İçimden bir oh çekip yavaşça yürümeye devam ettim. Tam o dörtlü gurubun çıktığı sokağın önünden geçerken hızlı hızlı nefes alıp verme sesi gelmeye başladı. Korkuyla etrafıma baktım ama ses o ara sokaktan geliyordu. İçimdeki meraka yenik düşerek yavaş yavaş o sokağa adımladım..
......
Çöp konteynerının arkasında gördüğüm bacakla olduğum yerde dondum. Neler oluyor? Yavaş yavaş ilerledim. Başı duvara yaslı, yerde yatan, üstü kan içinde olan adamı görünce, "hiiiii" diyerek ağzımı kapattım. Adamın Bayık bakışları beni buldu. Olduğum yerde donmuştum.
Adamın başı yavaşça yere düşerken hızla yanına gidip başını dizime kattım.
"Ambulans. Ambulansı aramalıyım!" Telaşla, ne yapacağımı bilemez halde bir sağa bir sola bakıyordum. Benim telefonum yoktu ki, hiç olmamıştı. Şimdi nasıl arayacaktım.
"Hastane olmaz." Dedi fısıltılı sesiyle. Sesinden bile acı çektiği anlaşılıyordu. Konuşmakta zorlanıyordu.
"Nasıl olmaz? Öleceksin." Dedim korku ve hâlâ üstümde olan şokla.
"Telefonum.." dedi kendine biraz zaman vererek durdu, yavaşça nefes aldı. "Cebimden.. telefonumu çıkar." Kafasını yere bırakıp hemen önüne geçtim. Korkudan ellerim zangır zangır titriyordu. Bir türlü bulamıyordum.
En sonunda telefonu ceketin iç cebinde bulup hemen elime aldım.
"15418" söylediklerini hemen yazdım. Telefon açılınca, "selimi ara.. hoparlöre ver." Dedi. Hemen rehbere girip selim yazdım ve aradım. Üçüncü çalışta açıldı telefon.
"Alo." Dedi karşıda ki selim olduğunu düşündüğüm kişi.
"Selim.."
"Devrem? Sesin niye öyle geliyor? " Dedi selim endişe ile. Endişelenmekte çok haklıydı çünkü karşımdaki adamın sesi hiçte iyi gelmiyordu. Her an bilincini kaybedebilirdi ve benim bundan ödüm kopuyordu.
"Yaralıyım devrem.. hastaneye gidemem.. gelmen.. lazım.." dedi konuşmakta zorluk çekerken. Karşıdan sesler gelmeye başladı
"Nerdesin! Ne demek yaralandım lan? Geliyorum kardeşim sık dişini. Nerdesin bana hemen yerini söyle?"daha fazla kendini zorlamaması için ağlamaktan iyice kısılan sesimle ," ben size konum atacağım. Lütfen çabuk gelin. Çok kan kaybediyor, lütfen." Diye tekrar ağlamaya başladım.
"Tamam. Tamam bana hemen konum at geliyorum. Uyanık tut kardeşimi. Uyanık tut." Bağırarak telefonu kapattı. Hemen koşup yerde yatan adamın başını dizime yasladım. Gözleri iyice gidince iyice panikledim.
" Hayır, hayır kapatma gözünü. Lütfen, lütfen açık tut. " Bayık gözleriyle bana bakmaya çalıştı.
"Git." Dedi artık sesi çıkmazken. Ne gitmesinden bahsediyordu? Ölecekti.
"Selim geliyor.. git." Dedi tekrardan.
Dediklerini umursamadan onu uyanık tutmak için konuşmaya başladım.
"Ben nane limonu çok severim biliyor musun? Yaz kış demeden hep içmek isterim." Tâbi babam içmeme izin vermez. Sadece masraf olduğumu söyler. Ondan gizli yaparım bende ama olsun bunada şükür diyorum hep. En azından başımı sokabileceğim bir ev var. En azından karnıma bir şeyler giriyor. Evi olmayan aç olan o kadar çok kişi var ki.. o yüzden hep şükrediyorum. Bana bu ne saçmalıyor bakışları atıyordu. Biliyorum saçmaladığımı bu şekilde belki uyanık kalır diye saçmalıyordum.
Tam ağzımı açıp konuşmaya devam edecekken asfaltı delip geçecek şekilde hızla gelip ani fren yapan arabayala yerimden sıçradım. Arabadan inip koşarak gelen kişi "devrem!" Diye bağırarak yere çöktü. Selim olduğunu anladım.
Bana dönüp,"Nasıl oldu, kim yaptı, anlatsana!" Diye bağırmasıyla yerimde iyice ezilip büzüldüm.
"Ben bilmiyorum.. yerde yatıyordu.." lafımı devam edemeden hızla yerdeki adamı kucağına aldı selim.
"Kapıyı aç çabuk." Demesiyle hızlıca arka kapıyı açtım. "Sende bin." Demesiyle durup selime baktım. Ben neden binecektim ki? Ben bir şey yapmamıştım. "Hadisene lan seni mi bekliyeceğiz ölecek adam bin şuraya!" diye beni zorla arka koltuğa katıp kapıyı kapattı. Korkudan gözlerimden yaşlar akarken yaralanan adamın başını dizime yasladım.
"Lütfen uyanık kal. Lütfen gözünü kalatma, lütfen." Dedim hem ağlayarak hemde yalvararak. Gözlerini gözlerime dikmiş sadece bakıyordu. Gözlerini birden kapatınca ellerim titremeye başladı.
"Hayır, hayır lütfen aç gözlerini. Lütfen hadi ne olur aç kapatma." Diye ağlamaya ve yüzünü sarsmaya başladım.
Selim direksiyona vurup küfürler ederken, hızlıca trafiğe girmeden ara sokaklardan ilerledi. Bir evin önünde durduğumuzda hızlıca arabadan inip yaralanan adamı kucağına aldı ve eve doğru götürdü. O sırada bir araba daha geldi ve elinde büyük bir çantası olan başka bir adam indi.
Selim bağırarak "Can koş aslanım koş." Diyerek eve girdi Can önden bende arkasından hemen eve girdik. Selim adını hâlâ bilmediğim adamı bir yataga bırakarak Cana döndü.
"Çok kan kaybetti Can, çok. Acele et kurtar kardeşimi." Diye çaresizce Cana baktı. Can hemen tişörtüne bakıp "abi çok kan kaybetmiş hemen kan lazım. " Dedi telaşlı sesiyle .
"Selim hızlıca odadan çıkarken, " kan gurubun ne senin ?" Diye sordu Can bir umut diyerek.
"Brh+" dedim sessizce. Canın gözleri ışıldadı bir iki saniye.
"Seni Allah mı gönderdi be kardeşim. Koş hemen gel kanın uyuşuyor." Dedi heyecanla. Bende heyecanlandım. Hızlıca yanına gittim benim kanım bir başkasının hayatını mı kurtaracaktı? Hemen koluma iğne takıp bir şeyler yaptı sonra kanım boş serumun içine girmeye başladı.
Yarısından biraz daha fazla dolmuştu ama artık kanım gelmiyordu. İyice başım dönmeye başlamıştı. Kendimi çok kötü hissediyordum. Belki kan gelir diye kolumu sıkıyor elimi açıp kapatıyordum. Bir damla bir damlaydı sonuçta. Belkide o bir damla kurtaracaktı onun hayatını. Artık iyice başım dönmeye başladığında gözlerim karardı ve kafam geriye doğru düştü...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İPTİLA
Teen FictionHer yerine yara almaktan çekinmeyen Boksör ve kendi yaralarını umursamayarak onun kılına zarar gelse paramparça olan ürkek bir kızın hikayesi..