bölüm 1 : hiç söylenmemiş şarkılar gibi

498 74 96
                                    

Avustralya / Shiylea
Mart ayının 21. günü, 1977

Birbiri ardında sıralanan koca dağların arasına konumlanmış olan Jeon Krallığı'nda hayat yavaşlamıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Birbiri ardında sıralanan koca dağların arasına konumlanmış olan Jeon Krallığı'nda hayat yavaşlamıştı.

Hava her zamankinden soğuk, sokaklar alışılmışın dışında sessizdi. Evlerin bacalarından çıkıp gökyüzüne yükselen dumanların bıraktığı iz, siyahlara bürümüştü gökyüzünü.

Şehrin soğukluğunun aksine krallık şatosuna, Kral Jung-Hyun'un biricik oğlu Prens Jeon Jungkook'un bahçesine yaz gelmişti.

Onun gökyüzü masmaviydi, bahçesi yemyeşil. Öbür dünyada olduğu sanılan cennet bahçesi tam orada, Prens'in odasındaydı.

Rüzgâr usulca eserek okşuyordu Prens'in tenini, rengârenk bir âlemde bulmuştu kendini.

Evet, rüya görmekteydi Prens.

Hayatını, düzenini altüst edecek bir rüyaydı bu.

Uzun altın renginde sarı saçlarıyla bahçesine misafir olan beyaz elbiseli güzellik, bir hayal ürünü olsa dahi haddinden fazla hızlandırmıştı onun kalbini.

Kalbinde güzel hisleri barındırmazdı Prens; sevmez ve sevilmezdi. Kazandığı savaşlarla nam salan şanlı bir kahramandı o.

Bin zafer kazanmıştı lakin ilk kez mağlup düşmüştü.

Gökteki altın kandiller gibi parlayan bir varlıktı rüyasındaki kadın, Prens onu kelimelere dökmek istese de yapamadı, büyüklenmekle yetindi.

Rüyasındaki sonsuz olduğunu sandığı yaz sona erdiğinde, bahçesi tıpkı Shiylea gibi kara bulutlarla kaplandığında huzurundan firar etti güzelliği.

Kendiyle beraber cenneti de alıp götürdü, hakikati getirdi yerine.

Güzelliğinin yüzünü göremeden gitmesi Prens'i büyük bir yemin etmeye itti, hırsla çatıldı kısa süre önce hayranlıkla havalanmış olan kaşları.

"Bu yapayalnız geceye andolsun ki;" İstemsizce kabardı göğsü. "Ben, bu cihanın kralı Jeon Jungkook, bahçemi şereflendirip kısa süre sonra firar eden bu güzelliği eşim yapacak ve yedi cihana birlikteliğimizi duyuracağım."

Prens bir rüya görmüştü; zihninin esiri olmuş, hezeyanlarına kapılmıştı.

Zira ne kendisi bu cihanın kralıydı, ne de rüyasını şereflendiren güzellik gerçekti.

"Aklım almıyor! Nasıl böyle mânâsız bir konu sebebiyle huzuruma çıkarsın Jungkook?"

Babasının yükselen sesinin hiçbir tesiri yoktu Prens'in üzerinde. İfadesiz bir suratla dikilmeye devam etti.

"Ben yalnızca ricamı belirttim Kralım, yerine getirmek size hiçbir şey kaybettirmez." Babasının tahtının hemen yanında dikilen annesiyle göz göze gelmemek için direnirken konuştu.

70's Pristine || rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin