönerek sıramın ilerisindeki ellerimi kavuşturdum.
"Bunu değiştirmeye karar verdim. Projelerinizin üzerinde birebir çalışacaksınız. Bu yüzden biriyle grup olmanız gerekiyor."
Duraksadı. "Proje partnerlerinizi ben seçeceğim."
Sınıftan ortaklaşa bir homurdanma yükselirken ben sessiz kaldım. Biraz da gergindim. Umarım Skov, beni çok korkutucu biriyle eşleştirmezdi.
İsimleri söylemeye başladığında gerginliğim beni yiyip bitiriyordu. Bizi, tamamen zıt olduğumuz kişilerle eșleştirdiğini hemen fark etmiştim. Homurdanma sesleri daha da arttı. Birkaç kişi küfür bile etmişti.
Sonunda benim adımı söylediğinde kalbim kulağımda atıyordu.
"Wren Beaumont, sen kiminle çalışıyormuşsun..."
iki saniye süren duraksaması bana bir ömür gibi gelmişti.
"..Crew Lancasterla."
"Ne?"
Niyetim bu değildi ama bu kelime dudaklarımdan sesli bir şekilde firar etmişti.
Ah Tanrım.
"Şanslı piç" Ezra'nın bunu söylediğini duyduğumda, kullandığı kelimeye karşı utançla gözlerimi kapattım. Erkeklerin küfretmesinden nefret ediyordum.
Bunu biliyorlardı da.
Bayan Skov, eșleştirdiği listeyi okumayı bitirdiğinde gürültülü bir şekilde boğaznı temizleyerek sınıfın sessizłeşmesini sağladı.
Sıraların önünde yürümeye başladı, sınıfı izliyordu.
"Hayal ettiğiniz şeyin bu olmadığını biliyorum ama izin verin ödevinizin ne olduğunu açıklayayım. Dinlediğinizde size daha çok anlam ifade edecek." En ön sırada olduğum için benim önümde durdu. "Sizleri, size zıt olduğunu düşündüğüm kişilerle eşleştirdim. Hepinizin birbirinizle röportaj yapmasını istiyorum. Birlikte dikkatlice çalışın çünkü öğrendiğiniz tüm bu bilgilerle proje partnerinizin neden böyle olduğuna dair bir konuşma yapacaksınız."
Homurdanma sesleri artmıştı. Sırama gömülerek alt dudağımı kemirmeye başladım. Crew'a kendim hakkımda tek bir şey söylemem mümkün değildi. Benden nefret ediyordu. Ona verdiğim her bilgiyi eninde sonunda bana karşı kullanmanın bir yolunu bulacaktı.
Gerçi daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştı, belki de biraz... abartıyordum.
"Şimdi, elbette kendinize ait özel şeyleri ve kimsenin bilmesini istemediğiniz gizli sırlarınızı paylaşmayın. Bu sınıftaki herkesin, birbirinin mahremiyetine saygı duyacak kadar olgun olduğunu biliyorum ama işlerin nasıl geliştiğini biliyorsunuz. Eninde sonunda raydan çıkıyor," diye açıkladı Skov.
Tam olarak öyleydi. Bu yüzden Crew'ın benim hakkımda hiçbir şey öğrenmesini istemiyordum.
Hiçbir şey.
"Bazılarınız için bu zor olacak. Bu tip projelerle ilgili bir araştırma yaptım ve birçok insan en derin korkularını veya en gizli rüyalarını kendilerine tamamen yabancı bir kişiyle paylaşırken daha rahat olduklarını söylemişler. Bizi tanıyan insanlar, yargılama eğilimi gösterirler."
Maggie'nin bana söylediği seyi düşündüm, benim "yargılayıcı" olduğumu düşünüyordu. Bu biraz canımı yakmıştı. Niyetim hiçbir zaman yargılayıcı olmak değildi...
"Önümüzdeki üç hafta boyunca ders yapmayacağız, test olmayacak ve ödev yapmayacaksınız. Şu an başlayıp sömestr tatiline kadar, bu vakti partnerinizle geçirmenizi istiyorum. Onları tanıyın, geçmişleri hakkında röportaj yapın, gelecekleri ve umutları hakkında sorun. Ne olmayı arzuluyorlar? Yüzeyi kazıp altındakine ulaşmak için elinizden geleni yapın. Birbirinize karşı dürüst olun, gençler! Kusursuz görünen Instagram hayatlarınızı bir başkasına sunmayın. Bunun hayal gücünüzün bir ürünü olduğunu hepimiz biliyoruz." derken Skov herkese sataşıyordu.
"Artık kimse Instagram'da takılmıyor, Bayan Skov," diye bağırdı çocuklardan biri. Sınıftan birkaç kişinin kıkırdamasına sebep olmuştu.
Skov gülümserken anıayışla başını eğdi. "Ben yaşlandım, ne diyebilirim ki? Siz çocukların takıldığı: sosyal medya mecralarına yetişemiyorum."
Herkes daha çok şakalaşıp gülmeye başlamıştı ama ben odaklanamıyordum. Sadece yok olmak istiyordum. Sınıfı bırakmak istiyordum.
Belki Lancaster Kolejini de bırakrdım.
Tanrım, görüyor musun? Ondan kaçamıyorum. İsminden dolayı okulum bile onu düşünmeme sebep oluyordu.
"Tamam arkadaşlar! Gruplarınızın yanına geçin. Hızlı olun. Partnerinizle konuşmadığınız müddetçe sohbet ettiğinizi duymak istemiyorum." Gülümserken verdiği karardan memnun görünüyordu, yavaşça masasının arkasına geçti.
Yerimden kalkarak herkesi görmezden geldim ve direkt Skov'un masasına ilerledim. Tam karşısında durduğumda bakışları yavaşça bana döndü, ifadesi sakindi. "Sana nasıl yardımcı olabilirim, Wren?"
Ağzımı daha açmadan gözlerine yansıyan hayal kırıklığını görebiliyordum. Ne söyleyeceğimi bliyordu. "Acaba partnerimi değiştirmeme sıcak bakar mısınız diye düşünüyordum."
Skov, iç çekerek kollarını masasının üzerine yerleştirdi. "En azından birinizin gelip benden bunu isteyeceğini biliyordum ama bu kişinin sen olmasını beklemezdim."
"Ondan hoşlanmıyorum." En iyisi doğruyu sõylemek ve dürüst olmaktı, değil mi?
Söylediğim cesurca şeye karşılık tek kaşını kaldırdı. "Onu tanımıyorsun bile."
"Nereden biliyorsunuz?" Ah, bu kulağa çok burnu havada gelmişti ve bir öğretmenime karşı takınmak isteyeceğim en son tavır buydu.
"Uzan zamandır bu okuldayım. Ögrencilerin, dikkat etmediğimizi dūşündüklerini biliyorum amz aslında ediyoruz. Birçok şey görüyorum. Sen ve Crew'in konuşmadığını da biliyorum. Hem de hiç. Bu çok komik çünkü siz ikiniz birbirinize oldukça benziyorsunuz.
Neden bahsediyordu böyle?Benzemiyorduk, Azıcık bile.
"Hayır, aslında benzemiyoruz," dedim. "Ortak hiçbir yanımız yok ve o her zaman bana karşı... çok kaba."
"Sana karșı nasıl kaba davranıyor?"
Zihnim tamemen boşluğa gömülmüştü. İnsanların benden bir şeylere örnek vermemi istemelerinden hiç hoşlanmıyordurn çünki yapamıyordum. "Bana pis bakışlar atıyor."
"Bundan emin misin"
Şimdi de Crew'in bana attığa o korkunç bakışlardan şüphe etmeme sebep olmuştu. "Bilmiyorum."
Gülümsemesi küçüktü. "Ben de öyle düşünmüştüm. İlk olarak, birinin senin hakkında ne hissettiğini anlamak için önce onu tanımalısın. Sence de öyle değil mi?"
"Benden hoşlanmadığını zaten biliyorum," dedim elimden geldiğince katı bir tonla. "Bu projeyi bir başkasıyla yapmam hepimiz için daha iyi olacak. Sam'le olabilir belki?"
Sam hoştu. Çok fazla erkek arkadaşım yoktu ama o arkadaşlarımdan biriydi ve bana hep nazik davranıyordu. Birinci sınıftan beri onur ögrencisi olarak aldığımız ortak dersler vardı ve geçen sene beni baloya davet etmişti, tabii arkadaş olarak. Konu ilişkilere ve sekse gelince ne düşündüğümü bildiğinden hiç şansını zorlamayı denememişti.
Beni öpmeyi bile denememişti ki Samle bunu yapmayı düşünebilirdim. Hâlâ düşünüyordum.
Oturduğu yere baktığımda fazla kısa etek giyen kızlardan birinin yanında olduğunu gördüm. Sam kızla konuşmaya çalışırken kızın yüzü biraz asılmıştı.
"Onun da benimle partner olmak isteyeceğine eminim," dedim Skov'a. O sırada Sam'in, kıza ısınması için attığı gülücükleri izlyordum. Kzın ismi Natalie'ydi.
Çok kibar bir kız değildi. Ondan ve arkadaş grubundan ne olursa olsun uzak duruyordum.
"Eminim öyledir." Bayan Skov'un sesi keyili geliyordu ve bu da sinir bozucuydu.
Bunda gülünecek bir şey yoktu. Bu önümdeki üç haftayı kapsıyordu. Son senemdeki final haftam yaklaşırken okuldaki en yoğun dönemimdi. En dikkatli olmam gereken dönem. Babam, paramızən istediğim üniversiteye gitmem için yeterli olduğu konusunda beni rahatlatsa da ben, hayalini kurduğum okullara hak ederek ulaşmak istiyordum.
Ailemin adı bunu neredeyse imkânsız kılsa da ne olacağunı görecektik.
"O zaman değiştirmemize müsaade edecek misiniz? Eminim Natalie, bu projede Crew'la çalışmaktan çok mutu olur." Geçtiğimiz birkaç yıl içinde bir noktada birlikte olduklarını düşünüyordun. En azindan kaçamak yapmışlardı.
Iyy.
"Hayır, degiştirmene izin vermeyeceğim. Bu projenin olayı senin gibi olmayan ve farklı bir arkadaş grubundan biri hakkında bir şeyler öğrenmek. Sen ve Sam geçen sene baloya birlikte katıldınız, bu da onun partnerin olmasını imkânsız klıyor," dedi Bayan Skov.
İçimdeki tüm umutlar solarak can vermişti. "Bu daha kolay olurdu. Sam'le daha rahatım ama Crew beni... huzursuz ediyor."
"Tehditkâr bir şekilde mi?" Sesindeki endişe çok ama çok gerçekti.
Belki de istediğim şeye ulaşmamı sağlayacak o hassas nokta buydu. "Evet, yüzünde hep korkunç bir ifade var."
"Seni hiçbir şekilde tehdit etti mi?"
İşte dürüstlüğüm burada baskın çıkıyordu. "Hayır, etmedi."
Mutlak varlığı bir tehditti ama Skov'a bunu söyleyemezdim. Böyle bir şey düşündüğüm için korkunç biri olduğumu var sayardı, bu yūzden düşüncemi sesli bir şekilde dile getirmedim.
"Bence bir meydan okumaya ihiyacın var, Wren. Hep insanlara yardım etmek istiyorsun."
"Kızlara," diye düzelttim. "Bu okukda erkeklerin endişelenmesi gereken ne var ki? " Bunu doğru bulmuyordum, sadece gerçekleri söylüyordum. "Hepsi altından. Dokunulmazlar. Özellikle isimleri baktığımız her yerde yazıyorsa istedikleri her şeyi yapabiliyorlar. "
Birinin yaklaştığını fark ettiğimde bedenim karıncalanmaya başladı. Sıcaklğını ve sarhoş edici hoş kokusunu alabiliyordum ve biliyordum.
Kim olduğunu biliyordum.
"Bir sorun mu var?" diye sordu Crew. Boğuk sesi içimde yabancı bir yerlere dokunuyordu.
Skov'un söyleyeceği şeye kendimi hazırladım.
"Bayan Beaumont'un projeyle ilgili birkaç sorusu vardı. Değil mi, Bayan Beaumont?"
Skov, ikimize de genişçe gülümsüyordu.
Başımı sallayarak aşağı eğdim. Yanımdaki çocuğun beni izlediğini hissedebiliyordum, bakışları tenimi yakıyordu. Gözlerine bakmak beni endişelendirdiği için taş kesilmiştim. Sanki o, saçları bir sürü yılanla dolu lanet Medusa'ydı.
Skov "İkiniz gidip yerleşin ve çalışmaya başlayın," diye cesaretlendirdi bizi.
"Tamam." derken sesim boğuktu. En sonunda Crew'a bakmaya cesaret edebildim.
Çoktan beni izliyordu ve yakışıklı yüzündeki karanlık ifade neredeyse dizlerimin çözülmesine scbep olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Milyon Öpücük
RomantikWren Beaumont birçok şeydi. Güzel. Akıllı. Tatlı. Masum. Lancaster Koleji'ndeki kızlar onu seviyor ve hepsi arkadaşı olmak istiyordu. Sadece ben, Wren'i olduğu gibi görebiliyordum. Hislerini, patlayacak raddeye gelene kadar içine bastırmış küçü...