Kandın yine, sen akıllanmaz bir salaksın. Gölgene bile güvenmemen gerek.Kaç,ardına bakma sakın. Gözlerini kapa gidemiyorsan.
Gidemedim değil mi?Ayakkabımın bağcığı çözülmüş,hayır bu senin kalbinin yaması.Görüyorum sarkıyor.
Kalbin devrilmek üzere.
Kaç, kacabildigin kadar uzağa.
Yakın,kıyamet.1Haziran 2012,
Karanlık bir ormanın içinde türlü türlü hayvanların uluması ve sesi yankılanıyordu gece vakti. Daha karanlık çökmemişti.Yıldızlar parlak değil,sönüktü. Ağaçlar insana huzur değil korku veriyordu. Bir aile vardı. Buraya gelen tatil için. Saruhan ailesi ve yanında çanta misali,yük misali taşıdıkları bir kız çocuğu da.
Kemal Saruhan, elleri cebinde ormandaki kulübeye boş gözlerle bakıyordu. Ne hissettiğini kimse anlayamazdı. Duyguları alınmış bir robattan farksızdı. Kalın kaşlarını çatılmış etrafı seyrediyordu. İnci ise kulübenin içine girmiş, çıkan toz bulutlarıyla öksürmüştü. En büyük kızı etrafına küçümseyici bakışlar atıyordu. En büyük oğlu ise gülümseyerek etrafı seyrediyordu. İki zıt karakterlerdi ve birbirlerini çekmek yerine en uzağa itiyorlardı ruhlarını. İkizler ise etrafta koşturarak birbiriyle gülüşüp dil çıkarıyorlardı.Eflal'de aynı babası gibi etrafı boş gözlerle izliyordu. O kadar tepkisizdi ki kimse bunu bile farketmiyordu.Kemal Saruhan'ın,"İnci'm, bırak etrafı toparlamayı.Gel buraya."diye başıyla kendi yanını gösterdi. Sesi o kadar yumuşak çıkmıştı ki kimse onun mahzendeki o pis hallerine inandıramazdı. İnci ise yüzündeki tebessümle kocasına bakıyordu.Kocası onun hayatında değer verdiği en önemli kişilerdendi.
İnci değer verdiklerini sakınırdı, buz mavisi gözleri onun sığınağıydı. Onu gözlerinin mavisine saklardı.
"Babacığım beni kucağına alır mısın?Lütfennn?"diyen Birce. Babasının parçasına tutunmuş ve dudağını büzerek onu kucaklamasını istiyordu. Birce babasını annesinden bile kıskanan bir çocuktu.Kemal dolu dolu bir kahkaha attı,gözleri kısıldı.Aynı anda İnci,Eflal ve Birce'nin ona hayranlıkla bakmasına sebep oldu. Buray ters ters Birceye bakarak ağzının içinden,'Bana böyle hiç bakmadın ama,'diye homurdanıyordu.Kimse onu duymadı. Herkes kendi yaptığı şeye o kadar dalmıştı ki kimse kimseyi takmıyordu.
"Ben burada kalamam baba, ben eve gitmek istiyorum. Prensesleri bile kıskandıracak kadar güzel bir yatağım varken bu pis yerde kalamam,"dedi sesindeki iğrentiyle.Buraya katlanamayacak kadar narin yetiştirilmişti. Abisinin onunla dalga geçmesine neden olmuştu. Uzun boyu ile kız kardeşinin saçını dağıtan,"Sen dayanamadın mı süs bebek. Yoksa incilerin mi döküldü."dedi sesindeki keyifle.
"Kızıma laf mı ettin sen?" Diyen Kemal Saruhan'ın sesiyle kız keyifle kıkırdarken,"Sen biricik oğluma laf mı edeceksin?hayatım,"dedi İnci de tatlı diliyle. Kızın gülüşünün somurtmaya dönüşüyle bu sefer oğlan çocuğu annesine hayranlıkla bakmaya başladı.
"Hatun, sence de benim tarafımda,yanımda durman gerekmiyor mu?"
"Gerekiyor,babamı tut annecikk ya."dedi Birce dönmeyen diliyle konuşurken o kadar şebekleşiyordu ki herkesin kahkaha atmasına sebep oldu.Ona gülenlere bakıp ellerini kucağında birleştirip trip atma moduna geçti.
"Hiçbirinizle konuşmayacam. Bana güldünüz. gururum kırıldı benim bi kere,"dedi tatlı bir sesle. Kemal Saruhan dayanamayarak Birceyi koltuk altından tutup kucakladı.Yanağını art arda sert öpücükler verince Birce nazlı nazlı gülüp,"Acıdı ama babam."dedi o da babasına içli içli bakarken.
Oradaki herkes ona tebessümle bakarken tek biri öyle bakmıyordu.
Eflal,çocukluğunu yaşatmadığı,piyon olarak kullandığı kız çocuğu.
Ona sevgisini bile sunmazken herkese sevgiyi bolca veriyordu. Herkese bolca verirken neden ona cimrilik yapıyordu. Eflal ise dilini ısırdı. Sekiz yaşındaydı ve babasının ailesinde yük olarak hissettiği için içten içe üzülüyordu. Onu niye getirmişlerdi ki?