ağlayacağım 1k olmuşuz, hatta geçmişiz bile...🥺
sizi çok seviyorum, siz de Va'yı çok sevin !!
nice binlere 😭😭💗💗🫶🏻
&&
Cidden dikkatli bakınca yüzü, kolları her bir tarafında bir yara vardı Nicholas'ın. Biri onu ciddi bir şekilde dövmüştü. Sınıfa girdiğinde üzerinde olan bakışlar yüzünden somurttuğu yüzünü daha da fazla buruşturup hoca da sınıfta olduğundan mütevellit dişinin arasından bir şekilde ona bakanlara laf atıyordu.
"Ne bakıyorsun lan?!"
"Ananı sikerim, önüne dön."
"Gülme! Teneffüste görüşeceğiz."
Gözleri sırayla masaları geziyordu ve yerine geçtiği için ona bakanlara sırasıyla laf atıyor, tehditler savuruyordu. Son sıraya yaklaştığında gözgöze geldik. Hemen gözümü sırama çektim, bana da bir şey demesinden çok korkuyordum. Zaten dün olanlardan sonra yeterince bana sinirli olmalıydı. Tam ağzını açıp, derin bir nefes aldıktan sonra aklına bir şey gelmiş gibi ağzını geri kapattı ve sinirle bir küfür savurdu.
Şaşırmıştım. En çok sinirli olduğu kişinin ben olması gerekirken ağzını bile açmamıştı. Daha doğrusu açamamış gibiydi?
Artık sorgulamam gereken iki şey vardı. Zaten Jimin ve Hoseok hyunga teneffüste kısaca eskiz defterinden bahsettiğimde bana ilk dedikleri "Hemen sana defteri veren kızı bul, bunun peşini bırakma." olmuştu. Tabii ayak üstü bir kaç senaryo da yazmışlardı. Gizli bir fanımın olabileceği ya da takıntılı bir mafyanın peşimde ve bana aşık olduğu gibi...
Bunlardan en komiği bay Kim'in bana bunu vermiş olabileceğini söylemeleriydi.
HAHAHAHHAHA yani, komik, çok komik.Tamam kendini affettirmeye çalışıyor olabilir de, bu kadarını da yapmaz sonuçta diye düşündüm. Onlara bu fikrimi de söyledim fakat onlar bambaşka senaryolar yazmakla meşguldu.
Şimdi ise dünyanın en sıkıcı edebiyat dersinde uyumamaya çalışıyordum, teneffüste yapacaklarımı kafamda toparlıyordum bir nevi. O kızı bulmaya çalışacak ve ona bu defterin nereden geldiğini yeniden soracaktım, cevap vermezse ısrar edecektim. Sonuçta pek de kaba biri gibi durmuyordu, terslemezdim. Yani, umarım...
&&
Ne yapacağım, kızı nasıl bulacağım hakkında hiç bir fikrim yok. Teneffüs zili çalalı bir beş dakika oluyor bile ve ben utancımdan -belki biraz da korkumdan- sadece kapısı açık olan sınıfların yanından geçip gizlice sınıfın içindekilere bakmaya çalışıyordum. Gidip sorsam hiç de anormal karşılanmazdı fakat... Bilmiyorum ya. Çekik diye dalga geçme olasılıkları da vardı sonuçta.
Dua ediyordum içimden, yalvarıyordum tanrıya, kız kolay bir şekilde kazasız belasız karşıma çıksın diye. Çünkü hiç kimseyle muhatap olmak istemiyordum. Bu yüzden belki okulu üçüncü kez turluyordum boş boş.
Kantinden bir kez daha geçecekken Seokjin hyung ile karşılaştım, sevgilisiyleydi. Beni sadece görmezden gelir diye düşündüğüm için sadece gülümsedim fakat o hemen yanıma geldi ve kafamı koluyla -sarılmak gibi- sıkıştırdı, saçımı dağıtır şekilde okşadı. Daha da gülümsememi sağladı bu hareketler. İçim sımsıcak olmuştu, öyle ki bu okulda ilk defa gülümserken dişlerim gözüküyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
veiled affection; tk
أدب الهواةbay kim: sana bundan sonra benim korumam altındasın dediğimde çok ciddiydim. text & düzyazı semetae, ukekook