bölüm 6 : zalim Prens

781 84 184
                                    

Avustralya / Shiylea
Mart ayının 29. günü, 1977

"Sonunda buldum seni

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Sonunda buldum seni."

Roseanne hücrelerine kadar hissettiği şaşkınlığının yanında soğuğun da etkisiyle kaskatı kesildi öylece.

Bir ruh görmüşçesine şaşkındı; sebebi hem Prens'in buraya gelmesine ihtimal vermemiş olması, hem de onu hiç beklenmedik bir anda görmüş olmasıydı.

Karşısındaki bedenin şaşkınlığının aksine mutluluktan delirecek durumdaydı Prens.

Günler sürmüştü onu bulabilmek. Hevesi tükenmişken, müstakbel eşini bulacağına inancı bitmişken nihayet bu köyde bulabilmişti onu.

Birkaç adım atarak yakınlaştı Roseanne'e, içinden ona sarılmak gelse de hakim oldu kendine.

Karşısındaki bedeni hasretle süzdü. Prens'in aklı almıyordu, bu derece kısa bir sürede nasıl böyle bağlanabilmişti ona? Yanıtını bilemiyordu asla.

Bir çeşit büyü gibiydi ona olan aşkı; aklını yitirmesine sebep oluyordu güzelliği, tapılası çehresi altüst ediyordu her şeyini.

"Roseanne." İsmini hasretle zikretti. Altı gün boyunca duymadığı sesi duymak istiyordu artık.

"Sahiden inanamıyorum, günlerce seni aradım." Şaşkınlığı hâlâ geçmemiş olan bedene doğru gülümseyerek konuşuyordu.

"Ne işin var burada? Neden kaçtın benden?" İstemeyerek sordu bunu zira cevabını merak ediyordu.

İşin aslında kendisi de hayli hayli biliyordu cevabı lakin ondan gelecek şaşırtıcı birkaç cümleye bel bağlamıştı hevesle.

"Birisi mi getirdi zorla? Bu derece uzağa nasıl tek başına gelebildin?" Bu köy Shiylea'ya öyle uzaktı ki Prens en başta buraya uğramamayı bile düşünmüştü, ardından şehrin her karışını arayacağı konusunda ettiği yemin aklına gelince vazgeçmişti bu fikrinden.

"Neden cevap vermiyorsun?" Prens'in hevesi yavaşça solmaya başladı, Roseanne'in yüzündeki ifade canını yakmıştı ister istemez.

Genç kızın bakışları hayal kırıklığı doluydu. 'Neden buldun beni?' dercesine isyan eder gibiydi irisleri.

"Prens'im." Kendine gelmeye çalışarak konuştu. Durumu kavrayabilmişti istemese de, sessiz kalıp Prens'i sinirlendirmemek için konuştu.

"Ne diyeceğimi bilmiyorum, bağışlayın." Prens günlerce duymadığı sesin kendisinde yarattığı huzur ile samimi bir şekilde gülümsedi.

Bir elini uzatıp genç kızın kızarmış yanağını kavrayacaktı ki Roseanne ondan erken davranıp geri çekildi bir adım.

Prens'in gülümsemesi asılı kaldı yüzünde, yine de bozuntuya vermedi. "Bağışlıyorum seni." dedi hoşgörüsünü koruyarak.

70's Pristine || rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin