bölüm 2 : ressam gözler

578 83 142
                                    

Avustralya/ Shiylea
Mart ayının 22. günü, 1977

"Bana dön dedim!" Kendine hakim olamayarak yükselttiği sesiyle konuşan Prens, her şeyden habersiz korkuyla titreyen kızın yerinde zıplamasına sebep olmuştu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Bana dön dedim!" Kendine hakim olamayarak yükselttiği sesiyle konuşan Prens, her şeyden habersiz korkuyla titreyen kızın yerinde zıplamasına sebep olmuştu.

Genç Kız Prens ile ilk kez karşı karşıya geleceği için ne yapacağını bilemese de gerginlikle arkasını dönüp görüş açısına girdi meraklı gözlerin.

Elindeki çürümüş bitki dolu sepeti sıkıca kavrayarak Prens ile göz göze gelmeden yere dikti bakışlarını.

Roseanne'in içi korkuyla kavrulurken Prens, ilk görüşte aşık olma hissinin en kesif hâlini yaşamaktaydı.

İsim veremediği bir heyecanla büyüdü gözleri Prens'in. Çirkin olmasından korktuğu o yüz, aklının hayalinin alamayacağı kadar güzel çıkmıştı. Ağzının kuruduğunu, bütün vücudunun baştan aşağı kasıldığını hissetti.

Yüzlerce kılıçla, okla kuşanmış düşmanın karşısında dimdik durabilen korkusuz Jeon Jungkook, bahçesinde ölmüş çiçek yapraklarını ayıklayan hizmetlinin karşısında her zamankinden çok savunmasız hissetmişti kendini.

"Ben-" Roseanne lafa girip kısa bir süre duraksadı. "Ben geleceğinizi bilmiyordum Prens'im, bağışlayın lütfen."

Ailesi hariç herkes ona "Prens'im" diyerek hitap ediyor olsa da Jungkook'u çok etkilemişti karşısındaki kızdan bunu duymak. Yüzünü süzdü iştahla ve merakla.

Prens'in gözleri ressam kesilmişti bir anda, karşısındaki bu güzelliği resmediyordu zihnine. Her detayını aklına kazımak ister gibi inceliyordu onu.

Gözlerini tam göremese de kendisi gibi çekik olduğunu anlamıştı. Eğer Kore ırkındansa çok iyi olurdu bu Prens için, Kore'nin çoğunluğu Hristiyan olduğu için bu kızla din konusunda sorun yaşamazlardı zira Jeon Krallığı'nın dini Hristiyanlık'tı.

Her detayı ve ihtimali de hesaba katarak incelemeye devam etti insanüstü güzellikteki kızı. Küçük burnu ve yüzüne göre iri duran pembe dudakları o kadar kusursuzdu ki, yine ve yeniden gerçekliğini sorguladı onun.

Rüyasındakinin aksine beyaz, uzun bir elbise giymiyordu. Hizmetli kadınların giydiği gri, dize kadar uzanan uzun gömlek ve altına yine gri bol bir kumaş pantolon giymişti.

O an istemediği bir gerçekle yüzleşti Prens, hayallerinin kadını sarayın o basit hizmetçilerinden biriydi.

Ne düşüneceğini bilemedi bu gerçekten sonra. O rüyayı henüz dün görmüştü ve hemen bugün karşılaşmıştı kızla. Gece uykuları kaçana kadar onu bulup evlenmenin hayalini kurmuştu.

Evet, Prens Jungkook and içmişti rüyasında gördüğü o kızla evleneceğine dair.

Şimdi, karşısında durmakta olan kız hayalinin ötesinde etkileyiciyken bir hizmetli olduğu gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalmıştı.

70's Pristine || rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin