8. bölüm

44 4 0
                                    

Miray: gerçekten mi?

Miray: bazen yazdığımdan rahatsız olduğunu düşünüyordum

Buğra: ilk başta oldum ama ergen şaka kadından biri sandım

Buğra: annemle yeni kavga etmiştim ve bir saat sonra sen yazdın

Buğra: tam zamanında geldin bana

Buğra: teşekkür ederim

Miray: neden?

Buğra: kendimden vazgeçmişken bana arkadaş olduğun için

Miray: belki bir gün daha fazlası olurum

Buğra: bir ayda yeterince değerli hâle geldin zaten

Buğra: iki ay süren kaldı biliyorsun değil mi portakal çiçeği?

Miray: biliyorum

Karşımda oturan Buğra'ya gözlerim kaydı. Mesaja bakarken oldukça ciddi ve tatlı görünüyordu. Karşısına çıkmasını istediği kişiyle beraber oturduğunu bilse ne düşünürdü acaba?

22:58

Saat çok geç olmuştu.

Zehra teyze beni kesmeden gitmeliydim. Ayağa kalktım. "Duru, ben gidiyorum." Dedim gülümseyerek. Buğra gözlerini bana çevirdi. Duru ayağa kalktığında Buğra da kalktı. "Gel ben seni bırakayım. Bu saatte tek gitme."

Hayır demezdim. Başımla onaylayınca çantamı alıp kapıya doğru yürüdüm. Duru yanıma gelip bana sıkıca sarıldı. Kulağıma doğru "umarım yol uzun sürer." Diye fısıldadı. Güldüğüm de yanağına bir öpücük kondurdum.

Ayakkabılarımı giyip çoktan çıkan Buğra'nın peşine takıldım. Buğra hızlı yürüdüğü için resmen koşarak ona yetişmeye çalışıyordum. "Yavaş mı yürüsen?"

"Sen hızlan." Dedi alayla. Yine de yavaşlayınca derin bir nefes aldım. Telefon çalma sesi gelince elimde ki telefona baktım. Kahretsin! Çantada ki telefon çalıyordu. Elimde ki telefon, Buğra ile konuştuğum telefondu ve kendi telefonum çantamdaydı.

Çantadan telefonu çıkarıp aramayı yanıtladım. "Efendim Zehra teyze?" Zehra teyze "niye geç kaldın yavrum?" Dedi endişeli ses tonuyla. Annemden çok endişelenirdi benim için.

"Geliyorum şimdi." Dediğimde onaylayarak kapattı. Buğra yandan bir bakış attı. "iki telefon mu kullanıyorsun?"

"Hayır." Dedim sakin bir sesle. "Diğeri Zehra teyzenin telefonu, dün gelmeden önce tamirden aldım bende kaldı."

"Anladım." Dediğinde çaktırmadan derin nefes verdim. Zor atlatmıştım. Miyavlama sesiyle başımı kaldırdım. Etrafa bakındım ancak hiç kedi yoktu. En sonunda dalların arasında ki kediye gözüm çarptı. Orada kalmış olmalıydı.

"Ya bak, kedi ağaçta." Diyerek parmağımla kediyi gösterdim. Buğra o tarafa baktı. Ağaca doğru bir adım attı. Kolunu tutarak onu durdurdum. "Bekle korkutacaksın." Çantamda her zaman bulundurduğum yaş mamalardan birini çıkardım. Sürekli sokak kedilerini besliyordum.

Kabı açıp kediye doğru uzattım. "Gel bakalım." Diye seslendim ancak kedi korktuğu için bir adım bile atmadı. "Pist, bak mama getirdim sana gel." Mamayı uzattığımda bana doğru bir adım attım ancak elim yetişmiyordu dala.

Belimde iki el hissettim. Bir anda ayaklarım yere basmayı kesti. Buğra beni havaya oyuncak bebek gibi kaldırdı. Elim dala yetişiyordu artık. Kedi mamaya doğru gelince hemen tutup kucağıma aldım onu.

portakal çiçeği TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin