1-

509 36 953
                                    


Öncelikle kitabı nerede gördüğünüzü yazar mısınız? Hayat memat meselesi, meraktann ölerim.

Yeni bir heyecan, yeni bir kitapla karşınızdayım, umarım beğenirsiniz.

Buraya başladığınız tarihi yazar mısınız?

Buraya da bölüme özel bir başlangıç emojisi.

Başlayalım o zaman...

"Sana kırmızı hiç yakışmamış çirkin kız."

"Gerçi sen kıza bile benzemiyorsun."

3 Haziran 2023 Cumartesi

Yine aynı rüya. Buradan gitmeyi düşündüğüm günden beridir uzun süredir peşimi bırakan rüya yine kendini bana hatırlatmaya başlamıştı. Sürekli dedemle gittiğim o okuldaki çocuk rüyalarıma giriyordu. Yıllar önce giydiğim elbiseyi kötüledi diye belki bilinçaltıma yerleşti, bilmiyorum. Ama artık canımı sıkmaya başlamıştı. Yüzü net değildi, sadece yeşil gözleri ve siyah saçları hafızamda yer ediniyordu. Her neyse, bugün bunun üzerinde durmayacaktım. Dedeme sorsam belki o kişinin ismini bulurdu ama bugün yapacak daha önemli işlerim vardı

Çok şükür bugün bu şehirden gidecektim. Üzerimden koca bir yük kalkmıştı. Babamın sözde beni okutmak için girdiği borç batağından kurtulmuştum ve artık mesleğimi istediğim şehirde yapabilirdim.

Ben kim miydim?
Vatanına hizmet etmekten ve insan olmaktan başka bir vasfı olmayan Genel Cerrah Echer Tanrıkulu.

Valizimi topladığım zaman ne ara bu kadar kıyafetimin olduğunu düşünüyordum. Yıllardır borç kapatmakla meşgulken bunları kimin parasıyla mı almıştım?
Dara Tanrıkulu.

Kendisi benim dedem olur. Annemin babası.
Evet, babam biraz fazla para koparayım diye soyadımın Tanrıkulu olmasına müsaade etmişti.

Annem öldüğünden beridir, yani yedi yaşından beridir neredeyse her ihtiyacımı onlar karşılardı. Okumam bile onların sayesindeyken Alkın Abir, yani babam, seni ben okuttum borcumu sen ödeyeceksin diye beni bu şehirde tutuyordu.

İstifamı vermiştim. Gidecektim buralardan.

Zaten babam eskiden zengin olan ama dedemin ona verdiği şirketlerin hepsini tek tek batırıp annem ile evlenmeden önce beş kuruşsuz kalan bir adamdı.

Yokluğu bilmediği için aldığı hiçbir şey gözüne gelmiyor, borçlarını bana ödetmekten çekinmiyordu.

Annem ölene kadar da tanımadığım insanların merdivenini silmişti...

Şimdi ben evden çıkmadan babam gelse, yine gitmeme izin vermeyecekti. Onu bir şekilde para göndereceğime dair ikna edip gitmem gerekiyordu.

İhtiyacım olacak bütün eşyaları alıp valizime yerleştirdikten sonra İstanbul uçağını kaçırmamak için hızla giyinmeye koyuldum. Bursa'dan sıkılmıştım. Hiç iyi anılarım yoktu.

Üzerime dedemin aldıklarından en iddialı olanı giydim. Dedem Diyarbakır'da yaşadığı için, yani oralı olduğu için bana aldığı hiçbir şeyin fazla açık olmamasına dikkat ediyordu.
Fakat ben iddialı şeyler giymeyi seviyordum.

Giyinip mutlulukla aşağı inerken aynı zamanda bir tarafım buruktu da. Senelerdir yaşadığım, en önemlisi de annemi kaybettiğim şehirden gidiyordum. Ben annemi terk ediyor gibi hissediyordum.

Onu bırakmak, bir zamanlar gitmeyi hayal ederken bile kendime sövmeme sebep olurdu. Onu bırakmak bana işkenceydi. Ama gel gör ki bugün buna mecburdum. Ben gerçekten onu terk ediyormuş gibi hissediyordum.
Daha sonra bu hissi bastırıp yüzüme zoraki bir gülümseme yerleştirdim. Mutlu yüz ifadesiyle kapıyı açtığım an karşımda gördüğüm suretle ifadem dağıldı.

Zihnin Felaketi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin