O gün, çok aynı yerlerde olmamaya özen göstermiştik, çünkü tansiyon çok yüksekti. Konseye gittiğimizde aday çıkaracak olan takım bizdik, tabii ki konseyde bugünkü gerginliği de konuşmamız lazımdı. Takmışlar, erkolarla yakın olmama. Hayır size ne aq istesem gider palmiye ağaçlarıyla da kanka olurum yani. Neyse, konseyde her taraftan üstüme gelmeye devam ediyorlardı. Tabii, Nagi bir yandan sağımda SARI YILAN diye bağırıp duruyordu, Nefise desen diğer taraftan hala bir şeyler anlatıp duruyordu. İyice bunalmıştım. Hadi Nagi'yi kabullendik ama Nefise'ye ne oluyor diye ayrı bir sinir olmaya başlamıştım. İki gündür aynı ortamdayız, ne bu tavır pardon da? Belliydi birilerinin gazına geldiği, hayır anlatıyorum anlamamakta da çok ısrarcı. 5 yaşında çocuk olsa daha kolay anlaşırdık resmen. Olayı kapatamasak da artık, isim yazmak zorunda olduğumuz için yarım bıraktık. Nagi'nin SARI YILAN diye bağırışı hala kulağımda yankılanır sağ olsun. O sırada Nagi ve Sercan yakınımda olduğu için bizim aramızda yine olayın konusu açıldı. Sercan da zaten aq keli niye adamakıllı cevaplamıyorsun ki, ortada bir şey var açık açık konuşmamız lazım sonuçta dimi. Böyle böyle biraz devam etti aramızdaki laf dalaşı. Sonra Nagi, Yunus'a sarmaya başladı. Kadın asla susmuyor YOK. Kalktı bir de Yunus'la konuşacak diye tepeme geldi. Ben de sabır taşı mıyım, dellenmeye başladım. Artık sabah'tan beri yemediğim hakaret, küfür kalmamıştı sonuçta. O sinirle, Nagi'ye yerine geçmesini söyledim, çık şuradan falan dedim. Öyle karşılıklı biraz atıştık. SEN GEL BENİ İTTİR, BEN GEL YERE YAPIŞ, FUKARA SÜMÜĞÜ GİBİ YAPIŞTIRDI BENİ YERE TEK BACAK Tabii, oradan sonra koptu ipler. Beni bir tarafa aldılar, onu bir tarafa aldılar. Ben hala bağırıyorum, bir şeyler söylüyorum. O hengamenin içinde tek duyduğum şey, Nefise'nin bana YAVER diye bağırmasıydı. HAYIR Bİ DE NE ALAKA YANİ Yılanın başı olan benim, yılan olan benim, nasıl yaver olabilirim ki? Benim yaverlerimin olması gerekmez mi? Ruh hastası olduğu kadar biraz da aptaldı işte...